Çocuklar kendilerini tanımamızı ister
“Çocuk Yaşadığını Öğrenir” isimli kitabı yayınlanan eğitimci Hasan Tanrıverdi kitabını anlattı
Röportaj: Dursun Sivri-RisaleHaber
“Çocuk Yaşadığını Öğrenir” isimli kitabı yayınlanan eğitimci Hasan Tanrıverdi kitabını anlattı.
Sizce eğitim ne demektir?
Eğitim, beyinleri iyi düşünmeye, doğru muhakeme yapmaya, konuşma yeteneği kazandırmaya, doğru kazanımlar elde etmeye, İnsanı güzel davranmaya alıştırmaktır. İnsanlar, aldıkları eğitim sayesinde; gördüğüne anlam vermeyi, İşittiğini doğru yorumlamayı, elleriyle üretmeyi öğrenirler. Eğitim: Düşünce, duygu ve yaşayışta değişim, Yaşadığı çevreye uyum sağlayabilmektir.
Eğitim, insanların doğumundan, ölümüne kadar devam eden bir süreçtir. Kesintiye uğradığında kişinin gelişmesi ve olgunlaşması durur, vizyonu daralır, ufku söner. Çünkü eğitim, insanların toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan sosyal bir süreçtir.
Eğitim ne zaman başlar?
Uzmanlara göre; eğitim anne karnında başlar. Her yaşın kendine uygun bir eğitimi vardır. Verilmesi gereken eğitim, onun yaşı ve yetenekleri ile sınırlı olmalıdır. Aşırı yükleme, çocuğun şahsiyetini ve psikolojik gelişimini zedeler. Hangi çocuğa ne zaman, hangi eğitimin verileceği çocuğun davranışına göre anne ve baba tarafından belirlenmelidir. Onun için çocuk eğitimi yıllara ve zamana uygun olarak yapılmalıdır.
Artık babadan ve atadan gördüklerimizle çocuk büyütmenin devri kapanmıştır. Çünkü zaman çok değişti. Uzay çağından öte, internet çağına ulaştık. Kendimizi geliştirmediğimiz takdirde, gün gelir çocuklarımızın gerisinde kalmamız mukadder olur. İşte o zaman geri kaldığımızı kabullenemeyeceğimize göre çocuklarımızla kuşak çatışması dediğimiz olayla karşı karşıya geleceğimiz muhakkaktır.
Çocuk eğitiminde demokratik bir ailenin uygulamaları nasıl olur?
Demokratik ailelerde, anne-baba çocuklarını uzaktan takip ederek adeta etraflarına geniş bir çember çizer. Oluşan alan içerisinde özgür hareket etmesini sağlar. Böylece -tabiri caizse- onları “zararlı ışınlardan” korur. O geniş daire içinde çocuklara kabiliyetleri ölçüsünde hareket serbestliği tanınır ve sonuçlarına katlanmalarına imkân verilir.
Çocukların fıtratları da buna uygundur. Çocuk, anne-babasının devamlı elinden tutması yerine, onu belirli bir mesafeden takip ederek kendisine destek vermesini ve arkasında durmasını ister. Böyle bir uygulama, çocukta oto kontrolün, öz disiplin ve güvenin gelişmesine yol açar. Hele çocuk kız evlât ise bu ihtiyaç daha belirgin bir halde hissedilir. Zira kız çocuklar yaradılışlarındaki nazikliği itibarıyla, erkeğe nazaran ailesi tarafından daha fazla hassasiyeti hak ederler.
Günümüzde bazı ailelerin çocuklarının eğitimine ilgisiz kalmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlgisiz ailelerin genel özelliği, dünya telaşından veya eğitim yetersizliğinden, sorumluluk almaktan kaçmak suretiyle çocuklarının her türlü eğitimini okullara ihale etmeleridir.
Özellikle İşleri nedeniyle çalışan anne-babaların çocuklarından gün boyu uzak kalmaları, çocuk eğitiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Sevgi ve şefkatten yoksun olarak bakıcıların elinde öksüzlükleri yaşayan zavallı çocukların durumu yürekler acısıdır.
Çocuğun mutlaka bir bakıcıya verilmesi gerekiyorsa, mümkün olduğu takdirde çocukla arasında kan bağı olan birinin bakması tercih edilmelidir. Çalışan anneler dikkat ederlerse, bakıcılarının yanında sessiz duran çocuğun annenin akşam eve gelmesiyle nasıl huysuzlaştığını görecekler. Çocuk agresif davranışıyla gün içerisinde kendini yalnız bırakan anneden bir çeşit intikam almaktadır.
Çocuklar anne babadan ne istediklerini sormadan, onlardan hep biz bir şeyler istiyoruz. Acaba çocuklar bizden ne ister?
Çocuklarımız bizde kendilerini iyi tanımamızı, onları anlamamızı, yerli yersiz utandırmamamızı, kendilerine güvenmemizi ve onları ciddiye almamızı isterler. Onları sabırla dinleyebilirsek eminim bizlere şöyle söyleyecekler
Bana sevgiyi ve sevmeyi öğretin. Kendinizin de bir zamanlar çocukluğunuzu unutmayın! Bana kendi hayallerinizi yüklemeyi. Beni sorgular gibi dinlemeyin. Tenkit ettiğiniz kadar takdir de edin. Bana paylaşmayı öğretin. Bana milli ve manevi değerlerimi öğretin. En önemlisi; beni korkuyla eğitmeyin.
Disiplin deyince ne anlıyoruz?
Her insanın ve her ailenin bir disiplin anlayışı vardır. Önemli olan bizler çocuklarımızı eğitirken, disiplinden ne anladığımız ve nasıl uyguladığımızdır. Disiplin sert durmak, bağırıp çağırıp, baskı altında tutmak mı? Yoksa severek, dinleyerek ve hak vererek, anlayarak eğitici bir düzen sağlamak mı? Aslında disiplin; bir çocuğun kendi istek ve ihtiyaçlarıyla, ailesinden gelen ihtiyaçları özümsemesine yardım etmek için planlanmış bir yaşayış biçimidir.
Disiplin ve düzenden önce, çocuğunuzun sevgiyi tanıması ve yaşaması öncelikli olmalıdır. Sevgiyi tanımayan çocuk üzerinde uygulamak istediğiniz disiplin, onun itaat etmek zorunda olduğu bir baskıya dönüşür. İtaate zorlanan çocuklar isyancı birer yetişkin olarak ortaya çıkarlar ki, bu da anne ve babanın eseri olur. Çünkü itaatin zıddı, dik kafalılıktır.
Fakat bu konu kimine göre “çocuğa nasıl davranması gerektiğini öğretmek.” Kimine göre “çocuğu cezalandırmak” kimine göreyse “çocuğa itaat etmesini öğretmektir.” Demektir. Eğitimcilerce, disiplin konusunda başlıca üç görüş vardır:
Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğreterek, kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan ahlâk gelişiminin tamamlanmasını sağlamaktır. Bu dıştan gelen zorlama ve baskılarla olamaz. Ancak çocuğu zorlamamak için ona disiplin uygulamamak da o kadar yanlıştır. Çünkü disiplinsiz kalan bir çocuğun yolunu şaşırması çok kolay olur. Anne ve baba onun bu ihmali ile telafi edilemez yanlışlar yapmasına sebep olurlar.
Disiplinin üç temel amacı vardır;
1-İnsanlar arasında sevgi ve güven ilişkisini geliştirmek
2-Kişilik değerlerinin temelini atmak
3-Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı göstererek model görevini geliştirmek olarak tanımlanabilir