DKM Üniversite Seminerleri Başladı!
Diyarbakır Kültür Merkezinde (DKM) her hafta yapılan, üniversite öğrencilerin katıldığı semineri bu hafta Dr. Ahmed YOSUNKAYA sundu..
Risale Haber - Haber Merkezi
“İrade ve Meyelan-ı Hayr” konusunun ele alındığı seminere katılım yoğundu. Sözlerine “insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Allah’ı tanımak ve ona iman ve ubudiyet olduğunu ve bu durumun ayetle sabit olduğunu” belirterek başlayan Yosunkaya; “Ben insanları ve cinleri ancak ibadet etsinler diye yarattım” ayetini buna işaret etmektedir. Yani insan hayır-şer, iman-küfür, delalet-hidayet ortasında seçim yapmak üzere serbest bırakılmıştır. Bu serbestlik insanın iradesinin varlığı ile anlaşılabilmekte ya da ifade edilmektedir.” dedi.
İrade Kavramı
Seminerine İrade kavramının tanımıyla devam eden Yosunkaya; “İrade sözlükte istek, arzu, dilemek, bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç anlamlarına gelmektedir. Istılahi manada kullanımı ise daha çok külli irade ve cüz-i irade şeklindedir. Külli irade Cenab-ı Hakk’ın yedi subuti sıfatından biridir(Hayat, İlim, Kudret, İrade, Sem', Basar ve Kelâm). İnsanın iradesi için çoğunlukla cüz-i irade ya da cüz-i ihtiyarı gibi deyimler kullanılırken Cenab-ı Hakk’ın iradesi için irade-i rabbaniye, irade-i külliye, irade-i şamile gibi kavramlar kullanılmaktadır’’ dedi.
Yosunkaya, “İnsanda cüz-i iradenin varlığının asıl hikmetlerinden biri diğer verilen duygu ve istidatlar gibi bir vahidi kıyasi niteliği taşımasıdır. Yani birer küçük ölçücüktürler. Yani insan kendi iradesinin varlığı ile anlayabiliyor ki külli bir iradenin tesiri kâinat üzerinde tecelli ediyor. Kendi istediklerinin (onda etkisi çok az dahi olsa) bir kısmının elinin uzandığı kadar meydana gelen bir insan yıldızlara hükmedecek bir iradeyi anlamış olmaktadır.” dedi.
Külli İrade
Cenab-ı Hakk’ın irade-i külliyesi ezelî olduğunu, yaratacağı şeyleri bu irade sıfatı ile kendi hikmeti ile buyurduğunu ve onun irade buyurduğunun mutlak olduğunu ifade eden Yosunkaya “Kün fe yekün ayeti Cenab-ı Hakk’ın iradesinin ne kadar mutlak olduğunu gösteren bir delildir. Cenab-ı hak bir şeyi dilediği ya da irade ettiği zaman gerçekleşmemesi diğer bir ifadeyle yokluğun ya da varlığın itaat etmemesi mümkün değildir.” kaydetti.
Risale-i Nur’dan "İşte, bütün kâinatın kün emrine itaati, bir tek nefer hükmünde olan bir zerrenin itaati gibidir. İrade-i ezeliyeden gelen kün emr-i ezelîsine mümkinatın itaati ve imtisalinde yine iradenin tecellîsi olan meyil ve ihtiyaç ve şevk ve incizap, birden, beraber mündemiçtir. Lâtif su, nazik bir meyille incimad emrini aldığı vakit demiri parçalaması, itaat sırrının kuvvetini gösterir.” sözlerini aktaran Yosunkaya, “Cenab-ı Hak irade ettiği zaman yaratılan mümkinatın en mükemmeli olarak meydana gelir. Ahsen-i takvim suretinde meydana gelir. Yani olabilirliklerin en harikası olarak meydana gelir. Varlık aleminde her bir mahlukun şekil, suret, azalarının şekli, hücre yapısı, proteinleri, atomları kısacası o mahluku meydana getiren diğer parçalar göz önüne alınınca sayısız ihtimalin doğacağı ve bunların sayısız kombinasyonlarının oluşacağı açıktır. Hatta bu ihtimaller için matematiksel ifadeler yetersiz kalır. İşte bu kadar karışıklık ve düzensizlik içinde aklımızın alamayacağı bir düzen ve ölçüyle yaratılması Cenab-ı Hakk’ın iradesinin ne kadar külli olduğunun en büyük kanıtıdır. Kâinat Cenab-ı Hakk’ın esma ve sıfatlarının birer ayinesidir. Kuran-ı Kerim kelam sıfatından geldiği gibi kâinat kitabı da irade sıfatından gelmektedir. Cenab-ı Hakk’ın irade sıfatını kâinatta görememek mümkün değildir. Kâinatta meydana gelen değişiklikler: güneşin doğması, büyük kütlelerin belli yörüngelerinin olması, kuşların göç etmesi, balıkların çoğalması, kıtaların hareket etmesi…vs bütün bunlar bir kasıt ve iradenin etkisiyle oluşan kanunlardır. Ki bu kanunlar gibi kâinatta bilinen ve bilinmeyen birçok kanun bulunmaktadır. Bütün bu kanunlar Cenab-ı Hakk’ın irade sıfatının tezahürü olan adetullahtır. Bunlar tekvini kanunlar, sünnetullah ve şeriat-ı fıtri tabirleriyle de ifade edilmektedir.” dedi.
