Cemaat adına şirket kurulmasına karşıydı

Cemaat adına şirket kurulmasına karşıydı

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Zübeyir Gündüzalp’in 40. vefat yıldönümü. Gündüzalp hakkında kitap yazanlara Zübeyir Ağabeyi sorduk. Üçüncü konuğumuz İhsan Atasoy…

Röportaj: Dursun Sivri-RisaleHaber

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Zübeyir Gündüzalp’in 40. vefat yıldönümü. Gündüzalp hakkında kitap yazanlara Zübeyir Ağabeyi sorduk. Üçüncü konuğumuz İhsan Atasoy…

SİYASİLERLE GÖRÜŞMEYE AV. BEKİR BERK AĞABEY’İ GÖNDERİRDİ

Zübeyir Ağabey siyasilerle nasıl bir diyalog ve mesafe içindeydi?

Zübeyir ağabeyin siyasilerle münasebeti onların yanlışlıklarını hatırlatmak ve ikaz şeklinde olurdu.  Ve de son derce mesafeli dururdu. Zübeyir ağabeyin siyasilerle münasebeti, önemli ve ciddi meseleler olduğu zaman münasebet kurardı. Müslümanların lehinde ve aleyhinde olan konularda Av. Bekir Berk Ağabey’i gönderirdi. Bunun dışında hemen hemen gündemine hiç almadan asıl hizmete ağırlık verirdi. Günübirlik siyasi konuları asla gündeme getirmezdi. Asıl hizmetin İman Kur’an hizmeti olduğunu, zihinlerin bu eksen üzerinde kalmasına azami dikkat ederdi.

Bekir Berk ağabeyi entelektüel kesimden, sağdan olsun soldan olsun, herkes tanırdı. Önemli bir ağırlığı vardı. O ağırlıkla gider, gereken ikazları yapardı. Kendi adına da gitmezdi. Zübeyir ağabey ve diğer ağabeylerle istişare edip fikir birliği sağlanmadan kendi başına gitmezdi. Hatta böyle bir teklif geldiğinde “Ben bunları cemaatimle, ağabeylerimle görüştükten sonra ancak size bu konuda bir şey söyleyebilirim” derdi.

HİZMET BİRİMLERİNİN BİRBİRİ İLE KARIŞTIRILMASINA ASLA MÜSAADE ETMEZDİ

Zübeyir Ağabeyin algıladığı neşriyat ve arzu ettiği yayıncılık nasıldı?

Zübeyir Ağabey bütün hizmet ünitelerini hepsini kendi konumunda ve kulvarında değerlendirirdi. Onlara kendi konumunda ne kadar önem verilmesi gerekiyorsa o kadar önem verirdi. Her hizmet biriminin diğerlerini içine girmesini, birbiri ile karıştırılmasına asla müsaade etmezdi.

Diyelim ki, medrese hizmeti, iman-Kur’an hizmeti yerine diğer dış dünyaya bakan hizmetler onun yerine geçip iltibas edilerek gündeme getirilecek olursa son derece hassasiyet gösterir, bu konuda çok katı tavır ortaya koyardı. Hatta gazete yayın prensipleri konusunda 18 maddelik tavsiye veya direktif yazmıştı. “Bu çerçevenin dışına çıkılırsa gazete kapatılmalıdır” diye kesin talimatı vardır. Çünkü o süreçte asıl hizmet konuları, dershane hizmeti, neşriyat hizmeti, siyaset hep birbirine karıştırılmıştır. Asli hizmetin yerine tali konular öne çıkarılmıştır.

ihsan_atasoy_haberici2.20110224173604.jpg

BENDEN NAKLEDERSENİZ İKİ TÜRLÜ ZARAR EDERSİNİZ

Zübeyir Ağabey Üstadı nasıl yansıtıyordu?

Herkesin Üstadı algılaması ve anlaması kendi çapında ve kendi seviyesindedir. Ne kadar iyi tanırsa o kadar hürmetkâr, o kadar sadık kalır. Zübeyir Ağabeyin Üstad’ı algılaması ve anlaması kanaatimce hiç kimsede olmayacak seviyede idi. O’nun makamını, O’nun misyonunu en iyi bilenlerdendi. Dolayısıyla o uğurda hayatını feda etmişti. Sıhhatini, ömrünü her şeyini feda edecek derecede büyük fedakârlık onu gösteriyor. Üstad’ı, son asrın Müceddid-İ Âzamı olarak bilip, nasıl bir tavır içinde olunması gerekiyorsa O’nu olduğu gibi gösteren, diğer ağabeyler içinde öncelikli birinci şahsiyet olarak ifade edebiliriz. Diğer bir ifade ile O’na, Ahir Zaman Mücedidinin Vezir-İ Âzamı diyebiliriz.

