Eğitim sistemi değişmeli zihinler özgürleşmeli
Prof. Dr. Osman Çakmak, darbe zihniyetinden kurtulmak için eğitim sisteminin değişmesi gerektiğini söyledi
Risale Haber-Haber Merkezi
15 Temmuz Darbe teşebbüsü ile ülkemize yapılan küresel saldırı insanımızda büyük bir zihni dönüşüme kaynaklık etti. Millet olarak adeta yeni bir çağın ve yeni bir miladın başında olduğumuzu hissediyoruz. Özlediğimiz birlik ve beraberlik ruhunu yeniden keşfediyoruz. Birbirine çok zıt ve uzak gibi görünen toplum kesimleri aynı duygu ve heyecanla bir araya geldi. Bir çok ön yargılarımız yok olmaya başladı. Aynı duygu ve düşünceler etrafında birleşiyoruz. Farkına varmadığımız değerleri yeniden keşfettik.
Peki bu dönüşümün açtığı imkanların ve yeni ufukların ne kadar farkındayız? Bu tarihi fırsatı değerlendirmek için neler yapıyoruz? Daha da önemlisi ne yapalım ki bir daha darbe olmasın?
Prof. Dr. Osman Çakmak ile darbe karşısında ihtiyaç duyduğumuz reform ve dönüşümleri konuştuk.
AMAÇ ŞEYTANİ DÜZENİN DEVAMIDIR
Oyun üstüne oyun kuranlar Türkiye karşısında büyük bir yenilgiye uğradılar. Bunun oyun kuranlar için Çanakkale yenilgisi gibi ağır ve büyük olduğu kanaatine katılıyor musunuz?
Evet, tamamen katılıyorum. Emperyalizmin temsilcisi ülkeler harpleri düzenli ordularla değil ülkelerde karışıklıklar üreterek, maşalar kullanarak perdeler arkasında sürdürüyorlar.
Emperyalist güçlerin amacı şu: Mali sermayeci rant ile soygun düzenini devam ettirmek. Lüzumsuz tüketim malları icat edip gençleri, uyuşturucuya müptela kılarcasına, bunlara behemahal alıştırmak ve bu tüketimi karşılayacak ölçülerde üretmek, sonuçta kar üstüne kar koymaktır. Bu, konunun iktisadi yönü olmaktadır.
Eğitim yönü ise propaganda, reklam ve okullaşma yoluyla itikatlarını, adap, terbiye ile örflerini, kısacası başta gelen medeniyet değerlerini, öncelikle gençlerin zihinlerine işleyerek kendinden yana kadrolar oluşturmak, giderek tüketime müptela kılınmış, her denileni itirazsız gerçekleştirecek maneviyattan uzak nesiller yetiştirmektir. Amaç kısaca şeytani düzenin devamıdır. Bunun için ülkelerin eğitim sistemini ele geçiriyorlar.
Ülkemizde eğitimin sınav düzleminde kalması, malumat düzeyinde devam etmesi düşündürücüdür. Müfredatın bir türlü milli kimliğe kavuşturulamaması, medeniyetimizin sesi bir eğitim modeli kuramayışımız ve hep şekilsel dönüşümlerle vakit geçirmemiz bu gizli ve derin yapılanmanın etkisine bağlanır.
HAÇLI-SİYONİST CEPHENİN GÖNÜLLÜ ASKERLERİ
Aklını cemaat liderine teslim etmiş generallerin çılgınca darbe yapabileceğini gördük. Kendi insanına kendi askeri nasıl silah çeker? Bunu normal bir insanın planlaması düşünülebilir mi?
Elbette hayır. Ama hatırlamalıyız ki, “sorma, düşünme, itaat et” diyen bir eğitim sisteminin ürünüyüz. Bu örgütün ya da grubun içine girenler, özellikle üst kesim, takiyye yaparak, kendilerini gizleyerek yaşadıklarından ikinci bir kimliğe sahip olabilir; daha doğrusu kimliksiz hale; yani bir duruşu olmayan insanlar haline gelebilirler. Kendileri olamayınca ve kendi aklının sahibi olamayınca beyin yıkama şeklinde süre giden öğretilerle devam eden sorgulamasız bir yapı içinde sürekli itaat süreci insanları adeta bir tür mankurtlaştırmaktadır. Böyle bir kitle zamanı geldiğinde ülke aleyhine toptan kullanılabilirdi. Kendi halkına silah doğrultabilirdi. Nitekim doğrulttu.
Bir paranoya kişilik ve hasta ruh haliniz varsa ve tek adam olarak kalmak; sonra da devleti ele geçirmek idealiniz varsa gizli çalışacak ve örgüt gibi yapılanma içine gireceksiniz. Malum küresel çeteler için bu yapılanma bulunmaz bir fırsat teşkil edecektir. Böyle bir yapılanmanın ele geçirilmesi ve kukla bir örgüt haline getirilmesi üst akıl için işten değildir. Bir cemaat örgüt düzeninde yapılanırsa varacağı yer burasıdır. Küresel savaşın maşası olarak diğer hainlerle birlikte Haçlı-Siyonist cephenin gönüllü askerleri gibi çalıştırılacaksınız.
