Nasuhi GÜNGÖR
Çapulcuların gölgesinde siyaset
BDP’li Ahmet Türk, ‘Gençlerde duygusal kopuş başladı’ diye endişesini dile getirmiş. Evet, bunu hep birlikte başardık. Ne kadar övünsek azdır !
Bizi bu topraklara bağlayan değerleri yok sayarak, devlet aklından ve kurumlardan dışlayarak 100 yıl (belki de 150-200 yıl) önce başlattığımız maceranın bedelini ödeme vakti. Dün Tanzimat Fermanı’yla, Lozan’da kapalı kapılar ardında çevirdiğimiz tezgahlar, bugün ayağımıza dolaşıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi, bir de PKK adlı şebekenin, aynı yoldan yürüyüşünü, değer adına ne varsa ayaklar altına alışını, hep birlikte seyrettik. Sözüm ona bu değerleri taşıyanların geldiği yerse, üç kuruşa koruculuk peşinde koşmaktan öteye gidemedi.
Kürt meselesiyle, Türkiye’de ve yakın coğrafyasında yaşayan Kürtlerle ilgili yüzlerce yazı yazdım. Sadece Diyarbakır’da değil, Batman’da, Siirt’te, Şırnak’ta, Van’da ve hatta Erbil’de, Süleymaniye’de onlarca Kürt arkadaşım ve dostum var.
Kimseyi incitmemeye, rencide etmemeye özen gösterdim. Aramızda her şeyin, ama her şeyin ötesinde anlam taşıyan bir kardeşlik olduğunu, bunun öyle sıradan bir yakınlık olmadığını, gönül birliğinin dilden, kökenden, renkten ve ideolojilerden daha sahici olduğunu gücüm yettiğince anlatmaya çalıştım.
İnsanlar değişebilir, gelişebilir, hatta yeri gelir savrulabilir. Lakin aslolan bir omurgaya sahip olmaktır ve zaten buna sahip değilseniz, ötesine söylenecek söz de yoktur.
Şu sıralarda birileri, bizi bu topraklarda bir ve bütün kılanın ne olduğunu söylemekten neredeyse utanır oldu. Hatırlayalım dilerseniz. Kürtler, bu coğrafyanın en samimi ve en sahici Müslümanlarıydı, hala da öyleler. Lakin dedim ya, birileri artık bunu dile getirmekten, ifade etmekten, referans göstermekten neredeyse utanıp sıkılır oldular.
Dün ‘ayak takımı’ yahut ‘kırık’ (qırıx) diye aşağıladıklarıyla bir oldular. Bir olmak ne kelime, gidip onların çatısı altına sığındılar. Sığıntı oldular. Cami nedir, cemaat nedir bilmeyen eşkıyaların, çapulcuların gölgesinde sözüm ona namaz kılıp hutbe okudular.
Bunlar mı Ahmedi Hani’nin çocukları. Bunlar mı Seyyid Sıbğatullah’ın, Mele Ceziri’nin ve bu toprakların hamurunda eli olan Mevlana Halid’in mirasçıları.
‘Mesleğimiz kardeşliktir’ diyen Bediüzzaman’ın takipçileri bunlar mı? Nakşiliğin, Kadiri dergahlarının hamisi, banisi ve gönüllüsü olan güzel insanların evlatları sahiden bunlar mı?
Eğer onlarsa, daha ortaöğretim çağındaki çocukların kaldığı yurda saldırıp yakan güruhla aynı çatı altında olmayı nasıl yakıştırıyorlar kendilerine.
Meselenin hak, özgürlük ve kimlik arayışlarının çok ötesine geçtiğini anlamak için daha ne olması gerekiyor? Kürt ulusalcılığının cazibesine kapılıp bin türlü takla atanlar, bunun bir bataklık olduğunu tarihe bakıp görmüyor mu? Size zulmedenleri taklit etmeye nasıl bu kadar heveskarsınız?
Bu millet alicenaptır, kin tutmaz. Sırf iktidar denkleminde kendisine yer bulamadı diye, dün aşağılayıp yok saydığına koşanları, değerlerini ayaklar altına alıp ne denli maskaralaştığını fark edemeyenleri bile affeder.
Bir gün, ama mutlaka, kardeşliğin ötesinde yol olmadığını, şimdi bin türlü bahane ile kendilerini başka bir dünyaya aitmiş gibi gösteren herkes görecek, görmek zorunda kalacak.
Umud ederim o gün çok geç olmaz. Umud ederim çapulcuların gölgesine sığınanlar, ne yaptıklarının farkına çok geçmeden varırlar.
Zulüm paydar olmadı, olmaz da.
Zalimin kim olduğu bu hakikati değiştirmez.
Star
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.