Zübeyir ağabeyin bir sözü vardır. “Benden naklederseniz iki türlü zarar edersiniz” der. Kendinden nakli uygun görmez. Meselâ, bazılarına “Siz her gün gazeteye gidin” derken bazılarına, “Kesinlikle sen gazeteye gitme” diye tavsiyesi vardır. Bu Peygamberimizin (asm) hayatında da vardır. Bazı kişilere “gazaplanma” derken bazı kişilere “annene dikkat et” der. O kişinin konumuna göre nasihat eder. Zübeyir Ağabey de kişilerin kabiliyet ve konumlarına göre tavsiyede bulunur.
Bu cümleden olarak, kişi bu tavsiyeyi kendi şahsından çıkarıp genelleştirirse işte o zaman yanlış algılama ve anlatma söz konusu olur. Bu da sonuç itibarıyla hizmete zarar verecek noktalara gidebilir.

Zübeyir Ağabeyi iyi anlamak için çok derin bir araştırma gerekir. Bir kişinin anlatımıyla anlamak ve anlatmak çok zordur. Çünkü Üstadımızın çok yönlü bir şahsiyet olmasıyla, Zübeyir Ağabey de bir nevi Üstadın mânevi temsilcisi konumunda olmasından dolayı aynı çok yönlü şahsiyet O’nda da vardır. O bakımdan O’nu bir şahsın anlatımıyla doğru algılamak mümkün olmaz. Belki O’nun etrafındaki bütün şahısları konuşturduktan sonra ortaya çıkacak profille Zübeyir Ağabey anlaşılabilir.

YALNIZ BAŞINA KARAR ALMAZDI

Zübeyir Ağabey diğer saff-ı evvel ağabeylerle nasıl bir münasebet içindeydi, onlarla nasıl bir istişare mekanizması vardı?

Üstad, Zübeyir Ağabey için “sen bir kumandansın” diyor. Mustafa Sungur ağabeye de “sen bir imamsın” diyor. Kumandan, sevk ve idare eden, çekip çevirendir. Zübeyir Ağabeyin bütün ağabeyler üzerinde yöneten bir konumu vardı. Hiçbirisi O’nun dediklerinin dışına çıkmazdı. Tam mânâsıyle itaat ederledir. Hatta Tahiri Mutlu ağabey –ki Zübeyir Ağabeyden 20 yaş büyük olduğu ve Üstadın on veli kuvvetinde dediği halde- böyle bir zat bile, Zübeyir Ağabeyin önünde el pençe divan dururdu. “Üstadımız vefat etti, şimdi üstadımız Zübeyir’dir” diyecek kadar O’na hürmette bulunurdu. Diğer ağabeyleri siz düşünün. Bununla beraber hizmet konularında mutlaka onların görüşlerini alır dinler ortak karar alırlardı. Yalnız başına karar almazdı.

RİSALE-İ NUR VE CEMAAT ADINA KURUM KURULMASINI İSTEMEZDİ

İstikbale ait ve gençleri merkeze koyan bir tarzı nasıl karşılardı? Nasıl alakadar olurdu?

Risale-i Nur meslek ve meşrebi nedir ne değildir diye sual soruyor ve cevap veriyor. Hizmeti tarif ederken “etrafını cami ağyarını mani” ölçüsüne uyardı. Diyor ki,
Risale-i Nur’un mesleği, meşrebi, “Dünyevi, maddi, siyasi müesseseleşmek tarzında değildir. Uhrevi, mânevi, imani tarzda bir hizmettir.” Şimdi bu çerçeve içerisinde yaklaşıma bakacak olursak müesseseleşmek Risale-i Nur’un mesleğinde yok dediğini anlayabiliriz. Ha müessese kurmak vardır. Ama Risale-i Nur meşrebi adına, cemaat kuramazsınız. Kişiler gazete çıkarır, o kişinin gazetesi olur. Kişi yine ticari bir müessese kurar fakat o kişi veya kişilerin olur. Risale-i Nur adına kurulamaz. Bu anlamda müesseseleşmek tarzı uygun değildir diyor.

Nasıl ki, kişi siyasete hizmet adına değil şahsı adına katılabilir. Aynen ticarete de hizmet adına değil şahsi adına girebilir.
Hulusi Ağabeyin güzel bir tespiti var:
“Bir kişi siyasete hizmet adına girdiği zaman hatalar hizmete faydalar şahsına gelir. Ama şahsı adına girdiği zaman fayda hizmete gelir hatalar ve zarar şahsına gelir” diyor.

Sadece bu ölçü siyaset için değil müessese için de geçerlidir. Zübeyir abi kurumlara kişilerin müessesesi olarak bakardı. Risale-i Nur’un müessesesi olarak değil. Ama hizmete faydası için yaşaması gerekiyorsa ona yön vermek, destek olmak ve bigane kalmamak adına ölçülerini koymuştur. Bu ölçülere uyulduğu zaman hizmete vesile olur, uyulmadığı zaman hizmete zarar verir diye düşünüyordu.

www.RisaleHaber.com