Bursa Ulucami'yi bir de böyle görün

Bursa Ulucami'yi bir de böyle görün

Bursa Ulucami'yi daha önce görmüş olsanız bile görmemiş sayın kendinizi. Türkiye'nin her yanından ziyaretçi çeken bu şaheser, kalın bir zift ve yağlıboya tabakasının altındaymış da haberimiz yokmuş meğer

Ülkü Özel Akagündüz'ün haberi

Minber mesela, daha parlak görünsün diye üzerine katbekat sürülen sentetik cilalar yüzünden kapkara kesilmiş. 1983 yılında aklıevvel birinin bütün duvarlara çektiği yağlıboya, nefessiz bırakmış camiyi ki bu hali gören Uğur Derman, o günlerde, "Ulucami'ye atom bombası düştü." demiş. Artık her kimse o işgüzar, hızını alamamış, müezzin mahfilindeki kalem işi nakışların üzerini de beyaza boyamış. 16. yüzyılın bir tasarım ve üslup şaheseri olarak görülen bu deri işi nakışların yağlıboyanın altından çıkışına şahit olmak nasıl bir duygudur dersiniz? Mimarî tezyinatın yetkin ismi Semih İrteş'e soralım, beyaz badanada 'kuşgözü' kadar minik bir aralıktan görünen kırmızı rengin peşinden gidip o güzelim süslemeyi kalp çarpıntılarıyla ortaya çıkaran o çünkü. Daha doğrusu, caminin elinin yüzünün açılmasını, gerçek rengine, dokusuna, kayıp nakışlarına kavuşmasını sağlayan o ve ekibi. Bursa Ticaret Odası'nın desteğiyle 2006 yılında başlayıp üç yıl süren bu titiz operasyona biraz daha yakından bakalım. Bu restorasyonun 1855 depreminden sonra yapılan en kapsamlı tezyinî onarım olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım.

MİNBER: Cami içindeki restorasyonun en zorlu parçalarından biri. Kitabesine ebced hesabıyla 1399 tarihi düşüldüğüne göre camiyle yaşıt. Ceviz ağacından kündekâri tekniğiyle yapılan ve emsallerinin en büyüğü ve en sanatlısı olarak görülen minber, ne caminin ahır olarak kullanıldığı günlerde ne de kubbelerin bile yıkıldığı 1855 depreminde zarar görmüş. Ne zaman ki cami görevlileri parlasın, hoş görünsün diye üzerine sentetik vernik çekmiş, oymalı nakışlı yüzeyi ziftten görünmez olmuş. Altı ay süren bir çalışmayla o tatlı ahşap rengi ve muhteşem oymalar ortaya çıkınca neredeyse altı yüzyıl önceki görünümüne kavuşan minber iyi niyetli(!) fırça darbelerinden korunmak için camla kaplanmış. Müthiş hendesi tezyinat ve usta Devaklı Abdülaziz'in imzası o camın ardında gayet net görünüyor şimdi.

SIVA ÜSTÜ KALEM İŞLERİ: Depremde bir rivayete göre caminin bütün kubbeleri yıkılmış, bir rivayete göre de sadece iki kubbesi sağlam kalmış. Bu iki kubbenin özgün kalma ihtimalini düşünerek altta 1399 tarihli orijinal nakışlar arayan ekip hayal kırıklığına uğramış; çünkü analizler sonucu bu kubbelerdeki sıvanın 1855 sonrasına ait olduğu ortaya çıkmış, yani o tarihteki onarım sırasında sıvalarla birlikte nakışlar da dökülmüş. 1983 yılında bütün duvarların, kubbelerin ve fil payelerin (kubbeleri tutan geniş kolonlar) plastik badanayla kaplanması zaten, caminin başına gelen en talihsiz hadise olmuş. "O plastiği kazımak zordu, çok zordu" diyor bugün Semih İrteş.

MÜEZZİN MAHFELİ: Onarımın en heyecanlı anları bu mahfelde yaşanmış. Üzerindeki iki satırlık şiirin sonuna ebced hesabıyla düşülen tarih 1549'u gösteriyor. O şiiri ve merdiven boşluğunu kapatan ahşap üzeri nakışları görebilmek ancak zemin üzerindeki kir, vernik ve son devir rötuşlarını temizlemekle mümkün olabilmiş. Mahfele çıkan merdivenin oluşturduğu üçgene atılan yağlıboyanın altından ise deri işi nakışlar çıkmış. Zencefre adı verilen sıra dışı kırmızıyı fark edince boyayı kazıyan Semih İrteş; "İddia ediyorum" diyor, "Bu tezyinat 16. yüzyılın en müthiş tasarımlarından biri. Burada sevdiğimiz bütün motifler var. Rumi'nin çeşitliliği, bulut motifleri, Hatayîler, saz yapraklar... Çok detaylı baktım imza yok; ama bu eserde 16. yüzyılın üstadı Şahkulu'nun ruhu var." Mahfel de minber gibi camla kapatılmış; ama araştırıcı karıştırıcı halk için bu çare mi? Eserin hava alması için bırakılan beş santimlik açıklığa parmağını sokup nakışları tırnaklayan bir adam görünce tepesi atan Semih İrteş, o açıklığı da kapatmak zorunda kalmış.

***

Sırada Yeşil Cami var ama...

Bursa Ulucami, yenileme değil, onarma düsturuyla hareket edildiği için son yılların en halisane restorasyonu olarak görülen titiz bir operasyonla kurtarıldı; ancak bakalım Yeşil Cami o kadar talihli olacak mı? En az fiyatı teklif edenin kazanacağı ihaleye açılan restorasyon işini kimin üstleneceği şimdilik bilinmiyor. Semih İrteş, böyle eşsiz eserlerin yeni yetişmiş kalemkârlarla ucuza kapatılmasının çok riskli olduğunu söylüyor: "Restorasyon hata kabul etmez. Kazıdıktan sonra geriye dönemezsin."

***

Çeçenistan camilerini de o süslüyor

Dünyanın en genç cumhurbaşkanına (Ramazan Kadirov 33 yaşında) kavuştuktan sonra toparlanmaya başlayan Çeçenistan'da Osmanlı tarzı yapılan 6 caminin tezyinatını da Semih İrteş üstlenmiş. Geçtiğimiz ay yapılan cami açılışlarına yenileri eklenecek; çünkü Semih Hoca ve ekibi ağustosta bitecek üç cami için daha kolları sıvamış durumda.
Zaman