Boşanmanın mağduru çocuklar
Aile birliğinin bozulması, çiftlerin yaşanan boşanma süreci anne-babadan çok çocuğu etkiliyor.
Hukuksal bir kavram olarak ele alındığında boşanma, basit anlamda evlilik sözleşmesinin sona ermesidir. Ancak ruhsal açıdan değerlendirildiğinde aile birliğinin bozulması, ailenin bölünmesine ya da bütünüyle dağılmasına yol açan ve bütün aile üyelerini hatta yakın çevredeki kişileri dahi sarsabilen karmaşık bir olgudur.
Üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan en önde geleni boşanmanın kesinlikle anlık bir durum olmadığı belli bir sürecin son noktası olduğudur. Bu nedenle insan ve toplum psikolojisi açısından boşanma olgusunun analitik, derinlemesine incelenmesi zaruridir.
NEDİR BU SÜREÇ?
Günümüz sosyo-ekonomik ve kültürel şartlarında insan ilişkilerinde yeniden bir yapılanma doğal olarak gerçekleşmektedir. Böyle bir durumda davranışlarımız, beklentilerimiz, ilgilerimiz ve tutumlarımız değişmekte ve bu denge arayışı hem iç dünyamızda hem de sosyal ilişkilerimizde türlü bozulmalara neden olmaktadır.
EN ÇOK ZARARI ÇOCUKLAR GÖRÜYOR
İşte bu değişen ve değişken olan süreç içerisinde aile kurumu da etkilenmekte ve eşler arasındaki uyum bozulabilmektedir. Bu ortamda bütün aile üyelerinin yıpranmasıyla birlikte şüphesiz ki, en çok örselenen taraf çocuklardır.
Boşanma süreci içinde yaşanan gerginlikler ve çatışmalar, çocuğun içe kapanmasına, anne-babası tarafından sevilmediğini düşünmesine, gerginliklerin sorumlusu olarak kendisini görmesine neden olur. Bu sürecin son noktası olan boşanma ise çocuğun bu düşüncelerinde haklı olduğunun göstergesi olarak ortaya çıkar ve yoğun suçluluk duygusuna yol açar.
YAŞ GRUPLAERINA GÖRE DEĞİŞİYOR
Eğer boşanma evliliğin başlarında gerçekleşmişse ve çocuk 0-3 yaş grubunda ise; anne ve çocuk hatta baba ve çocuk arasındaki duygusal ilişkileri azalttığından, çocuğun duygusal beslenmeyi yeteri kadar sağlayamaması büyüme ve gelişimini geciktirebilir. Bunun yanı sıra uyku ve yeme problemleri ve ayakta durmak, oturmak gibi bazı motor yetenekler ve kekeleme ve kelimeleri yutma gibi bazı dil gelişimi problemleri de görülebilir.
Okul öncesi dönemde ise; içe kapanık ya da tam tersi fazla atılgan olma ancak her iki durumda da sosyal ilişkilenmede güçlükler yaşama görülebilir. Bu dönemde oluşan özgüven kaybı karakteristik bir şekilde kişilik yapısında yer alabilir. Bütün bunlara ek olarak zihin gelişimi gecikebilir ve bloke olabilir. Dikkati toplamada yaşanan güçlükler çocuğun verimli öğrenmesini ve akıl yürütmesini zorlaştırır ve son derece olumsuz etkiler.
Okul çağında ise; ön planda görünen okul başarısızlığı ve uyum bozukluğudur. Çocukta ilgi ve dikkat problemleri dikkat çekicidir. Uyku ve yeme problemleri devam edebilir. Toplumla ilişkisi zayıflayan çocuk kendini ifade etmekte zorlanacağı için sosyal ilişki güçlükleri yaşayacaktır.
MCATürk