Çocukları İbrahim Canan'ı anlattı

Çocukları İbrahim Canan'ı anlattı

İbrahim Canan Hoca'yı 7 çocuğu ve eşiyle bir kez daha andık

Aslıhan Köşşekoğlu'nun haberi:

Babalar Günü'nü vesilesiyle geçtiğimiz yıl bir trafik kazasında kaybettiğimiz İbrahim Canan Hoca'yı 7 çocuğu ve eşiyle bir kez daha andık. Kimi babalarının nasıl bir disiplin adamı olduğunu anlattı, kimi de İbrahim Canan'ın hiç bilmediğimiz yönlerini.

Üzücü bir trafik kazasında kaybettiğimiz Prof. Dr. İbrahim Canan Hoca ile vefatından 1 buçuk ay önce bir haber vesilesi ile görüşme fırsatı bulmuştuk. Kendisine "Bugüne kadar sizi en çok etkileyen, hayatınıza yön verdiğini düşündüğünüz ayet ve hadisler hangileridir?" diye sormuş; " 'Müminler kardeştir (Hucurât/10)' ayet-i kerimesidir." cevabını almıştık. Gerekçesini ise hem ilk öğrendiği ayet olması, hem de bunun gereğine çok ihtiyaç duyduğumuz halde gerçek hayatta yeterince göremememiz olarak açıklamıştı. Hocamızın seçtiği Hadis-i Şerif de yine aynı doğrultudaydı: "Kişi kendisi için sevdiğini kardeşi için sevmedikçe hakiki mü'min olamaz." İnsanlığa dair her konuda dertlenen ancak hayatına kardeşliği, sevgiyi bu kadar eksen edinmiş bu din âliminin aile yaşantısından da çıkarılacak büyük dersler vardır diye düşündük ve Babalar Günü bahanesiyle Hoca'mızın Üsküdar'daki evinde çocukları ve eşiyle bir araya geldik. Eğitimi için Ankara'da olan kızı Ayşe Elif Canan'ı da oradan dâhil ettik haberimize. İşte çocuklarının ve eşinin dilinden İbrahim Canan...

14 Ekim 2009'da elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz İlahiyat Profesörü İbrahim Canan'ın 7 çocuğu var. Onların babasız geçireceği ilk Babalar Günü...

Öğrenme aşkı hiç bitmedi

Cem Canan ( 38 yaşında, Harita Mühendisi): Babam öğretmeyi çok severdi. Sürekli ilmini, bilgilerini aktaracak idealist, aşklı şevkli öğrenciler arardı. Son nefesine kadar da öğrenme aşkı ile doluydu. Fransızca ve Arapça bildiği halde yeterli bulmazdı. İngilizceyi öğrenemedim diye hayıflanırdı. Teknolojiyle de yakından ilgilenirdi. Çok sık konferanslara gittiği için gelişmelerden de yararlanmak isterdi. Benden de sunum teknikleri kendisine öğretmemi isterdi. Vefat etmeden önce de saatlerce oturur çalışırdık. Ben en basit şeyleri öğretirken bile sayfalarca not almıştı, çok şaşırmıştım.

***

Biz istiyoruz diye kedinin kalmasına müsaade etti

Belkıs Canan (33 yaşında, Gıda Mühendisi): Bahçede yavru bir kedi bulmuştuk. Havalar soğuk olunca kediyi eve getirdik. Babam evde bir kedinin olmasına pek sıcak bakmıyordu. Kedi de babamı pek sevmiyor, namaz kılarken sürekli tırmalıyordu. Annem babam istemiyor diye kediye başka bir ev buldu. Ama babam bizim üzüldüğümüzü fark edince "Kızlarımdan kıymetli mi, onlar üzüleceğine kedi kalsın." diyerek kalmasına müsaade etmişti. Düşüncelerimizin babamın gözünde her zaman bir değeri vardı.

***

İyi ki babamla o son kahvaltıyı yapmışım...

Hilal Canan (19 yaşında, Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğrencisi): Babamın en titiz olduğu konulardan biri yemeklerin ailecek yenmesiydi. Özellikle akşam yemeğini mümkün mertebe dışarıda yemezdi, eve gelmeye özel bir gayret gösterirdi. Son gününde sabah evde ikimiz vardık. Okula geç kalıyordum, kendisi de Yalova'ya gitmek için yola çıkacaktı. "Gel birlikte yiyelim." diye ısrar etti. "Baba çıkacağım." dedim. Acele de olsa biraz içimden söylenerek babamla kahvaltı yaptık. İyi ki de yapmışız, son kahvaltımız oldu. Bir de yemekte tek tek okulumuzu, derslerimizi sorardı. Boş şeyler asla konuşmazdı. Namaza da aynı hassasiyeti gösterirdi. Evde tek başıma olsam bile mutlaka cemaat yapardık.

