Biz İslam alimleriyle aynı teraziye giremeyiz
Nihat Hatipoğlu, 5 yıldan bu yana televizyonların en çok seyredilen hocası...
Sevinç Özarslan'ın röportajı
Her sabah 07.45'te Star TV'de canlı yayına çıkıyor ve dini soruları cevaplıyor. Ama evi, çoluğu çocuğu Ankara'da.
Buna rağmen başkentteki yaşamını İstanbul'a taşımamış. Haftanın 2-3 üç günü Sultanahmet'teki bir otelde konaklıyor, diğer günler Ankara'ya uçuyor. Hatipoğlu ile Ankara-İstanbul trafiğinde geçen günlerini ve hakkında çıkan parasal spekülasyonları konuştuk.
Ankara-İstanbul arasında geçen hayatınızın trafiğini nasıl ayarlıyorsunuz?
Beş yıldır böyle bir trafiğimiz var. Eskiden haftada bir gece gelirdim İstanbul'a. Dosta Doğru programımız vardı, programı yapar, akşam otelde kalır, dönerdim sonra.
Yine Golden Horn'da mı kalıyordunuz?
Yok, farklı otellerde kalmıştım. İlk yıllarda bir evde kaldım, sonra otellere yerleştim. Ama iki yıldır program 07.45'te başlıyor. Ankara'dan ilk uçak dört buçukta. Yetişmek için çok erken kalkmanız gerekiyor. O saatte kalkmak için de uyumamanız gerekir. Bazı haftalar her gün gidip geliyorum, bazen burada kalıyorum. Genelde 2-3 gece.
Aileniz bu hayatınıza alıştı mı?
Hanım olsun, çocuklar olsun memnun değiller tabii. Bir oğlum İstanbul'da okuyor, onun için iyi. Beni görüyor ama diğerleri Ankara'da. En küçük oğlum 13 yaşlarında. Bir gün bir haftalık yolculuktan sonra eve gittim, kapıda beni görünce 'Anne, kapıda bir amca var.' dedi. Şaka yapıyor ama bu tür sitemler oluyor.
Onlara nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Ben biraz evcimen bir adamım. Keyfi olarak hiçbir yere gitmem. Bir lokantaya bile. Gidersem, eşimi ve çocuklarımı alırım yanıma. Evi de seviyorum. Çünkü ev kitaplarımın yeri.
Eşiniz ne gibi tepkilerle karşılaşıyor acaba?
Hanıma hep soruyorlarmış, 'Hoca hep sana dini anlatıyor mu?' diye. Hanım da, 'Yok, size anlatırken duyuyorum.' diye cevap veriyormuş.
Evde hiç konuşmaz mısınız?
Tabii ki oturup dinî meseleleri uzun uzun anlatmıyorum. Ama yeni kavuştuğum özel bir bilgi olursa, o zaman paylaşıyorum.
Ünlü bir hoca olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?
Hiçbirimiz halkın gördüğü kadar mükemmel değiliz. Hiçbirimiz halkın ümit ettiği kadar belki takvalı değiliz. Sonuçta insanız. Hiçbirimiz dört dörtlük değiliz ve hiçbirimiz bugün temsil ettiğimiz makamın adamı değiliz.
Bir itiraf mı bu söyledikleriniz?
Hayır, şunu anlatmaya çalışıyorum: Bizim bugün doldurduğumuz yer, dün Hasan-i Basri'lerin, İmamı Rabbani'lerin, İmamı Şafii'lerin, İmamı Azam'ların yaptığı iştir. Ama biz onlarla teraziye giremeyiz. Onların yanında çok hafif kalırız. Tanınmış olmak benim tevazumu azaltmadı elhamdülillah. Mahviyet duygumu, günah korkumu, kendimi insanlardan küçük görme duygumu azaltmadı inşallah.
Bir hocanın hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip olmasının dinde nasıl bir anlamı var?
