Diyarbakır terörle çökmemesini Nurcu Kayalar'a borçlu

Diyarbakır terörle çökmemesini Nurcu Kayalar'a borçlu

Yılmaz, Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Kayalar ağabeyi yazdı

Risale Haber-Haber Merkezi

Bugün gazetesi yazarı Hüseyin Yılmaz, Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Kayalar ağabeyi yazdı. Bediüzzaman tarafından “Nurun Muallimi” şeklinde isimlendirilen Kayalar ağabeyin cesaretine dikkat çeken Yılmaz, darbecilerin ona karşı duyulan düşmanlığını da hatırlattı. Yılmaz, Kayalar ağabeyin binlerce kişi ile ders yaptığını vurgulayarak, "Bunca terör ve fitnenin içinde Diyarbakır ve Güneydoğu çökmemişse, bunu Kayalar Ağabey’e borçlu olduğumuzu ifâde etmek isterim" dedi.

Yılmaz'ın yazısı şöyle:

Fis Medresesi, yahud Diyarbakır’ın hayat damarı!

İhsan Atasoy’un kaleme aldığı; “Zulme Boyun Eğmeyen Kahraman: Mehmed Kayalar” adlı eseri okuyuşumun üzerinden aylar geçti. Hem kitabı okuyucularımın nazarına takdim etmek, hem bir kaç satırla ruhumda fırtınalar koparan “Nurun Muallimi” Mehmed Kayalar ağabeyi yâd etmek istiyordum, lâkin Kayalar’ı anlatmanın güçlüğü önüme aşılması güç hisarlar gibi dikildiğinden erteleyip durdum...

Soyadını 1913’de dünyaya geldiği Kayalar’dan alır. Kayalar, Selânik’e bağlı küçük bir kasaba... Ceddi, Konya’dan Kayalar’a İ’lâ-i Kelimetullah için göçmüş... Ecdadımızın asırlar ve kıtaları kucaklayan hâkimiyeti çökünce, mübâdele ile Anadolu’ya dönmüşler. Hakkında meslekî bir sıfat söylemek gerekirse: Asker, emekli yüzbaşı... Onun hakkında çok bilinen bir şeyler söylemek icâb ederse, Üstad’ın söyledikleri ile iktifâ etmek kãbil: “Nurun Muallimi”, Nurun yüksek bir talebesi” Fakir kekeleyecek olursa: Kayalar, Himalayalar cesametinde, başı Everest kadar dik, Nurdan çok Bediüzzaman’a vurulmuş eşsiz bir serdengeçti...

Efsânelerin imkânlarını zorlayan bu büyük insanın 1950’li yıllarda Dicle kenarındaki dershanesinde her gün sekiz yüz ile bin beş yüz kişi arasında değişen bir kalabalığa korkusuzca Nur dersleri yaptığını işitir ama teyid imkânı bulamazdım. Bir kaç yıl önce Diyarbakır’da karşılaştığım Askerî Yıldız ağabeye sorduğumda o günlerin bütün coşkusunu yaşayan gözleri ışıldadı ve “Hafta sonları bin beş yüz kişiyi aştığı olurdu!” dedi. Bu muvaffakıyetin ondan sonra tekrarlanabildiğini hiç duymadım.

Bunca Terör ve fitnenin içinde Diyarbakır ve Güneydoğu çökmemişse, bunu Kayalar Ağabey’e borçlu olduğumuzu ifâde etmek isterim ki, fakir için bu, sarsılmaz bir kanaattir.

27 Mayıs 1960 darbecilerinin birinci sıra hedef tahtasıdır Kayalar. Üstad’ın kısa bir müddet önce vefat etmiş olması onu kendiliğinden birinci sıra hedef mevkiine yükseltmiştir. Üstad’ın mezarını bir gece vakti balyozlarla tahrîb edip mübarek naaşını meçhullere götüren din, millet ve vatan düşmanı darbeciler, Kayaları da dört yüz elli kişi ile birlikte “Sıvas Kampı”na hapsederler... Mehmed Kırkıncı Hoca gibi şöhretli Nur Talebelerinin de toplattırıldığı bu kampın serdârı da Kayalar’dır.

Kampın mîmârı ve devrin İçişleri Bakanı Tümgenerel İhsan Kızıloğlu’nun bir kamp teftişi esnasında fırsat yakalayan Kayalar, Üstad’ının esarette Rus başkumandanı önünde ayağa kalkmayışını fiilen tekrarlamak kasdı ile Kızıloğlu’nu bacak bacak üstüne atmış vaziyette bir taş salâbetiyle karşılar.

Onun akıl ve havsalaya sığmayan cesaret ve cür’eti darbecileri çileden çıkarır. Ne yapıp edip hakkında iki yıl mahkûmiyet kararı çıkarırlar. Hapsetmek için de hizmet verdiği topraklardan olabildiğince uzak bir diyarı tercih ederler: Çanakkale...

Kayalar’ın hapishane hayatını yaşamak bir tarafa, anlatılabilir de değil... En dirençli ve azgın mahkûmların iki hafta içinde çöktüğü ölüm hücresinden iki yıl boyunca tam bir Cehennem hayatı yaşayıp yine o Everest’i kıskandıracak kadar dik başı ve bükülmez boynuyla çıkar.

Vâ-esefâ ki, artık Fis Kayası’nın şa’şaalı Nurlu günleri bitmiştir, o günlere bir daha dönemez. Tekir yaylasında Nur talebelerini tekrar bir araya getirmek için yaptığı bir kaç hamle de yarım kalınca kaderin hükmüne boyun eğer ve son nefesine kadar etrafındaki mütevazi ama sadık bir avuç dostuna Bediüzzaman’ı anlatıp Nurları talim etmekle ömrünü geçirir. Herkesin Mehdi itikadı sarsılabilir ama Kayalar’ınki asla sarsılmaz. Son nefesine kadar Üstad’ının mehdiyetini bir havarî coşkusuyla anlatmakta ısrar eder. 1 Haziran 1994’de zâlimlerle hesaplaşıp ve o çok sevdiği Peygamber efendimiz, ashabı ve ismi dudaklarını bir alev gibi yakan Üstad’ına kavuşmak üzere Hakk’ın rahmetine kavuşur. Rabb’im şefaatine nail eylesin...

Cesaret ve cür'eti düşmanlarından önce dostlarını ürkütecek kadar pervasız olanların kaderi yalnız kalmaktır. Merhum Kayalar ağabey bu kabil insanlardandır. Korku bilmiyordu, pervasızdı; cür'eti başkasına cünûnluk gibi görünüyordu. 1925-26’deki Şeyh Said tenkili ile cesareti söndürülmüş Diyarbakırlıları cesaretiyle hayata çeviren Kayalar, darbecilerin büyük hedefiydi.

Onun korkmamasından, baş eğmemesinden dostları ürktüler... Ve Kayalar yalnızlığa mahkûm edildi. Bütün o çileli yılları yalnız başına göğüsledi... Hakkını ketmeyelim, son nefesine kadar zayıf ve hususî de kalsa sadece merhum Sungur ağabey irtibatını büsbütün kesmemişti. Allah ikisine de rahmet eylesin...

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.