Himmet UÇ
Dekoratif din
Sinema, tiyatro ve sahne sanatlarında oyunlar oyun temasına uygun fonlar ve dekorlar içinde verilirler. Dekor tema ile, fon kişiler ve diğer aksesuvar ile bağlantı içindedir. Birbirlerini destekler ve birbirlerine güç verirler. Dramaturglar ve rejisörler dekorlara ve romancılar fon şahıslara çok dikkat ederler. Ama bu yardımcı unsurlar hiçbir zaman eserin konusu ve teması önüne geçmez ona nisbi bir güç verirler. Siz dekoru veya fon şahsı eserin karakterlerine temalarına tercih edemezsiniz, ettiğiniz takdirde oyuncu şaşırır neyin nerede olması lazım geldiğine dair kendine sorular sorar veya rejisörü, romancıyı eleştirir.
Bediüzzaman’ın tiyatro okuduğunu ve tiyatro tekniğine hakim olduğunu gösteren bir sözü var. ”Avrupa orada üflüyor biz burada oynuyoruz.” Tiyatrolarda bir süflör vardır, onun görevi rolleri hatırlatmaktır. Yanlışları en uygun mekanlardan karakterlere hatırlatmaktır. Ama Bediüzzaman burada yanlışları fısıldayan süflör gibi değil rolün tamamının Avrupadan olduğunu söyler. Roller başkaları tarafından belirlenir, bizim aktörler başkalarının mantığına göre oynarlar, rollerini kendileri ve rejisörler değil bilinmeyen kimseler oynar ve oynatırlar.
Bu şekilde tema ve anlatılanlar bile harici niteliklidir. Böyle bir tiyatro eserindeki temanın mesajın yerli ve kamusal olduğunu iddia etmek imkansızdır. Burada tema ve karakterler tamamen arkadaki gücün dekoru olmuştur.
Türkiye’de din, yüzyılın başından beri büyük aktörler gösterdi, bu aktörlerin bazıları sahneden inmeden sahnede öldüler. Bazıları sahneden indikten sonra beklemeye alındılar hala beklenmekteler. Bazıları “nerde bu bizim büyük aktör“ diye aranıyorlar. Sahne yüzyılın ilk yarısının ortalarına doğru işgal edildi. Oyuncular değil rolleri önceden belirlenmiş, kesilmiş, biçilmiş aktörler oynadılar. Ne temalarının rengi ne de aksesuvarlarının kendi tercihleri olmadığı ortaya kondu. Ülkenin idari tiyatrosu dramaturg telakki edilen başkansı adamın veya kimler girecek tiyatroya diye belirleyen büyük şefin adamları tarafından belirlendiler. Bu oyuncular -oyuncu da denmez ya onlara- muvakkat kiralık, zoraki karaktersizler acemi olmakla birlikte rollerini de kötü oynadılar ama büyük iltifatlara nail oldular, büyük karakter gibi alkışlandılar.
Din sahnesi altmış-yetmiş yıldır aktörler gösterdi. Kimi yeşil kimi kırmızı kimi ikisi karışık elbiselerle sahneye çıkan aktörlerdi bunlar. Birçoğunun yeşil elbisesine taktılar. Bu elbiseyi seyirciler beğenmez dediler. Rolü ile beraber onu sahneden indirmekle kalmadılar, bir alay tiyatrosu yazdılar onlar için:
Yeşilim yeşilim yeşilim amman
Yeşil yaprak altında üşüdüm amman
Bu yeşil aktörler kahraman sayılırlardı, çünkü elbiselerine ve elbisenin çağrıştırdığı değerlere bağlı idiler:
Güneş doğdu ufuktandır
Ne gelirse haktandır.
Sonra sahnenin arkasındaki seyirci kılıklı rejisörler azaldı, sahnede daha az belirgin yeşilli karakterler belirdi. Sahnenin fonu, seccade, minare, cami gibi dekorlar ile dolu idi. Daha sonra bunlara başörtüsü bir aksesuvar olarak katıldı. Gürültülü bir katılma merasimi idi bu. Halk yeşili ve dekoru beğenince, her taraf yeşil kaplandı, ama yeşil o kadar hakim bir dekor oldu ki, artık artistler, karakterler, yeşilin içinde kayboldular, rolleri belirsizleşti. Çünkü rol yoktu artık ortada sadece fonlar ve dekorlar vardı.
Herkes çilenin yerine dekorların arkasına sığındı. Sahnede insan ve karakter değil dekor görünmeye başladı. Geçmiş dönemin kalıntısı karakterler dekorun içinde boğuldular, debdebeli dekorlar arasında kendilerinden geçtiler. Eskiden elbise bulamayıp bit pazarından aldıkları sahne elbiselerinin yerini harika elbiseler aldı. Elbise karakterler vardı ama rol yok tema yoktu. Eskiden ağlatan rollerin yerini şimdi şımartan roller almıştı.
Temalar kaybolunca dekorlar ve fon şahıslar onların yerini aldı, çünkü rol kalmamıştı. Dekoratif bir din insanların günlük eylemlerine ve yaşayışlarına hakim olmuştu. Sahne hazır ama dekor ve fonun dışında karakter yok. Karakterler dekor ve fon hazırlamakla meşgul. Kendilerinden önce oynanan acılı oyunların gölgesinde dekorlar herşeye hakim oldu. Temalar ve karakterler yetersiz olunca dekorların onların yerine ikamesi oldu, böylece din bir dekora dönüştü.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.