Ben bu gücü hiçbir zaman siyasi bir meta, bir cemaatleşme süreci veya bu kitlenin başına geçmek için kullanmadım. Kullanmayı da düşünmedim. Ben bir İslami tebliğciyim. İşim dinimizi anlatmak, insanların kalplerini İslam'a ısındırmaktır. Sonra herkese yolunuz açık olsun derim.
Bu kadar hayran kitlesi ve ilgi egonuzu, ruhunuzu okşamıyor mu?
Mutlaka bazı şeyler insanın hoşuna gider ama kontrol imkânım var elhamdülillah. Niye kontrol edebiliyorum? Çünkü şunu iyi biliyoruz: Milletin ilgisi, sevgisi sırf şahsımıza değildir. Çünkü Hz. Peygamber'i (sas), sahabeyi, milletin imanını, inancını onlara telkin ediyorsunuz. Eğer sözlerimiz bir tarafa ulaşıyorsa Allah ondan razı olduğu içindir. Bizde bir şey yok ki ego getirsin.
Bir din görevlisiyseniz ve eğer para kazanıyorsanız bu insanların çok gözüne batıyor. Sizinle ilgili böyle spekülasyonlar da oldu...
Bu konuda çok büyük haksızlıklar yapılıyor. Yani bu para mevzuunda bilmeden yazanlara da hakkımı helal etmiyorum. 'Hatipoğlu Hoca 20 bin TL para alıyor.' dediler. Bir telefon açıp bana sormadılar. Tekzip gönderdim, yayınlamadılar.
Gerçekten ne kadar alıyorsunuz?
Onu anlaşma gereği söyleyemiyorum. Ama yazılan rakamların yirmide biri bile değildir. Az çok herkes tahmin edebilir artık.
Diyelim ki 20 bin TL alıyorsunuz. Bu haram bir para mı ki, bu kadar sorun oldu?
Hayır kesinlikle değil. Önemli olan çalmamanız. İş sahibi 'Bu parayı sana takdir ediyoruz.' diyor. Sonra bizim ne alıp verdiğimizden kime ne? İlk kez size söyleyeyim. Bu işin şahidi olanlar var. Diğer TV'lerden program başına çok yüklü miktarlarda büyük paralar teklif edildi. Bir değil, birçok televizyondan... Ama hepsine hayır dedim.
Neden kabul etmediniz?
Ben oradan oraya para için atlayan, sürekli zemin değiştiren bir adam değilim.
Niye böyle haberler çıktı o zaman?
Karalamak için. Sizin için söyleyecekleri bir şey yok, uyduracakları bir yalan yok. Ne diyecekler? Öyle bir şey söyleyelim ki, zarar görsün, lekelensin. 'İki türlü hoca var, biri hiç para almıyor, ne güzel Allah rızası için ekranda...'
Para almayan hoca var mıdır gerçekten?
Televizyonculukta emeğinin karşılığını almayan hiçbir hoca yoktur. Program yapan her hoca para alıyor. Herkesin iftar ve sahur programında ne aldığını biliyorum. Biz belediyelerden ihale almıyoruz, gayrimeşru bir iş yapmıyoruz. Bir emek sarf ediyoruz. Bunun karşılığını da almamız doğal.
Çok sportif bir görünümünüz var. İltifat edenler oluyor mu?
Öyle şeyler çok oluyor. Televizyonda herhalde biraz daha yaşlı görünüyorum, sanırım saçtan dolayı. Gerçi yaşımız az değil, 54 yaşındayım. Görünce de hakikaten şaşırıyorlar. Gittiğim yerlerde izdiham oluyor. Dokunmak için binlerce kişi birbirini eziyor...
Bu çok sağlıklı bir durum mu?
