Mehmet Ali KAYA
Cehennem hayatı
Sözlükte “derin kuyu” anlamına gelen cehennem, din dilinde ahrette günahkârların ve inkârcıların ceza ve azap çekecekleri yer ve ülke anlamındadır. Yüce Allah inanan ve Salih amel işleyenlere cenneti vaat etmiştir. İnkâr eden ve günahlarında aşırı giden ve tövbe etmeyenler ile inkârcılar için ise cehennemi vaid etmiştir. Allah va’dinde asla hulfetmez ve vazgeçmez; ancak atası ve affı ile vaidinden vazgeçebilir.
İnsanın yaratılış amacı Allah’ı tanımak ve onun birliğine iman etmektir. Sadece “bir yaratıcı vardır” demek iman değildir. İman Allah’ın birliğini, peygamberini kabul etmek ve peygamberin tebliğ ettiği dini hükümleri, farzları ve haramları kabul etmektir. Bu şekilde iman etmekle beraber emirleri yapmamak ve yasaklardan kaçmamak isyan etmek ve günaha girmek demektir ve cehennem azabını gerektirir. Ancak imanı olan kimse ebedî cehennemde kalmaz. Günahlarının cezasını çekip çıkar ve imanlarından dolayı cennete girerler ve cennette ebedî kalacaklardır. İman eden yaratılış amacını gerçekleştirdiği için cehennemde ebedî kalmazlar. (Buhari, Rikak, 51; Tevhit, 19; Tirmizi, Birr, 61; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9)
Peygamberimiz (sav) cehennemin yaratılışının ve insanın da cehenneme girmesinin sebebinin şirk ve küfür olduğunu belirtir. Şöyle buyurur: “Yüce Allah cehennemlik kimseye ‘dünyada her şey senin olsaydı cehennemden kurtulman için verir miydin?’ diye soracak. O da ‘Evet, verirdim’ diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ, ‘Ben senden daha kolay olanını istemiştim. O da bana şirk koşmamandı. Fakat sen şirkten başkasını kabul etmedin’ buyuracaktır.” (Buhari, Rikak, 49; Müslim, Müsafirun, 51, 52) Bu hadiste cehenneme girmenin en önemli sebebi şirk olduğu anlaşılmaktadır.
Cehennemin bir adı da “Nâr”dır. Nâr kelimesi 145 âyette, Cehennem kelimesi de 77 ayette geçmektedir. Yüce Allah inkârcılar için cehennemi yaratmıştır; ancak günahkâr mü’minleri de cehennem azabından sakındırmaktadır. “Kâfirler için hazırlanan ateşten kendinizi korkun.” (Âl-i İmran, 3:131) “Yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten kendinizi koruyunuz” (Bakara, 2:24) “Münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” (Nisa, 4:145) ayetleri bunu ifade etmektedir.
Cehennemin yedi tabakası vardır. Yüce Allah “Cehennemin yedi kapısı ve her kapıdan gireceklere ayrılmış bir kısmı vardır” (Hicr, 15:44) buyurarak bunu bize haber vermiştir.
1. Cehennem: 77 âyette cehennem adı geçmektedir.
2. Lezâ: Alevli ateş anlamındadır. (Meâric, 70:15)
3. Saîr: Çılgın ateş anlamındadır. (Mülk, 67:5; Hac, 22:4)
4. Sakar: Kırmızı ateş anlamındadır. (Müddessir, 74:27)
5. Hâviye: Uçurumdaki kızgın ateş anlamındadır. (Kâria, 101:9-11)
6. Hutame: Kalpleri saran ateş manasındadır. (Hümeze, 104:4)
7. Cahîm: Yanan kızgın ateş anlamındadır. (Mâide, 5:10)
Yüce Allah cehennem için ayrıca “Azabu’l-Harîk” “Hamîm” “Semûm” Gayy” “Siccîn” ve “Veyl” gibi isimler de kullanılmıştır.
