Cemaatin mahsulatını bir şahsa atfetmek

Cemaatin mahsulatını bir şahsa atfetmek

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

İ’lem eyyühe’l-aziz!
 
İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki: Büyük bir cemaatin mesaisine terettüp eden—hasenatı intaç eden—semeratı bir şahsa isnad ve ona mal ederler. Bu zulümde bir şirk-i hafî vardır.

Çünkü, bir cemaatin cüz-ü ihtiyârîsiyle kesb ettikleri mahsulâtı bir şahsa atfetmek, o şahsın, icad derecesinde harikulâde bir kudrete mâlik olduğuna delâlet eder. Hattâ eski Yunanîlerin ve Vesenîlerin ilâheleri, böyle zâlimâne tasavvurat-ı şeytaniyenin mahsulüdür.
 
Bediüzzaman Said Nursi
 
SÖZLÜK
acip : hayret verici, tuhaf
atfetmek : bir işi veya sözü bir kimseye yüklemek, dayandırmak
besâtet : tek unsurdan meydana gelen eser, sadelik
binaenaleyh : bundan dolayı
celb eden : çeken
cemaat : topluluk
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz-ü ihtiyârî : insanda bulunan sınırlı irade
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ferdiyet : teklik, birlik
fesübhânallah : “Allah’ı her türlü kusur, ayıp ve eksiklerden tenzih ederim” mânâsında bir hayret ifadesi
feyiz : bereket, bolluk
feyz-i İlâhî : Allah’ın feyzi, lütfu
gaflet : dalgınlık, dinî sorumluluklarını unutup dünya ile ilgili şeylere dalma
habbe : dane, tohum
hâli : boş; uzak
halk etmek : yaratmak
hardale : hardal tanesi
harikulâde : olağanüstü
hasenat : iyi ameller, hayırlar
husûle gelmek : meydana gelmek
i’lem eyyühe’l-aziz : Ey aziz kardeşim bil ki!
icad : var etme, yapma
ihata etmek : içine almak, kapsamak
ilâhe : tanrıça
inkılâp etmek : değişmek, dönüşmek
intaç eden : sonuç veren
isnad etmek : dayandırmak
kesb etmek : kazanmak
kesret : çokluk
kudret : güç, iktidar
kuvve-i hafıza : hafıza gücü, bellek
lâtife : duyu, ince hislerden herbiri
mahal : yer
mahsul : ürün; elde edilen şey
mahsulât : ürünler; elde edilen şeyler
mal etmek : yüklemek, ait olduğunu göstermek
mâlik olmak : sahip olmak
mesai : çalışma; çalışmalar, çabalar
min haysü lâ yeş’ur : hissedilmeden; farkına varılmadan
miskinlik : zavallılık
muhtelif : çeşitli
mukavemet etmek : dayanmak, karşı koymak
nazar : bakış açısı
sahra : geniş çöl; ova
semerat : meyveler; neticeler
suret : şekil, tarz
şirk-i hafî : gizli şirk, gizli küfür
şuur : bilinç
tâbi : bağlı
tabir edilen : adlandırılan
tasavvurat-ı şeytaniye : şeytanî tasavvurlar; şeytandan gelen tasarılar, kurgular
terettüp eden : sonuç olarak çıkan
terkip : çok sayıdaki unsurların bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan eser, birleşik
vahdet : birlik
vaziyet : durum, hâl
Vesenî : putperest
Yunanî : Eski Yunanlılar döneminde çeşitli varlıklara ve tabiat olaylarına ilâhlık veren bâtıl dinlere mensup olan
zâlimâne : zalimce
zikir : Allah’ı anma
zikreden : Allah’ı anan
zulüm : haksızlık