Şunu anlatmak için söylüyorum bunları: Eskiden bu ilgi, bu itina bir popçuya gösterilirdi, şimdi din adamına meyletmesi iyi bir şey. Biz adam gibi durursak iyi bir şey. Şahsımıza, menfaatimize kullanmazsak... Bu ilginin olması çocuğu dinine daha çok bağlıyor. Siz onun için bir model, fenomensiniz. Sizi sevdikçe dinini seviyor, köprü oluyorsunuz.
Gençlerin size bakışı nasıl?
Geçen hafta Kutlu Doğum Haftası için Kayseri'deydim. 20 bin kişi katıldı programa. Yarısı genç kızlar ve delikanlılardı. Kulağında küpe, burnunda piercing, dilinde değişik halkaları olan genç kızlarımızın kendilerini dinin dışında hissetmemeleri, bir ilahiyatçıyla beraber en azından fotoğraf çektirmek istemeleri dinim adına sevindiriyor.
***
Şov programlarına çok çağırıyorlar ama gitmem
Beyazıt Öztürk'ü programınızda gören herkes şaşırdı, nasıl geldi?
Sadece o değil. Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar da geldi. Her zaman görüştüğünüz insanlar. Kendi programlarında görmek isterler. Ama ben şov programına çıkmıyorum. Yanlış olduğu için değil. Ben hocayım, ilahiyatçıyım, halkın bende görmek istediği şey başka.
Dinî bir programın reytingini ne yükseltiyor? Hangi konu size tavan yaptırıyor?
Ramazan ve sahurda programın izlenme oranı yüzde 40'a ulaşıyor. İlk 10'a giriyoruz. Kandillerde birinci oluyoruz zaten. Vatandaşla sohbet ediyorum, sorularına hane halkı içindeymiş gibi cevap veriyorum. 70 milyon beni izliyor diye kendimi kasmıyorum. Ramazan'da daha istediğim havaya giriyorum. Resulullah'ı (sas), sahabeleri anlatıyorum. Bunların getirdiği manevi haz vatandaşı etkiliyor.
Reyting kaygısı taşıyor musunuz?
Tabii ki televizyonculukta reyting önemli. Bir programın devamı için önemli. Yaptığım işin çok zor olduğunu çok biliyorum. Zor bir iş yaptığımızın farkındayım ve reytinglerle oynandığına da inanıyorum.
Dinî programların da reytingleriyle oynanıyor mu?
Ben oynandığına inanıyorum. Objektif olunmadığına inanıyorum. Ama kim, ne yapıyor bilmiyorum. Tabii bu konuda çok iddia sahibi değilim. Haftalık ortalamada birinciyiz hep. Bizim rakibimiz yok. Kendimizle boğuşuyoruz.
Rakip tanımıyor musunuz?
Şu anlamda, televizyonculukta değil ama dini anlatmada en iyi ben olmak isterim, en çok seyredilen, en çok dua alan olmak isterim. Burada bir bencillik varsa vardır.
Kıskanıldığınızı düşünüyor musunuz?
Oluyor tabii. Ben kıskanmıyorum da, kıskanıldığımı çok iyi biliyorum. Ama değmez böyle bir kavgaya. Kıskanılacak insanlar da değiliz. Hepimiz günahları, eksikleri olan insanlarız. Ben bugüne kadar hiçbir hoca arkadaşım aleyhine konuşmadım. Ama tam aksine benim aleyhime programlar yapıldı.
Kim yaptı?
Geçen senelerde Ramazan ayında, 'bu adam neden çok izleniyor.' diye açık oturumlar yaptılar. Bir hoca arkadaşımızı çıkardılar, benim bir gün önceki konuşmalarımı alıyor. 'Nihat Hoca bunu söylüyor, sen ne söylüyorsun?' diye sordular. Benim fotoğrafımı koydular, altına da 'canlı yayın' diyorlar. Sanki ben ekrandaymışım da cevap vermiyormuşum gibi. 15 gün boyunca beni tenkit ettiler. 16. günde program yayından kalktı.
Zaman