
Erdem AKÇA
Yeşaya Kehaneti ve Gazze Savaşının Akıbeti
7 Ekim 2023'ten beri İsrail Gazze'ye saldırıyor. Bu saldırılar devam ederken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “Yeşaya kehanetini göreceğiz” diye bir söz söyledi. Bu açıklama sonrası sosyal medyada gündem oldu.
Yeşaya Aleyhisselam, İslami kaynaklarda Şaya Aleyhisselam olarak geçer. Kendisi İsrailoğullarına gönderilmiş peygamberlerdendir. İsrailoğulları aslında onu sevmezler ve şehit etmişlerdir. Bunun sebebi ise “Ahir zamanda gelecek peygamber”den haber verdiği için ve Babil hükümdarı Nabukadnezar’ı (Buhtunnasır) küçükken öldürülmekten koruduğu için Yahudiler Yeşaya’yı (as) sevmezler. Fakat işlerine geldiği zaman Yeşaya’nın (as) bazı cümlelerini kendi lehlerini kullanmaya çalışıyorlar. Söylenen kehanetin içindeki cümlelerin kendileri ile ilgili olup olmadığı konusu tahlil edilecek ve sembolik yönleri ile olaya bakmaya çalışacağız.
Allah'ın bildirmesi ile Hz. Yeşaya Aleyhisselam şöyle diyor: “Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarından kurtuluş, kapılarına övgü adını vereceksin” diyor.
Öncelikle günümüzdeki İsrail'in gerçekten İsrailoğlu olup olmadığı konusunu incelemek lazım. Tevrat'ta Yüce Allah Hz. Musa’ya (AS) 10 emri verdiğinde emirlerden bir tanesi de “Öldürmeyeceksin!” emridir. Buradaki “Öldürmeyeceksin!” lafzı “Hayatı veren Benim, hayatı alacak olan da… Benim emrim dışında hiçbir insan diğer insanı öldüremez” anlamına gelir. Savaş ve harp zamanında dahi ancak düşmanın yetişkinleri, savaşçıları öldürülebilir. Hiçbir peygamberin getirdiği kitapta çocukların ve bebeklerin katledilmesine izin verilebileceği mümkün gözükmüyor.
Yaşanan vakalara tarihi yönden bakmak daha doğru gözüküyor. İsrailoğullarının yaptıkları şu hadise Hz. Musa'nın (AS) geldiği dönemde Firavunun yaptığı aynı hadisedir. Firavun nasıl İsrailoğullarının beşikteki çocuklarını katledip, bu şekilde muhtemel düşmandan kurtulmaya çalışıyorsa, yine benzer vakayı şu an İsrail, Gazzeli Müslümanlara yapıyor. Onların çocuklarını ve bebeklerini öldürüyor. Yani olayların gösterdiği üzere artık İsrailliler, Allah ile yürüyen veya Allah’ın nurunu kullarına sirayet ettiren İsrail olmaktan çıkmış, firavunlaşmışlardır. Yaptıkları bu bebek katliamlarından vakanın aslında hangi şekli aldığı gözüküyor.
Hazret-i Yusuf (AS) döneminde İsrailoğulları Mısır’a göçtüklerinde hürdüler ve devlette üst kademede idiler. Çünkü Hz. Yusuf (AS) o dönem bir vezir olduğu veyahut bir maliye bakanı olduğu, belli bir süre krallığa vekalet ettiği Kur'an âyetleri ile sabittir. Tarihi vakalardan da buna yönelik işaretler bulunabiliyor. Mısır arşivleri ve hiyeroglifleri mumyalardan çıkan delilerle anlaşılıyor. Hazret-i Yusuf (AS) döneminde Mısır'da iktidar “Hiksoslar”[1] dediğimiz göçebe Arap kabilelerine aittir. Mısır'daki krallar o zaman firavun hanedanı değil. Mısır hanedanları daha güneyde yaşıyorlar ve iktidarı kaybetmişler. O dönemdeki hür ve hakim toplum Mısır'da İsrailoğulları ve onlarla beraber bulunan Arap toplumudur. Firavun nasıl oraya gelip onların tepesine çıkmışsa aynı hadiseyi şu an İsrail’in gelip Gazze halkının tepesine inmesi ve gittikçe onlara dünyayı zindan haline getirmesinde görüyoruz. Çocukları öldürmeye kadar varması da tam firavun ve İsrailoğulları arasındaki ilişkinin şu âna yansımış halidir. Süreci böyle okuyabiliyoruz ve Allah'ın izniyle mevzu şuraya doğru varıyor.