Külli irade daha çok ilim ve kudret ile beraber zikredildiğine dikkat çeken Yosunkaya, “Çünkü ilim irade ve kudret bir yaratıcı da bulunması gereken temel sıfatlardandır. Bu üç kavram sıklıkla Risale-i Nurda aynı sırayla ele alınır. Nadiren konunun hikmeti gereği sırası değişir. Bu çok manidardır. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın Hallakiyetinde yani yaratıcılığında mükemmellik kusursuzluk nizam ve intizam hâkimdir. Bu intizamı ortaya çıkaran bu üç sıfattır. Nihayetsiz ve muhit ilmiyle yaratılanı var edilecek şeyi belirleyen Allah her şeye şümul olan külli iradesiyle olabilirliğin en güzel haliyle takdir eder, nihayetsiz ve hadsiz kudretiyle de yokluktan çekip çıkartır. Bu üç kavram için Risale-i Nurlar her zaman benzer sıfatları kullanmış ve hep sınırsız ve külli anlamlarını yüklemiştir.” dedi.
Cüz-İ İrade
Cüz-i irade konusuna da değinen Yosunkaya seminerine şöyle devam etti:
“Cüz’i irade insanın yapılması gerektiğini hükmettiği bir işi istemesi ve ona yönelmesidir. İrade daha çok soyut bir gerçeklik olup insanın istimal ederek yani onu kullanarak ayırt ettiği bir duygudur diyebiliriz. Yani iradenin varlığı insanda kanaatle bilinebilir. Bu anlamda Risale-i Nurda ve kelam ilminde cüz-i iradeden emr-i itibari diye bahsedilmiştir. Emr-i itibari de varlığı başka şeylere izafeten bilinen demektir. Harı ya da şerri seçebilmek emr-i itibari olduğunu gösterir.
Elbette ki tesirimiz ya da etkimiz dahilinde olmadan başımıza musibetler hastalıklar gelebilmektedir. Bu durumlardaki sorumluluğumuz seçimlerimiz ve olaya etkimiz ölçüsündedir.
Hayra Meyletmek
Fiillerimizden sorumlu olduğumuzu ve bu sorumluluğun irade ve meyillerimizden kaynaklandığını söyledikten sonra avami tabirle nasıl daha güçlü bir iradeye sahip olunabilir bunu ele almaya çalışalım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki iradeli olmak ya da hayra meyilli bir iradeye sahip olmanın yolu onu hayra yönelik işlettirmekle mümkündür. Çoğu kişisel gelişim uzmanı ve psikoloğa göre irade adeta bir kas gibidir. İnsanın bir kasını güçlendirmesini yolu o kası çalıştırmaktan geçer çalıştıkça düzenli egzersiz yaptıkça kas gelişir. Aynen bir kas gibi olan irademizde hayırlı işler fiiller yaptıkça güçlenir ikinci bir hayrı yapmak birincisinden daha kolay olur. Tabi bu uzmanlar bu hususa dünyevi meşgaleler açısından yaklaşıyorlar ama biz bunu günahlardan çekinme takva boyutuyla da düşünebiliriz.