Cehennemde ölüm yoktur. Bu sebeple yüce Allah “Cehennemliklerin azabı devamlıdır. Ölmek isterler; ama ölmezler” (Zuhruf, 43:74-77; Fatır, 35:36) buyurur. Dünyada zaman ölçüsü gün, ay, yıl, asır olduğu gibi ahirette de zaman ölçüsünün “Ahkâb/Hukublar” yani devirler kadar (Nebe, 78:23) olduğu âyet-i kerime ise sabittir ki bunun ne kadar olduğu, bin (Hac, 22:47) veya elli bin sene (Meâric, 70:4) olduğu bilinmemektedir. (Hud, 11:107)
Peygamberimiz (sav) “Cehennem ateşi dünya ateşinden yetmiş derece daha sıcaktır” (Müslim, Cennet, 30; Tirmizi, Cehennem, 8) buyurmaktadır. Cehennem “Nâr” yani ateş olduğu için sıcaklığı gibi, dondurucu soğukluğu da vardır. Zemherîr (İnsan, 76:13) cehennemin soğukluğunu anlatır. (Buhari, Bed’ul-Halk, 10; Tirmizi, Cehennem, 9) Ateşin eksi mertebesi dondurucu soğuk olduğu bilenen bir husustur.
Peygamberimiz (sav) “Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve sıcaklığından beyni kaynayan kimsedir. O zanneder ki kendisinden daha şiddetli azap gören hiç kimse yoktur. Hâlbuki o azabı en hafif olandır” (Buhari, Rikak, 51; Müslim, İman, 363-364; Tirmizi, Cehennem, 12) buyurur.
Dinin amacı insanları yaratılış amacı olan imana ve gerçek hayat olan ve ebedî olarak kalacağımız ahiret hayatına yönlendirmektir. Yüce Allah “Dünya hayatını ve onun fani güzelliklerini arzulayanlar bir istediklerini dünyada veririz. Ancak ahirette onlara ateşten başka bir şey yoktur” (Hud, 11:15-16) buyururken, dünyada yapılan hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını ve ahirette bir karşılığının olduğunu da “Kim zerre miktarı hayır işlerse onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görür” (Zilzal, 99:7-8) ayeti ile ifade etmiştir.
Cennet ve cehennemin dünya ile ve insan ile çok yakından ilgisi ve alakası vardır. Amellerimizin neticeleri anında cennete ve cehenneme ulaşır. “Cehennem şehvetlerle ve nefsin hoşuna giden şeylerle donanmıştır. Cennet de nefsin hoşuna gitmeyen ibadetlerle kuşatılmıştır.” (Buhari, Tecrid-i Sarih, 12:195) Peygamberimiz (sav) “Cennet size ayakkabının bağından daha yakındır. Cehennem de bunun gibidir” (Buhari, Tecrid-i Sarih, 12:195) buyurmuşlardır.
“Cehennem nerededir?” şeklindeki bir soruya Bediüzzaman hazretleri “gerçeği Allah’ın bileceğini” bununla beraber, peygamberimizin (sav) hadislerine dayanarak “Yerin altındadır” şeklinde cevap vermiştir. “Küre-i Arzın bir senede döndüğü yörüngenin haşir meydanını oluşturacağını, cehennemin de bu yörünge ile belirlenen hududun alt kısmında olabileceğini, gökyüzünde bulunan ve ışığı olmayan cirimlerin görünmediği gibi cehennemin de ışığı olmadığı için görünmediğini, ama dünyamızın altında ve içinde bulunan “Mağma tabakasının” cehennemin küçük bir örneği olabileceğini belirtir. (Mektubat, 2004, s.20-22)
Bediüzzaman ahretin dünya ile münasebetinin devamlı olduğunu işlenen amellerin hemen ahrete gittiğini ve ölenlerin ruhlarınının anında ahrete gittiğini belirtir. Ayrıca yazın şiddeti hararetine hadis-i şerifte “min feyhi cehennem/cehennemin harareti” (Buharî, Mevâkît: 9, 10; Ezan: 18; Bed'ü'l-Halk: 10; Müslim, Mesâcid: 180, 181, 183, 184, 186; Ebû Dâvud, Salât: 4; Tirmizî, Mevâkît: 5) denilerek bu münasebete dikkat çekilmiştir. Ahiret ile bu derece sıkı bir münasebet içinde olduğumuz halde cehennemi göremememizin sebebini de cehennemin ışığının olmaması yanında çok büyük olmasına da bağlar. Dünyevî küçük gözlerimizle görmemizin mümkün olmadığını, ancak yıldızlar gibi gözlere sahip olmakla görülebileceğini, ancak akıl gözü ile görmenin mümkün olduğunu belirtir. (Mektubat, 20-22)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.