Nasıl İsrailoğulları firavun zulmünden Hz. Musa'nın (AS) rehberliğinde çıkıp kurtulmuşlarsa ki, Kızıldeniz’in yarılması mucizesi ile kurtuldular ve o zaman Mısır, İsrailoğullarına bir zindan haline getirilmişti, nasıl olağanüstü haller orada meydana gelmişse aynı hadisenin benzeri Gazze’de gelecek ve inşallah Hz. Musa (AS) karakterinde veyahut onun şuurunda ve bilincinde onun gördüğü vazifenin gölgesini görecek bir peygamber varisi gelecek ve o vazifeyi görecek diyebiliriz. Bu manada bakıldığında veyahut da böyle bir manevi liderin rehberliğinde Gazelliler de bu firavunlaşan İsraillilerin yaptıkları zulümden Allah'ın izniyle kurtulacaklar. Bu kurtuluşlarına delilde enteresan kısım da burası Yeşaya kehanetidir aslında… İsraillilerin delil gösterdikleri kehanet aslında kehanet değil ihbar-ı gayb’dır, bir peygamber sözüdür. Bu gelecek zamanda gerçekleşecek hadiseyi bildiriyor. Tam İsrailoğullarının aleyhine bir delildir bunun delillerini şöyle göreceğiz:
Hz. Yeşaya (AS) diyor ki “Ülkenden şiddet duyulmayacak artık.” Şu anki İsrail'in bulunduğu ülke aslında Gazellilere aittir. O toplumun ülkesidir. İsrailliler burada tepeden inme bir yapıyı teşkil ederler. O yüzden onun ülkesi sayılmaz. Siyasi manada bakıldığında 1920'li yıllarda oralarda Filistin halkına ait bir devleti olduğu basılmış paralardan da biliniyor. İşte bu şekilde diyor “Ülkenden şiddet artık duyulmayacak.” Bu cümlede Hz. Yeşaya “Kudüs’te şiddet olacak ve o şiddet Allah'ın izniyle orada sona erecek” diyor. Gazze savaşını haber veriyor.
Hem diyor “Sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık.” Çünkü İsrail devleti Filistin topraklarını işgal ediyordu, talan ediyordu, yağmalıyordu. Resmen bir soygun gibi bir hadise sergiliyordu. Bu boyutuyla Hz. Yeşaya’nın (AS) haber verdiği ikinci cümle de aynen gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor, diyebiliriz.
Sonrasında Hz. Yeşaya (AS) şunu söylüyor: “Surlarına Kurtuluş adını vereceksin. Kapılarına övgü adını vereceksin.” Övgü kelimesinin Arapçası “hamd”dır. Hamd lafzı ise Hz. Peygamber’in (AS) Kur’an’daki 3 isminin kökü olan kelimedir. Ahmed, Muhammed ve Mahmud. Mahşer günü Hazret-i Peygamber’in taşıyacağı bayrağın adı da “livaü’l-hamd”dır yani “övgü bayrağı”dır. Bu yönle bakıldığında Kudüs topraklarının kapılarına İslamiyet’in adı verileceğini Hz. Yeşaya’nın (AS) bu ifadesi bildiriyor. O kapılara “hamd kapısı” adı verilecek. “Allah'ın izniyle Müslümanlar o kapılardan övünerek, hamd ederek girecekler” diye bu cümleden aslında bu müjdeyi alabiliyoruz. “Surlara Kurtuluş adını vereceksin” cümlesine şöyle bakabiliriz. Osmanlı döneminde surlu yapılarda, eski zamanlarda ezanlar buralardan okunurdu. Ezanlarda en önemli kelime “Hayya ale’l-felah” cümlesidir. Bu cümle “Haydi kurtuluşa” anlamındadır. Bu yönle bakıldığında İnşallah Kudüs afakında ezanlar okunacak “Hayya ale’s-salah, hayya ale’l-felah” şeklinde tekrar bir İslami hakimiyetin oraya geleceğini ve kapılarından da Allah'ın adıyla elhamdülillah denilerek dirileceğini Hz. Yeşaya (AS) burada şifrelemiş diyebiliriz. Bu manada Allah'ın izniyle haber vermiş.
Bu noktadan bakıldığında Netenhayu’nun bahsettiği kehanet kendi lehlerine değil bilakis tam da kendi aleyhlerine olacaktır. Yıllarca yaptıkları bu sıkıntı verici hadiseler, işkenceler Filistin halkını keskin bir bıçak haline getirdi. Bu manzara şuna benziyor: Hz. Musa (AS) ile beraber Tîh sahrasına sürgün edilen İsrailoğullarının, o Mısır toplumunun rahatına, rehavetine alışmış yaşlıların orada ölüp, o çöl şartlarında o sıkıntılı hallerde yetişen yeni nesille Kudüs topraklarını Amalika kavminden alma sürecinin aslında altyapısını oluşturuyor. Aynı hadise aslında burada da gözüküyor. Şu anki İsrailoğulları Amelika kavmi haline dönmüşler, firavunlaşmışlardır. Amerika’nın bir açıdan da gölgesidirler. Hz. Musa (AS) döneminde bu fetih gerçekleşmemiş ama Hz. Yuşa (AS) döneminde bu fetih gerçekleşiyor. İnşallah Hz. Musa ve Hz. Yuşa karakterlerinde, birer lider eşliğinde Kudüs'ün kapıları İslam toplumuna açılacağını Hz. Yeşaya’nın (AS) bu ifadesinden anlayabiliyoruz. Bu yönle bakıldığında kutsal kitaplar okunurken çok dikkatli okunması gerekiyor ve oradaki şifreleri de kendi dar çerçevesi açısından değil daha evrensel boyutta bakmak gerekir. Bu olaya bu yönle bakıldığında tamamıyla mevzu değişmiş oluyor.
Ufukta İslam için müjde, İsrail için de çöküş görünüyor. Delil: Yeşaya Kehaneti…
[1] Hiksos, “Çoban kral” anlamındadır. Kur’anda Hz. Yusuf (AS) devri Mısır yöneticisine Arapça kökenli “Melik” adı verilirken, daha sonra gelen Hz. Musa (AS) dönemi yöneticisine “Firavun” adı verilir. (Yusuf suresi, Taha suresi v.d..) Ki Kıptice’de firavun, “Beyaz Saray” demektir. Mısır’ın güneyinde inşa ettikleri beyaz saraydan ülkeyi idare ettikleri için bu şekilde isimlendirilmişler.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.