Nurdan HUYUT
Dinamit ve dershane
Doğu illerinden birinde, yıllar evvel açılmış olan bir dershane vardır. Bu yer herkes tarafından bilinen ve yeri hiç değiştirilmemiş olan bir mekândır. Üç katlı, müstakil bir bina olduğu için, şehrin tüm sohbetleri burada yapılmaktadır. Gündüz bayan sohbetleri olurken, akşam olduğunda dershane erkek misafirleri ağırlamaktadır.
Takvimler doksanlı yılları gösterdiği bir zaman, akşam vakti dershanede yatılı olarak kalan Yusuf adlı genç bir adam, biraz da imkânlar kısıtlı olduğundan mıdır neden, banyo yapmak için biraz su ısıtmak ihtiyacı hisseder. Her zaman olduğu gibi mutfağın bir köşesinde duran kocaman demir kazanı ağzına kadar suyla doldurup, ocağın üstünde kaynamaya bırakır. Evin en büyük odası olan salonda, bir hayli misafir bulunduğundan, Yusuf da su kaynayana kadar sohbeti kaçırmamak adına salona girer ve dersi bir köşede sessizce dinlemeye koyulur.
Fakat talihsiz bir gündür bu gün. Ehl-i küfrün yolcuları gizli bir plan hazırlamışlardır. Ve her zaman olduğu gibi bu planı uygulamak için, en uygun zamanı beklemektedirler. Kara bir gölge halinde dershanenin etrafında dolaşan bir adam, örgütten aldığı bu gizli görevi üstlenmiştir. Amaç oldukça dehşetlidir... Dershane bu akşam havaya uçurulacaktır...
Eldeki malzeme de bir hayli ürkütücüdür. Büyük, kocaman bir dinamit Yüzüne, gözüne, tüm zerresine karaçalınmış bu adam, kendine verilmiş vazifeyi başarıyla yerine getirmek zorunda olduğundan, bir hayli dikkatli davranmaktadır. Kendi kendine: "Ben bu dinamiti bacadan içeri fırlatayım da, hem kendimi kurtarmış olurum, hem de dershanenin havaya uçması garanti olur." derken, bacaya en yakın bir binanın çatısına tırmanır ve en uygun zamanı kollamaya başlar. Yol tenha, gelen geçen hiç kimse yok...
Karanlık adam görevini başarıyla yerine getirmek adına, zihninde bir kaç hayali atış gerçekleştirirken, içerde bulunanlar her şeyden habersiz sessizce sohbeti dinlemekteler... Adam acımasız, adam küfür ehlinin verdiği gizli görevi yerine getirmeyi dünyayı kurtarmaktan daha önemli sayıyor, adamın tıpkı bağlı olduğu örgüt gibi, dini yok, imanı yok, vicdanı yok, hiçbir şeyi yok...
Ve adam, son bir kez kendi karanlık ruhunu andıran gecenin içinde, ayışığının ve ufak sokak lambasının aydınlattığı köşeleri dikkatle inceledikten sonra nihayet dinamiti ateşler ve tam da on ikiden vuran bir isabetle, dershane çatısından içeri hızla atıverir. Sonrasını tahmin etmek hiç de güç olmasa gerek...
Fakat tam o sırada Yusuf salonda oturduğu yerden kalkmış, ocağa koyduğu suyun ısınıp ısınmadığına bakmak adına mutfağın içine kadar gelmiştir. Kazanın başına varır, suya şöyle bir göz ucuyla bakıp geri döner. Su henüz kaynamamıştır. Ama Yusuf suda bir gariplik olduğunu fark etmiş olacak ki, kazandaki suya tekrar dikkat kesilir. Sanki kazanda bir şey var gibidir. Sanki değil, evet gerçektende suda bir şey vardır ve bu şey, çatıdan aşağı düşen dinamitten başkası değildir. Ocak tam da bacanın hizasındadır ve suya düşen dinamitin fitili suya değince kendiliğinden sönüvermiştir.
Yusuf bir elinde sönmüş halde bulunan dinamite hayretle bakarken, biraz sonra baca deliğine takılan nazarı, olayı tüm çıplaklığıyla anlatmıştır Ona. Yusuf hain insanların kurduğu pusu altında olduklarını anlamıştır, Fakat ne mutlu ki, hıfz-ı ilahi imdada yetişmiş ve nur talebelerini büyük bir felaketten korumuştur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.