Diyarbakır'ın fethinin 1376. yıl dönümü
Mekke'nin fethinin ardından İyaz bin Ganem komutasındaki ordu tarafından fethedilerek İslam toprağına katılan Amed'in fethinin 1376. Yıl dönümü.
RİSALE HABER
Amed halkı Peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır'ın Mekke'nin fethinden 10 yıl sonra İslam orduları tarafından fethedilmesinin ve İslam topraklarına katılmasının 1376. yıldönümünü kutluyor.
İslam ordularının Diyarbakır surları önüne geldikleri gün, tarihin en ak sayfalarından bir sayfadır. Diyarbakır, o sayfayla sahabeler şehri olmuş ve bir iman kalesi hâline gelmiştir. O sayfa, Mekke'nin fethi kadar temizdir.
Halife Hz. Ömer Amed'in fethi , görevini İyâz b. Ganm'e verdi. İyâz, sekiz bin kişilik bir kuvvetle harekete geçti. Ordusunda bine yakın sahabe vardı. Kuşatma uzun sürdü. Bütün saldırılar, şehri baştanbaşa kuşatan muhkem ve muhteşem surlar karşısında neticesiz kalıyordu. Müslümanlar, beş ay kadar bu kale duvarları dibinde beklemeye katlandılar. Bu arada İyâz, Hakem b. Hişam'ı bir miktar kuvvetle Meyafarkin'e(Silvan) göndererek orayı fethetti.
Nihayet, Halid b. Velid sur dibine sık sık yaptığı keşiflerden birinde surun doğu yönünde, sur duvarlarında gördüğü gizli bir su deliğini genişleterek oradan içeri girileceğini tespit etti.
Halid b. Velid, bir gece yüz kadar iyi savaşan ve çoğu sahabeden oluşan askerleri alarak bu delikten içeri girdi. Bu yere yakın bulunan ve şehrin fethinden sonra Fetih Kapısı ismini alan kapıyı açarak İslam ordularının şehre girişini sağladılar. Kapıyı açmak için nöbetçilerle yapılan savaşta en az yirmi beş sahabenin şehid olduğu anlaşılmaktadır. Bu şehidler, hâlen İçkale Hz. Süleyman Camisi bitişiğindeki meşhedde Süleyman b. Halid (b. Velid) ile birlikte gömüldüler.
Amed feth edildikten sonra halkın silahları toplatıldı. Kendilerine iyi muamele edildi. İslam dinine zorlanmadılar. Buna rağmen halkın büyük bir kısmı kendi rızasıyla İslam'ı kabul ettiler.
İslam tarihinde, emellerine hizmet edecek kara lekeler bulamayanlar, “Diyarbakır'ın Fethi, bir işgaldir, binlerce Kürdün öldürüldüğü bir katliamdır, bir esaretin başlangıcıdır, Kürtler zorla Müslüman olmuşlardır” asılsız iddialarını sürdürerek aslında İslam'a olan düşmanlıklarını da gizleme ihtiyacını da duymuyorlar.
İslam orduları, Diyarbakır önlerine geldiğinde Diyarbakır Bizans işgali altındadır. Dolayısıyla Diyarbakır'ın fethi bir işgal değil, Bizans işgalinden kurtuluştur. Şehirdeki esir halkın; küfrün karanlığından İslam'ın aydınlığına, züllümden, adalete kavuşmasıdır. Diyarbakır önlerinde büyük bir savaş yaşanmamıştır.
İslam, olsa olsa, Kürtleri Allah'ın dininden alıkoyan cahiliyenin Kürtler içindeki damarlarıyla savaşmıştır. Kürtler, cahiliye mevzilerine oturmuş da kendilerini İslam nurundan uzak tutmak için savaşmışlarsa Müslümanların onlara karşı savaşma hakkı vardır. Nitekim İslam orduları, cahiliyenin Arapça konuşan temsilcilerinden binlercesini öldürmüş, Yahudilerden yüzlercesini, Hıristiyan Bizans ve Mecusi İranlılardan on binleri tarihten silmiştir. İslam tarihleri, bunu asla gizlememiş, aksine her savaşta öldürülen düşman askerlerinin sayısını, yaralı ve esirleriyle birlikte bir bir vermiştir.
Kürtlerle ilgili böyle bir kayıt kesinlikle söz konusu değildir. Geniş anlamda bir Kürt cephesi açılmamıştır. Çünkü o dönemde Kürtlerin bağımsız olmak bir yana, özerk bir yapıları bile yoktur. Dolayısıyla Kürtler öldürülmüşlerse Bizans ve Sasani orduları içinde bir Bizans ve Sasani askeri olarak öldürülmüşlerdir. Ki bu noktada da büyük bir kayıt yoktur. Aksine Kürtlerin yaşadığı coğrafyayla ilgili savaşlar, olabildiğince kısa geçilmektedir.
27 sahabenin şehit olduğu bir çatışmadan sonra Allah, 27 Mayıs 639'da Diyarbakır'ı İslam fethiyle şereflendirmiş ve o gün peygamberlerin mirası Diyarbakır, sahabelere devrolunmuştur. Diyarbakır, adaletle tanışmış, Diyarbakır surları tekbirlerle, ezanlarla ihya olmuş. Amed halkı, iman şerefine ermiş, saadetin yolunu bulmuş.
Mekke ve Medine'den sonra sahabenin medfun olduğu yer Diyarbakır'dır. Şehrin fethi sırasındaki ilk çatışmalarda şehid olup Hz. Süleyman Camii civarında medfun olan 27 sahabe ismi ise şöyle: Süleyman b. Hâlid b. Velid (ra),Rıdvan (r.a.), Mes'ûd (r.a.), Beşir (r.a.), Hamza (r.a.), Amr (r.a.), Şu'be (r.a.), Sâbit (r.a.), Zeyd (r.a.), Zeyd (r.a.), Halid (r.a.), Halid (r.a.), Nu'mân (r.a.), Muhammed (r.a.), Muhammed (r.a.), Abdullah (r.a.), Abdullah, Abdullah (r.a.), Hasan (r.a.), Hasan (r.a.), Ka'b-i Zişan (r.a.), Fudayl (r.a.), Mâlik (r.a.), Fahr (r.a.), Ebu'l-Hamd (r.a.), Ebu Nasr (r.a.), Muğire. (r.a.).
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.