Esad Erbilî, Mahmud Sami Efendi ve Bediüzzaman'ın görüşme notları
Büyük zatların buluşmalarında neler yaşandı?
Hayatını İslam ve Kuran hizmetlerine adayan Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri vefat yıldönümünde anılıyor. 12 Şubat 1984 tarihinde Medine’de Hakkın rahmetine kavuşan Sami Efendinin mezarı, binlerce sahabe-i kiram ile beraber Cennetü’l-Baki kabristanında bulunmaktadır.
Sami Efendinin, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini 1952 senesinde İstanbul’da bir ziyareti var. Bu tarihi buluşmaya, o sıralarda Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetlerini gören Ahmet Atak Ağabey de şahid olmuştur.
Ahmet Atak, 1930 Aydın-Bozdoğan doğumludur. Daha sonraları ismini “Ahmet Remzi Hatip” olarak değiştirmiştir. Daha lise talebesi iken, Risale-i Nur’u ve Bediüzzaman’ı Konya’da Sabri Halıcı ve Zübeyir Gündüzalp ağabeylerimizden tanımıştır. Tarihçe-i Hayat kitabının “Tahliller” kısmında, “Ahmet Atak” imzasıyla yayınlanmış bir mektubu vardır. Emirdağ Lâhikasında da ismi geçmektedir. Ahmet Atak, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olup Kaymakamlık, üst seviyede bürokratlık, Senatörlük ve Milletvekilliği de yapmıştır.
Ahmet Atak ağabeyin Sami Efendi'nin Bediüzzaman ile buluşmalarına dair sözlerini neşrediyoruz. (Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor)
AHMET ATAK ANLATIYOR:
BEDİÜZZAMAN’LA SAMİ EFENDİ’NİN KARŞILAŞMALARI
Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri 1952 Gençlik Rehberi mahkemesi dolayısıyla İstanbul Akşehir Palas Oteli’nde... Biz de hizmetlerini deruhte ediyoruz. Tanınmış simalardan Bediüzzaman’ın ziyaretçileri oluyordu. Bu arada Mahmud Sami Ramazanoğlu da Üstad’ı ziyaret etmek için geldi Akşehir Palas Oteli’ne. O da zaten bir iki sene evvel gelmiş İstanbul’a.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile Sami Efendi Hazretleri’nin karşılaşması görülmeye değerdi. “Sami Bey kardeşim, siz ne kadar gençtiniz o zaman…” Son derece nazik ve kibar bir hitabeyle konuşuyordu. Üstad’la Sami Efendi’nin karşılaşmaları adeta koyunla kuzunun kavuşması gibi hasret ve muhabbet içinde olmuştu. Kelamî Dergâhı’ndaki genç halinden bahsediyordu Üstad. O zaman Kelamî Dergâhı’ndaki hatıralardan konuşmuşlardı.
Kelamî Dergâhını açayım önce size:
Üstad, Eski Said dönemindeki İstanbul ikameti sırasında, Şehremini’de bulunan Kelamî Dergâhı’na, Esad Erbilî Hazretleri’nin dergâhına gidiyor. Esad Erbilî, Mahmud Sami Efendi’nin şeyhidir. Genç Sami o sırada dergâh hizmetinde bulunuyor. İşte Üstad, “Sami Bey kardeşim, siz ne kadar gençtiniz o zaman” demekle bunu kastediyordu.
Üstadın dergâha ilk geldiği gün, herkes murakabe celsesinde, sükût içinde... O da, bu usul ve adaba uyup sükût içinde murakabeye giriyor. Bu murakabe esnasında hiç konuşmadan Esad Efendi ile Üstad Hazretleri kaynaşıyorlar. Üstad sık sık oraya gidip gelmeye başlıyor, bazen kaldığı da oluyor. Gelişi de aynı resimlerinde gördüğünüz gibi şark kıyafetiyle oluyor. Bediüzzaman Hazretleri oraya muhatap bulmak için gidiyor. Esad Efendi’yle hasbıhal sırasında Üstad Hazretleri bir mevzu açar, konuştukça bazen de “Allah-u Ekber!” deyip ayağa kalkarmış!
BU ZAT, ALLAH TEÂLÂ’DAN GENÇLERİN İRŞADINA MEMURDUR
Çok önemli bulduğum bir hususu da sizlerle paylaşayım:
Mahmud Sami Efendi, şeyhi Esad Efendi’den şunu duymuş: Bediüzzaman bir seferinde dergâhtan uğurlanıp ayrıldıktan sonra, Esad Efendi demiş ki: “Bu zat, Allah Teâlâ’dan gençlerin irşadına memurdur. Fakat o henüz bilmiyor bunu. İleride bunu hayatı ile gösterecek.” (Mustafa Eriş, Sami Efendi Hatıraları, 1 ve 2. Cilt, Erkam Yayınları, İst. 2010.) Evet, Üstad’ın hayatı ortada, Cenab-ı Allah onu ta başlangıçtan itibaren bu vazife için hazırlıyor. Esad Efendi keşfen bunu müşahede ediyor.
Ben arzu ederim ki Üstad’ın hayatıyla ilgili yazılan kitaplarda, eserlerde bu kısımlar da işlensin. Çünkü yanlış bir telakki var; sanki Üstad tasavvufa karşı imiş gibi görülebiliyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.