***

Babamın kitaplarını vasiyet olarak görmeye başladım

Hale Canan Değer (36 yaşında, Öğretmen): Babam çok planlı bir insandı. Sabah namazından sonra kalkılıp güne erken başlanması gerektiğini ısrarla söylerdi. Küçükken kerahat vaktinde bizi uyutmamak için sohbet yapardı. Yarı uykulu yarı uyanık dinlerdik. O zamanlar farkında değildik ama yaptırdığı her şey Efendimizin sünnet-i seniyyesinden hayat standartlarıydı. Hayatında bu günü değil, sonraki günleri de kapsayan projeler vardı. Mesela Türkiye'nin gündeminden bir Mavi Marmara olayı geçti. Düşünüyorum "Babam olsa nasıl bakardı?" Bunun için kitaplarına bakıyorum. Babamın kitaplarını vefatından sonra vasiyet olarak görmeye başladım, o gözle okuyorum.

***

Yol göstericiliğine ihtiyaç duyuyorum

Dr. Elif Canan Sanlı (39 yaşında, Kimya Mühendisi, Akademisyen): Babam hayatını Rasulullah'ın sünnetine göre şekillendirmiş, Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin 9 fikri programını hayatının temeline koymuştu. Eserlerinde ve hizmetlerinde de bu maddelerin harfiyen hayata geçirildiği görülür. Onu bir baba olarak özlemenin yanında, yol göstericiliğine ve fikir vericiliğine çok ihtiyaç duyuyorum. Ve diyorum ki: "Babacığım iyi ki bu kadar çok eser bırakmışsın." Şu anda satır satır okuduğum "Bediüzzamanın Fikri Programı" ve "Krizin Sabahı" kitaplarını herkese tavsiye ediyorum.

İlk ve son şiirini benim için yazmıştı

Hatice Şule Canan Şenel (32 yaşında, Çevre Mühendisi): Babam bir disiplin adamıydı. Merkezine İslamiyet'i koymuştu. İslamda çocuğun babadan talep edeceği bazı hakları vardır. Ben babamdan hiçbir şekilde hak iddia edemem, her şeyi dört dörtlük vermeye çalıştı bize. Onun bana verdiği dini eğitimi çocuğuma verebilecek miyim diye endişe ediyorum. Babamla çok hoş zamanlar geçirmişimdir. Mesela namaz kılarken üstüne atlardım. Bel ağrıları olduğunda "Şule bu senden hatıradır." derdi. Erzurum'da yaşadığımız yıllarda elimden tutar karda kaydırırdı. Bir çocuk için hiç cazibesi olmayan şeyler babamla beraberken çok hoşuma giderdi. Aile içi konularda bizim görüşlerimize de yer verirdi, mukayese ederdi. Fikirlerimize önem verirdi ama bize çok belli etmezdi. Böyle cümlelerin satır aralarından okurduk. Gazetede bir babanın kızına yazdığı şiiri görmüştüm. Sonra ben de babamdan istedim. Öyle şeylerden pek hoşlanmamasına rağmen ilk ve son şiirini benim için yazmıştı.

***

Her zaman bize ayıracak vakti vardı

Esranur Canan (24 yaşında, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sanat Fakültesi Öğrencisi): Ölümünden 4 ay önce babam yoğun bir konferans dönemine girmişti. Günde üç-dört konferansa girdiği oluyordu. Bir gün kahvaltı yaparken uyuklamaya başladı. "Baba ara ver biraz yollarda öleceksin, kötü haberin gelecek" dedim. Babam da "Yolda ölmeyeyim de nerede öleyim. Bana sohbetleri bırak evde otur dersen benim için bunlar beddua niyetine geçer. Öleceksem de yollarda öleyim, ne mutlu bana." dedi. Tam konuştuğumuz gibi dört ay sonra haberi geldi. Normalde vakti çok değerli olmasına rağmen bize ayıracak vakti her zaman vardı. Benim dizimde menüsküs yırtığı var. Bir gün dizim kilitlendi kaldı, annem de evde yok. Geldi dizimi ovaladı dizim açıldı, "Baba iyiyim" dememe rağmen uzun süre bekledi. Normalde babamın başımızda öyle boş boş durması çok alışık olduğumuz bir şey değil. "Ben önce senin iyi olduğunu göreyim, öyle giderim."diye bekledi.

***

Onlar bizim cennetimiz derdi

Zarife Canan (Eşi): İbrahim Bey çocuklarla ilgili bir şey olduğu zaman bana havale ederdi. Eşime derdim "Sen iyi baba rollerindesin, ben de hep kötü anne oluyorum." Çocuklarını namaza alıştırma hususunda babalarının özel bir gayreti vardı. Ezberlerini ben yaptırırdım, akşam babaları kontrol ederdi. Şule daha küçüktü, okuma yazma bilmiyordu. Ben söylerdim o tekrar ederdi, akşam da babasına okurdu. Bu tarz bir yaşantımız vardı. Her sabah bizi namaza kaldırır önce bize hocalık yapar, namazımızı kıldırır sonra da camiye giderdi. En çok da geceleri gelip bizi namaza kaldırmasını özlüyoruz. Bazen "Çok fazla çocuğumuz var, sürekli uğraşıyorum." diye hayıflanırdım. Bana derdi ki: "Çocuklarıma laf söyleme, onlar bizim cennetimiz, onlarla açacağız cennetin kapısını. Bak ne güzel namazlarını kılıyorlar. Yaptıkları tüm ibadetlerden biz hissedar olacağız."

Zaman