Hülya YAKUT
Ferdi Tayfur’un Vefatı Üzerine
"Kabir var; hiç kimse inkâr edemez. Herkes, ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda, üç yoldan başka yol yok."
"Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. ...”
Kabir; vefat edenin gömüldüğü, eni-boyu belli olan çukur diye düşünülür ilk etapta.
Bu; şekilci ve görsel tarafıdır. Vefat edeni de geride kalanı da ilgilendiren yönü elbette daha derin ve anlamlıdır.
Kabir; ebedi hayatın ilk kapısı, başlangıcı, geçiş turnikesidir.
Yani, berzah âlemidir. Ne olacağının, nasıl bir aleme varacağının gişesidir.
Yani kabir âlemi kimileri için cennet bahçelerinden bir bahçe, kimileri için ise cehennem çukurlarından bir çukurdur.
"Herkes ister istemez buraya girecek." tâbirinde ise; insanlığın ruhlar âleminden, anne karnına, oradan dünyaya, kabre, haşre, sırata ve en nihayetinde cennet ve cehenneme gideceği mecburî yolculuğa işaret ediliyor. Bu yolculuktan kimse kurtulamaz, her insan bu safhaları yaşamak mecburiyetindedir.
Bu yolculukta iltimas yoktur. Kayırma yoktur. Sadece cüzi irade ile tercih vardır.
"Birinci Yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır."
Birinci yol müttakilerin, Allah’ın rızasını kazanmışların, Kur’ani ahlak ve Muhammedi (sav) terbiye ile ömür geçirmişlerin, salihlerin bu sebeble doğrudan cennete giden Müslümanların yoludur. Bu husus âyet-i kerîmede şu şekilde ifade ediliyor:
“Bilesiniz ki, Allah’ın veli kullarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu en büyük kurtuluş ve mutluluktur.” (Yunus, 10/62-64)
Gelelim ikinci yola:
"İkinci Yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalâlette gidenlere, bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrit içinde bir haps-i münferit, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için, öyle muamele görecek."
İkinci yol; iman eden, Kur'an'ın emirlerini bilen, Allah’ın emir ve yasaklarından haberdar olan, fakat imanın gereği gibi yaşamayan, nefis ve heveslerinin isteğine boyun eğen, haz ve dünyevi lezzetlerin peşinde koşmaktan kendini alıkoyamayan, gafil ve günahkârların yoludur. Bunlar her ne kadar günahkâr olup kabir ve cehennemde azap görecek de olsalar, kabre imanla göçmeleri şartıyla, kâfirler gibi ebedî cehennemde kalmayacaklar.
Burada “dalalet” ifadesinin farklı manası vardır. Göz ardı edemeyiz.
Birinci manası küfür ve şirk ehlini kapsar.
İkinci manası bid'attir. Yani sünneti terk edip, hatta sünnete aykırı fikir ve davranışları tasvib ederek, yaymak. Bu kimselere ehl-i bid’at manasında “ehl-i dalâlet” denir.
Dalâletin üçüncü ve en tehlikeli manası ise fısk ve sefahettir. Yani iman etmiştir. Allah'a ve emirlerine inanmıştır.
Peygamber ahlakını, halini, tavrını, tarzını kısaca sünneti kabul etmiştir , lâkin farzları eda etmemektedir. Kebairleri, büyük günahları serbestçe aleni işlemektedir. Bu kimselere günahkâr manasında “ehl-i dalâlet” denilir.
“Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalâlette gidenler” cümlesi bu üçüncü manada kullanılmaktadır...
Haps-i münferid ise, tek kişilik ceza yeri, yani hücre hapsi demektir; kişinin kabir zindanında tek başına azap çekmesi manasındadır. Allah, inandığı halde, inandığı gibi yaşamayanlara bu cezayı takdir etmiştir.
"Üçüncü Yol: Âhirete inanmayan, ahireti inkâr eden inkâr ehli ve dalâlet için, bir idam-ı ebedî kapısı, yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek."
Üçüncü yol, inkârcıların, ehl-i şirkin yoludur. İslâm dinini reddeden, Allah’a inanmayan, Resul-i Ekrem’in Allah’ın kulu ve elçisi oluşuna, yani peygamberliğine (asm) iman etmeyen herkes bu üçüncü yolun yolcusudur. İdam-ı ebedî ifadesi, onların cehennemde daimi kalacaklarını ve cennet yüzü görmeyeceklerini ifade eder.
Neticede Ferdi Tayfur’un vefatıyla insanlar ölüm ve ötesine, kabir ve kabir alemine anlık da olsa dikkat kesildi.
Herkes imanının ve inancının derecesine göre tavır sergiledi.
Yukarıda yer yer alıntı yaptığımız hakikatleri bir kez daha düşünmeden edemedik.
İşte bu dehşetli hakikatın muammasını Risale-i Nur hall ve keşfetmiş.
Bir kısacak hülâsası şudur: Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Elbette bu ecel cellâdının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa, insanın en büyük ve herşeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.