De ki: Hiç Allah’tan başka bir hakem mi ararım?
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), En'âm Suresi 113-115. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
113 . Bir de (o şeytanlar bu telkîni) âhirete inanmayanların gönülleri ona (o yaldızlı sözlere) meyletsin, ondan hoşlansınlar ve onlar işleyici oldukları (günahları)nı işlesinler diye (yaparlar).(1)
114 . (De ki:) “Hiç Allah’dan başka bir hakem mi ararım? Hâlbuki size Kitâb’ı (Kur’ân’ı, içinde hak ile bâtıl) iyice açıklanmış olarak indiren O’dur.” Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler de gerçekten onun, Rabbin tarafından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler; öyle ise sakın şübhe edenlerden olma!
115 . Ve Rabbinin sözü (emir ve yasakları) doğruluk ve adâlet cihetiyle tamamlandı. O’nun kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur! Çünki O, Semî‘ (herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.
1- “Kâinâttaki şerlerin, zararların, beliyyelerin (belâların) ve şeytanların ve muzırların (zararlı şeylerin) halk ve îcadları (yaratılmaları), şer ve çirkin değildir. Çünki çok netâic-i mühimme (mühim netîceler) için halk olunmuşlardır (yaratılmışlardır). Meselâ: Melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkıyâtları (yükselmeleri) yoktur, makamları sâbittir, tebeddül etmez (değişmez). Kezâ (bunun gibi) hayvanâtın dahi şeytanlar musallat olmadıkları için mertebeleri sâbittir, nâkıstır. Âlem-i insâniyette ise merâtib-i terakkıyât ve tedenniyât (yükselme ve alçalma mertebeleri) nihâyetsizdir. Nemrudlardan, Fir‘avunlardan tut, tâ sıddîkîn-i evliyâ ve enbiyâya kadar gāyet uzun bir mesâfe-i terakkî var.
İşte kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi (alçak ruhları), elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden (yüksek ruhlardan) temyîz ve tefrîk (seçip ayırmak) için, şeytanların hılkatiyle (yaratılmasıyla) ve sırr-ı teklîf (imtihan sırrı) ve ba‘s-i enbiyâ (peygamberlerin gönderilmesi) ile, bir meydân-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsâbaka açılmış. Eğer mücâhede ve müsâbaka olmasa idi, ma‘den-i insâniyetteki (insanlık ma‘denindeki) elmas ve kömür hükmünde olan isti‘dadlar (kābiliyetler), berâber kalacaktı. (...) Demek şeyâtîn (şeytanlar) ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî netîceye baktığı için îcadları (yaratılmaları) şer değil, çirkin değil!” (Mektûbât, 12. Mektûb,32)