Dünyevi sıkıntılardan ancak Namaz ile nefes alınabilir
Diyarbakır Kültür Merkezinde bu hafta “Namaz” konusu ele alınıldı.
Risale Haber - Haber Merkezi
Üniversite öğrencilerin katıldığı semineri İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencisi Sıddık Kılıç sundu.
Namazın Manası, Namazın İbadetlerin Fihristesi Olması ve Namazın Usandırmaması gibi konuların ele alındığı seminere ilginin yoğun olduğu gözden kaçmamaktaydı.
Sözlerine Kur’an-ı Kerim’den bir ayet ile başlayan Kılıç, “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor ALLAH’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir ALLAH yaptıklarınızı biliyor(Ankebut 45) mealini aktardı.
Kılıç, “İbadetin manası Üstad Hazretlerinin Tabiriyle, “ İbadetin manası, dergahı ilahide abd kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp, kemal-i Rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve Rahmet-i ilahiyenin önünde hayretle ve muhabbetle secde etmektir.” Yani kulun kendi kusurunu görüp cenab-ı hakkın bütün kusurlardan münezzeh olduğuna, aczini görüp cenab-ı hakkın sonsuz güç ve kudretine, fakirliğini görüp cenab-ı hakkın rahmetine karşı secde etmektir.” dedi.
Namazın manasına da değinen Kılıç şunları ifade etti: “Namazın manası da Cenab-ı hakkı teşbih, tazim ve şükürdür.” Yani celaline karşı sübhanallah deyip takdis etmek, kemaline karşı Allahuekber deyip tazim etmek, Cemaline karşı Elhamdülillah deyip şükretmektir. Yani kusurlarımızı, eksikliklerimizi görüp tövbe ve istiğfar ederek Cenab-ı Hakkın her türlü kusur ve noksanlıklardan uzak olduğunu tesbih ile Sübhanallah ile ilan etmemiz. Kendi zayıflığımızı ve yaratılmışların aczini görmekle Cenab-ı hakkın kudretine dayanıp Allahuekber demesi, kendi ihtiyacımızı ve fakirliğimizi görüp Cenab-ı Hakkın nimetlerini Dua ile isteyip o nimetlere karşı Elhamdülillah ile şükretmektir.”
Namaz İbadetlerin Fihristesidir
Namazın bütün ibadetlerin çeşitlerini kapsayan bir fihriste ve bütün mahlûkların ibadetlerine işaret eden bir harita olduğuna dikkat çeken Kılıç, “Namaz nasıl bir fihriste olabilir? Namazda İslamiyet’in beş şartının bütününün bir numunesi bulunur.
Örneğin; namaz kılarken zaten namaz kılıyoruz, namazda yeme içme yok orucun bir misali, kabeye yönelerek haccın bir misali, günlük vaktimizden, elbisemizden vaz geçerek zekâtın bir misalini, kelime-i şehadeti de tahiyatta getirerek İslam’ın beş şartını tamamlayarak ibadetlerin fihristesi oluyor namaz.
Ayrıca namaz kılınca aslında her mahlûkun kendi lisan-ı haliyle namazın bir rüknünü yerine getirdiğini fark ederiz. Örneğin dağların, ağaçların namazda kıyamda durduklarını, tüm dört ayaklı mahlûkların rüküda olduklarını, bütün sürüngenlerin secdede olduklarını görürüz. İnsanın ise bütün mahlûkların ettiği ibadetleri yapabildiğini ve her gün beş vakit namazı kılarak mahlûkların ibadetlerini temsil edip Cenab-ı Hakka sunması gerektiğini fark ederiz. Eğer namaz kılmazsak Cenab-ı Hakkın yeryüzünün halifesi ve temsilcisi olarak yarattığı insanın mahlûkatın ibadetlerini görmeyip halifelik vazifesini yerine getirmeyip Üstadın tabiriyle “ namaz kılmayan haindir” sözüne layık oluruz.” dedi.
Namazın Usandırmaması
“Bir Vakit Sinnen Cismen Rütbeten Büyük Bir adam ban dedi:” Namaz iyidir fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.” Üstad Hazretlerine sorulan bu soru aslında bazen nefsimizin bazen de çevremizdeki insanlardan duyduğumuz sorulardan biri diyerek seminerine devam eden Kılıç konuya Risale-i Nur’dan şöyle izah getirdi:
Bu sorulara beş ikazla cevap veriyor Üstad.
Birincisi: Aslında seni usandıran ebedi yaşayacakmışsın gibi düşünmen. Ve bu ebedi yaşama hissi yarının ve diğer günlerin ibadetlerini düşünüp bitmediğinden usanç veriyorsun diyorsun. Eğer ki bilsen yarın öleceksin ve ömrün de başıboş ve anlamsız bitiyor o zaman Cenab-ı Hakkın sana verdiği yirmi dört saatten birini ebedi hayat olan ahiret hayatına seve seve verirdin.
İkincisi: Her gün yemek yeriz su içeriz havayı alıp veririz bunlar yaşamanın bir ihtiyacı ve insanı usandırmıyor. Aynen bunun gibi kalbimizin ruhumuzun da ihtiyacı namazdır. Dünyanın bin türlü sıkıntısına karşı ancak Cenab-ı Hakkın dergâhına varıp Cenab-ı Hakkın kudretine ve rahmetine dayanarak nefes alabilirsin.
Üçüncüsü: ayrıca sen sabırsızlık edip yarının ve diğer günlerin ibadet külfetini bu gün düşünüyorsun. Yarın aç kalırım diye bu bugün iki kat daha yemek yemek gibi. Onun için ibadet açısından bu günü düşün vazifeni tam yap.” Ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikatı rehber tut. Merdane "Ya Sabur" de, üç sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk'ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan.”
Dördüncüsü: Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet namazın neticesiz midir, ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Hâlbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz aralıksız çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye va'detse, yüz gün seni çalıştırır.
Beşincisi: Acaba ibadetteki tembelliğin dünya işleriyle çok meşgul olmandan mıdır yoksa geçim derdiyle uğraşmaktan vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! Senin asıl vazifen hayvan gibi çabalamak değil ebedi hayatın için çalışmaktır.
Elhasıl: Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.
“Muhakkak ki, kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki vardır” (Müslim, Îmân 134)
Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında tevazu ve korku sahibidirler. Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.
İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar Onlar orada ebedî kalacaklardır.
(Mü’minun 1-2-9-11)