Hüseyin KARA
Etki ve ilgi alanımız
Hayatta herkesin bir önceliği var ve olmalı. Kendi hayatımıza verdiğimiz önem önceliklerimize verdiğimiz önemle doğru orantılıdır bence. Önceliğe ne denli önem verirsek o denli bize bahşedilen hayatımızın önemini kavrıyor, onu nerelerde ve nasıl harcayacağımızın üzerinde kafa yoruyoruz demektir.
Önceliklerimiz hayatımızın temel taşları. Hayat binamızın katlarını onların üzerinde inşa etmeye zorunluyuz. Ancak böylelikle kendi inşamızı belirsiz rüzgârların tesirinden kurtarabiliriz. Aksine hayat binamız dayanıksız kalır, yıkılmaya ve erimeye mahkûm olur.
Önceliklerimiz özümüzü, kişiliğimizi oluşturur. Önceliklerimize sahip çıkmanın ölçüsü nedir? Onlar için her şeyi göze almaktır. Yine bence, öncelikleriyle hareket etmeyenler, kendilerinden çok, başkalarının güdümündedirler. Yani “Müteharrik-i bizzat değil, müteharrik-i bilgayr” dırlar. Rüzgâr nasıl eserse o tarafa meyletmek durumundadırlar. Önceliği olan, “hayır!” demesini önceliği olmayandan daha iyi bilir. O boş değildir; çünkü iradesiyle aklının karar verdiği bir ilkesi var. Yalnız da değildir; çünkü önceliğine verdiği önemle gün ışığına çıkan hayatını bahşeden bir dayanağı var.
Hayatlarını önceliklerine göre düzenleyenler, her teklife sıcak bakmazlar. Önceliklerine uyuyorsa ya da önceliklerini savsaklatmıyorsa, yapılan teklife “evet!” deyebilirler. Yani kılı kırk yaran türünden bir duyarlılığa sahiptirler. Hayatı önceliklere göre düzene sokmak, elbette sayılı bir ömür için son derece gerekli bir tutum. Böyle hareket etmeyen insan, öncelikle yapması gerekeni sonraya bırakır. Sonraya bırakılan, her zaman fırsatı kaçırılmış bir karardır.
Bütün peygamberler, bütün ulular, başarılı insanlar ve unutulmayanların hepsi öncelikleriyle hayat ömürlerini bitirmiş insanlardır. Gerektiğinde bir öncelik için hayatlarını ortaya koymuşlardır bunlar. Bildikleri yolda yalnız gitmesini bilmişlerdir.
Güzel de önceliklerimiz bize dayatılan şeyler değil ki, biz onları itiraz etmeden bilmiş olabilelim. Üstelik kişiden kişiye değişir bazıları. Önceliklerimizi nasıl seçelim o halde? Herkesin bir etki alanı var ve bir de ilgi alanı. Biz etki alanımızdakilerle sorumluyuz. İnsan olarak kalp, mide, ceset, ev, mahalle, şehir, memleket, dünya, insanlık, canlılar dairesinden ta kâinat dairesine kadar birçok dairelerle kuşatılmışız. Daireler küçüldükçe önemleri de artar. Mesela, bizim etki alanımız içine giren dairemiz kalbimiz ve kalbimizde oluşan her şeydir. En çok bakım uygulayacağımız etkin alanımız budur, mide ve bedenimizden önce gelir. İşte bizim önceliklerimizin başta olanları bu daire, yani kalpteki olup bitenlerdir. Kalp yoksa, mide de, ceset de, dünya ve kainat da yok demektir, bize yar olmazlar. Kalpte olup biten en önemli olay elbette iman olayıdır.
O halde önceliklerimiz, imanla başlamak kaydıyla sıralanabilir. Dikkat edilirse, en geniş dairelerimizden olan dünyada olup bitenlerin hepsi bizim ilgi alanımız içindedir. Kulak veririz, görürüz; ama hayatımızı, huzurumuzu onlara asla bağlamayız. Onlarla ilgilenmemiz elbette bizim zenginliğimizin bir sonucu. Etki alanımızdakileri bunların uğruna feda edemeyiz. Bunlar birinci önceliğimiz olan iman davasına katkı sağladıkları sürece bizim asıl hayatımızda yer edinebilirler.
İşte bana göre, büyük insan, huzurlu insan, kendinde olan insan, benim diyebilen insan, hayatını bu önceliklere göre düzene sokandır. Yani, bir iman olayı için, dış dairelerde olan bütün varlığını elinin tersiyle itebilen kaç kişimiz var? Asr-ı Saadet’te bunun örneklerine bolca rastlıyoruz. Bütün zenginliğini dava uğruna bir defada verebilen Hz. Ebubekir gibiler gelip geçmiştir. Bir yalan söylememek için ölümü tercih eden Binbaşı Âsım gibi insanlar oldu günümüzde de. Bu ne demektir? Öncelikler uğruna hayatı ve çok şeyi verebilmeyi göze almak demektir.
İlgi alanımızdakiler asla önceliklerimizi ertelememeli. Kendimizi bu iki alanımıza girenler konusunda teste de tabi tutabiliriz. Ama önce önceliklerimizi bu iki alanımızı dikkate alarak belirlemeliyiz. Çoğumuzun belki de önemsemediği çok basit bir misal üzerinde durabiliriz. Tam namaz vaktinde televizyondan haberler verilmektedir. Burada namaz bizim önceliğimiz ve haberler ise ilgi duyduklarımız. Etki alanımızdaki önceliğimizle ilgi alanımız içindeki bir olay çakışmaktadır. Tercihimiz elbette önceliğimiz olan namazdan yana olmalı, değil mi? Burada bana göre, biraz düşündükten sonra nefsimize rağmen, ev ortamında bile olsa kalkıp namaza başlamaktır erdem, özgürce bir davranış ve önceliklerimize göre hayatı düzenleme bilinci.
Siyaset ve siyasete ilişkin konular ilgi alanımıza girmekle bizim önceliklerimizin arasına asla giremezler. Hele siyasi polemik ve çekişmeler bizi yolumuzdan, amacımızdan ve içtenliğimizden alıkoyan fuzuli zaman kaybetmeleridir.
Etki ve ilgi alanını tespit edip hayatı ona göre düzenlemek elbette bir düzey işidir. Hayatımızda bu işlemi yapmadan da asıl amacımıza kilitlenmemiz mümkün değil. Bizim çevremizde o kadar işler var ki, hepsini yapmaya ömrümüz yetmez. O halde, öncelik özelliğine sahip olandan başlamamız gerekmez mi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.