Başvurulan yöntemlere baktığımızda İslamla bağdaşır tarafını görememekteyiz. Hedefe varmak için her yolu (şantaj, montaj, kaset, yalan, iftira kumpas, ülkesini satmak gibi) meşru gören bir oluşum bir cemaat olabilir mi? CIA’ya, MOSSAD’a ve Vatikan’a ve İngiliz derin devletine derinden bağlı olan bir hareketin İslami olması düşünülebilir mi? Takiyye ahlaksızlığı ile kılıktan kılığa giren karektersiz bir şebekenin İslamla alakası ne kadar olabilir?
Benzeri darbelere karşı ne yapmak lazım?
15 Temmuz gecesi bu büyük bir saldırıya uğradı ülke. Bu ülkenin asil halkı, tankların önünde dimdik durarak destansı bir direniş ortaya koydu ve saldırıyı püskürttü. Bu direnişte en önce bu ülkenin dindar ve sade vatandaşları oldu. Çanakkale ruhunu mevcut eğitimden değil, kendi ruh köklerinden alan insanlardı. Halbuki siz mevcut eğitim anlayış ve uygulamasını değiştirmedikçe darbeci zihniyeti için mevcut ortamı değiştirmiş olamazsınız. Bataklık kurutulmadıkça bu maşa gidecek öbürü yerine geçecektir. Asıl çözüm eğitim yapımızdan ve yetişme tarzımızdan kaynaklanan yanlış gidişatta. Dikkatleri o noktaya çevirmemiz lazım.
BEDİÜZZAMAN’IN “AKLA KAPI AÇMAK VE İRADEYİ ELDEN ALMAMAK” PRENSİBİ
Eğitim nasıl düzelecek?
Bir daha darbelerle karşılaşmamak ve üreten başı dik kimlikli insanlar haline gelmek için tabi ki öncelikle kendi medeniyetimizin sesi ve soluğu eğitim modelini hayata geçireceğiz. Bilimin hakim olduğu bir ülke halini alacağız.
Dikkat ederseniz, hep cevabı belli sorular öğretilerek insanımız düşünemez –üretemez hale getirilmektedir. Zihnî boyuttan (muhakeme, akıl yürütme, yorumlama vb.) uzak bir şekilde, daha önceki bilgilerle ilişkilendirilmeden yürütülen eğitim süreci öğrenciyi, yalnızca 'evet-hayır' kesinliğiyle hâdiseleri ele almaya teşvik etmekte, öğrencilerin fıtraten sahip oldukları şüphe ve merak hislerini dumura uğratmaktadır. Böyle olunca da okuduğu her yazıya, duyduğu her söze ve ileri sürülen her fikre düşünmeden inanması istenen öğrenci, hür düşünmeyi, düşünce üretmeyi, başka fikir ve görüşlere karşı saygılı olmayı öğrenememektedir. Sonuçta idaresi kolay, insiyatif kullanmaktan ve muhakeme etmekten yoksun, becerisiz ve itaatkar bireyler haline getirilmektedir insanımız. Böyle yetişen insanları başkalarının kuralları yönetmeye başlamaktadır. Günümüzün en etkin uyutma ve zihinleri köleleştirme vasıtası bu tarz eğitim olduğunu söylüyoruz. Bunun farkına varmadıkça insanımızın başının belalardan uzak kalması mümkün olmayacaktır.
Zihnin özgürleşmesini ele alırsak; Bediüzzaman’ın “Akla Kapı Açmak ve İradeyi Elden Almamak” prensibi eğitimde çıkış noktasıdır. Risale-i Nur eserlerinin düşünceyi ihyada ve tefekkür mesleğini hayata geçirmede yenilikçi metotları incelenmesi gereken noktadır.
ŞİMDİ BÜYÜK UYANIŞIN ZAMANI
Öyle bir insan düşünün ki bu insan, kendi hayatını ve geleceğini kurabiliyor, kendi gözleriyle görebiliyor. Ruh ve kalbi nefis esaretinden kurtarıldığı gibi, açılan tefekkür ve tahkike dayalı eğitim ile de fert kendi dünyasında özerk ve özgür beyinlere sahip oluyor. Sonuçta öğrenmede sathîlikten derinliğe geçiyor. Ezber ve taklit yerine, tahkik ve anlama ön plana çıkıyor. İşte özlediğimiz eğitim yapısı budur. Ülkemizde 15 Temmuz bir milad ve dönüm noktası olacak; zihnen özgürlüğümüzü elimize geçireceğimiz, kimliğimizi ve eğitimle insanlığımızı bulacağımız günleri getirecek. Özlemimiz budur. Bu özlemin gerçekleşmesi için kuvvetli ümidimiz, eğitim ve bilim dünyamız üzerinde etkili olduğu belli olan derin güçlerin etkisini büyük oranda yitirmeye başlamasıdır. Algı operasyonu yapan derin kaynakların artık eski gücünü kaybediyor olmasıdır. İnsanımızın gerçekleri görmesine mani olan büyük perde kalktı. Şimdi büyük uyanışın zamanı; bilimle ve eğitimle; kendi medeniyet değerlerimizle gerçek kalkınmaya geçme ve gerçeklerle/hakikatlerle buluşma zamanıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.