En makbul dua ve en büyük kuvvet

En makbul dua ve en büyük kuvvet

En mühim bir esas, en makbul bir şefaatçi, en metin bir dayanak noktası, en yüksek bir özellik, en sâfi bir kulluk...

Ey ahiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz:

Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-i mânevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet, ihlâstır.

Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid'alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur'âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş. Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız.

Yoksa, hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mesul oluruz.  "Benim ayetlerimi az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin. (Bakara Sûresi: 41)" âyetindeki şiddetli tehditkârâne nehy-i İlâhîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfuruşâne, sakîl, riyâkârâne bazı hissiyat-ı süfliye ve menâfi-i cüz'iyenin hatırı için ihlâsı kırmakla, hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur'âniyenin hürmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.

Ey kardeşlerim!

Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm "Şüphesiz nefis daima kötülüğe sevk eder-ancak Rabbim rahmet ederse o başka." (Yusuf Sûresi: 12:53.) demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın. (Lem'alar. s, 164)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK
İHLÂS : Yapılan ibâdet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakîki ve esas gaye etmeyerek, yalnız ve yalnız Allah rızâsını esas maksat edinmek.             
NOKTA-İ İSTİNAD : Dayanak noktası, dayanma yeri.
TARÎK-I HAKİKAT : Hak ve hakikat yolu.
VESÎLE-İ MAKASID : Asıl maksada götüren vesîle, vasıta.
MEZKÛR : Sözü edilen, zikredilen, bahsedilen.
HÂSSA : Birşeye mahsus özellik, tesir, his, duygu.
SAVLET : Saldırı.
BİD\'A : Dinin aslına uymayan âdet ve uygulamalar.
HİZMET-İ KUDSİYE : Mukaddes hizmet.
NEHY-İ İLÂHÎ : Allah\'ın yasaklaması.
HODFURUŞ : f. Kendini beğendirmeğe çalışan. Övünen.
SAKÎL : Ağır, can sıkıcı, çirkin.
HİSSİYÂT-I SÜFLİYE : Alçaltıcı ve nefsin aşağılık istekleri, arzuları.
MENÂFİ-İ CÜZ\'İYE : Cüz\'i, küçük menfaatler. Az bir fayda.
HAKAİK-I ÎMÂNİYE : Îmân hakîkatleri.
UMÛR-U HAYRİYE : Hayırlı işler.
MUZIR : Ziyan veren, zararlı, zarara sokan.
HÂDİM : Hizmet eden, hizmetkâr.
ESBÂB : Sebepler.
NEFS-İ EMMÂRE : Kötülüğü teşvik eden, emreden nefis.
ENÂNİYET : Benlik, gurur.