Dost bi-perva

Evde yalnızım. Yapacak hiçbir şey yok. Televizyon boş, hatta bomboş. Hiçbir devirde filmler ve haber kanalları bu kadar bomboş olmamıştı. İnternet, facebook, twitter daha da boş. Eskiden mektup vardı, mektuplaşma vardı. Bir mektup yazardınız cevabını almak için bir hafta, iki hafta hasretle beklerdiniz. Büyük yazarların yazdıkları o enfes mektupları hatırlıyorum. Goethe, Tanpınar, İkbal, Şeriati. Şimdi mektup yok mesaj var, twet var, gönderi var. Bir yazıyı paylaşıyorsun ve bütün takipçilerin anında görüyor.

Yazı yazmanın, emeğin, edebiyatın, hasretle beklemenin bir manası kalmadı. Dijital çağ bütün çağların ölüm fermanı gibi oldu. Kitap okuyayım dedim, kitaplığın önünde bir müddet durdum, sonra vazgeçtim. Bir dostu arayayım dedim, bu saatte kimseyi rahatsız etmek istemedim. Dostluklar eski dostluklar değil artık. Herkes bir rüyanın içinde usulca akıp gidiyor. Çağ bireycilik çağı. Kimsenin kimseye ayıracağı bir zamanı yok. Sanal dostluklar sabun köpüğü misali aldatıcı.

Kafka hayatı boyunca kitaplarını yayınlamadı. Ölmeden önce yazdığı müsveddeleri bir dostuna yakması için emanet etti. Dostu büyük bir vefa gösterip onları Kafka adıyla yayınladı. O dostun o büyük vefası olmasaydı bugün Kafka denen dünya devi bir edebiyatçıyı kimse tanımayacaktı. Ama herkes Kafka kadar bahtiyar değil ki! Dost bi-perva. Herkesin derdi başından aşkın. Bir Leyla yok, binlerce Leyla var; bir Mecnun yok, binlerce Mecnun var. Herkesin Leyla’sı ve Mecnun’u farklı.

İnsanlık ve bilhassa bu gençlik nereye doğru gidiyor? Bu soruyu Sümer Tabletleri’nde görünce kendime sormaktan vazgeçtim diyor Muazzez İlmiye Çığ. Beş bin yıldır aynı serzeniş, aynı hayıflanma, aynı soru. Dekor dışında değişen bir şey var mı? Zihnimin içi bir yığın anlamsız şeyle dolu. Korkular, vehimler, ihtiraslar, arzular, hayaller, çelişkiler, umutlar… En güzeli yatmadan önce gözlerim kapalı kurduğum bazı düşler: Kitaplar satılıyor, ilgi görüyor, geri dönüşler olumlu…

Bize düşlemenin zevki kaldı bu sönen ve gölgelenen dünyada. Bütün dillerde hep aynı şikayet. Bazen yazdığım kitapları piyasadan toplatıp Kafka gibi hepsini yakmak arzusu geçiyor içimden. Takdir eden bazı kıymetli dostlara saygım olmasaydı belki yapardım bunu. Geçenlerde yazar bir dostum “keşke bu kadar kitap işleriyle uğraşacağıma tamircilik, terzicilik, berberlik gibi bir meslek öğrenseydim” demişti. Sanki içimden geçenleri okumuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum