Ekrem KILIÇ
Bizim Kànûnî’ye Dâir
(Kànûnî Kardeşimizin manzûmeye başlamasından önce kaleme alınmış ve neşri gecikmiş bir dâvet oldu.)
“Hâriçten gazel” dedik, maksat “dâhil”e çekmek;
Gel gör ki, bu mevzûda bize çıkmadı ekmek…
Kànûnî yaman biri, yaş tahtaya basmıyor,
Ben de denedim ama, asıl Cezerî’ye sor…
Onca dâvet yapılsa bana, hemen koşardım;
Alkışlara kapılır, gururlanır coşardım.
Böyle seyirci olsun dostlar başına dâim;
Şan-şöhret arzûsu yok, izzet-vakarla kàim…
Ne güreşte gözü var, ne şampiyon olmakta;
Ne iktidar, ne servet, ne mal, ne de toprakta!
“Allah’ın ni’metidir”, böyle mütevâzı’ zât;
Kenarda durmak zordur: çünki, yaşadım bizzât…
Doğruları yazıyor, “aydan ak” olsun yüzü;
Bizlere nasîhattır, aslâ dokunmaz sözü.
Mahlası yanlış almış, uygundu “şârîh” demek;
Dostların yazısına sarfeder onca emek…
Hayli şumûllü bir söz “Kànûnî”, mânâ derin;
Duralım üzerinde bâzı ihtimallerin.
Latin harfleri ile tam da anlaşılmıyor;
“Kânûn” mu? “Kànûn” mudur? Tahmîn etmek hayli zor!
Bir “ocak”a mı mensup; “kànûn” adamı mıdır?
Belki de “kànûn” denen sazın icrâcısıdır…
“Rûmî” takvimden iki ay olabilir, eski;
Hani: “Kânûn-i Evvel, Kânûn-i Sânî”, belki!
Yoksa şu son günlerin “muhteşem” dizisi mi?
Bu “mahlas”ın sâhibi o çeşit birisi mi?
Bu ihtimâl muhaldir, mânâda mümkin fakat;
Açıklasa hangi tez doğru, hangisi sakat!
Kendisi söylemezse bilmeyeceğiz bunu?
Haydi Kànûnî, artık boz şu suskunluğunu!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.