Bozduğunuz yeminlerinizin keffâreti işte budur!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 86.-89. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
86- İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar yok mu, işte onlar Cehennem ehlidirler!
87- Ey îmân edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri (kendinize) haram kılmayın ve haddi aşmayın! Şübhesiz ki Allah, haddi aşanları sevmez.(1)
88- O hâlde Allah’ın sizi, helâl (ve) temiz olarak rızıklandırdığı şeylerden yiyin(2) ve siz kendisine inanan kimseler olduğunuz Allah’dan sakının!
89- Allah sizi, yeminlerinizdeki kasıtsız hatâ(larınız) ile mes’ûl tutmaz; fakat (bilerek) yaptığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Artık bunun keffâreti, (tercihinize göre) ya âilenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu (bir gün sabah ve akşam) doyurmak veya onları (baştan ayağa) giydirmek veya bir köle âzâd etmektir.
Bununla berâber kim (bunları) bulamazsa (vermeye güç yetiremezse) artık (keffâret olarak ona) üç gün oruç (tutma borcu) vardır.
Yemîn ettiğiniz zaman; (bozduğunuz) yeminlerinizin keffâreti işte budur! Artık yeminlerinizi muhâfaza edin (gereğini yerine getirin)! Allah size âyetlerini böyle açıklıyor, tâ ki şükredesiniz.
---
(1)Bu âyet-i celîle, Hz. Ebû Bekir (ra) ve Hz. Ali (ra) ile sekiz sahâbî hakkında nâzil olmuştur. Bir gün Peygamber Efendimiz (asm)’ın ashâbına kıyâmetin hâllerinden bahsetmesi üzerine, bu zâtlar Osman b. Maz‘ûn (ra)’ın evinde toplanıp, geri kalan ömürlerini geceleri ibâdetle, gündüzleri oruçla ve yatağa yatmamak, et ve yağlı yemekler yememek, âilelerine yaklaşmamak ve dünyayı terk etmek üzere aralarında yemîn ettiler. Bu haber Peygamber (asm)’a ulaşınca onlara şöyle buyurdular: “Ben bununla emrolunmadım. İyi bilin ki nefsinizin üzerinizde hakkı vardır. Kâh oruçlu olun, kâh iftâr edin! Geceleyin bazen uyuyun, bazen de uyanık olun! Zîrâ ben de hem oruç tutar, hem yerim. Ben, et ve yağlı yemekler yer ve helâlim olan kadınlara yaklaşırım. Kim benim sünnetime sarılırsa, o bendendir. Kim de benim sünnetime sarılmazsa, o benden (kâmil ümmetimden) değildir.” (Celâleyn Şerhi, c. 2, 267)
(2)“İnsanın nefsi, yemek içmek husûsunda keyfemâ yeşâ (dilediğince) hareket ettikçe, hem şahsın maddî hayâtına tıbben zarar verdiği gibi, hem helâl-haram demeyip rast gelen şeye saldırmak, âdetâ ma‘nevî hayâtını da zehirler. Daha kalbe ve rûha, itâat etmek o nefse güç gelir. Serkeşâne (baş kaldırarak) dizginini eline alır. Daha insan ona binemez, o insana biner.” (Mektûbât, 29. Mektûb, 253)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.