Evlenmeye imkân bulamayanlar, iffetlerini korusunlar!

Evlenmeye imkân bulamayanlar, iffetlerini korusunlar!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nûr Sûresi 32-33. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

32-İçinizden bekâr olanları, kölelerinizden ve câriyelerinizden iyileri (nikâha müsâid olanları) evlendirin!(*) Eğer fakir iseler, Allah lütfundan onları zenginleştirir. Çünki Allah, Vâsi‘ (rahmeti geniş olan)dır, Alîm (herşeyi bilen)dir.

33-Evlenme(ye imkân) bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusun(lar)!
Sâhib olduğunuz kölelerinizden (ve câriyelerinizden) mükâtebe (hür kalmak için yazılı sözleşme) yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır bilmiş iseniz onlarla artık mükâtebe yapın! Allah’ın size verdiği maldan, (siz de) onlara verin!
Dünya hayâtının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın!(**) Kim onları (fuhşa) zorlarsa, artık şübhesiz ki Allah, onların zorlanmalarından sonra, (o câriyelere karşı) çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.

(*) “(Saâdetin esaslarından) ‘nikâh’ ise: İnsanın en fazla ihtiyâcını tatmîn eden, kalbine mukābil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf, sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübâdele etsinler (paylaşsınlar) ve lezâizde (lezzetlerde) birbirine ortak ve gamlı ve kederli şeylerde de yekdiğerine muâvin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir (hayrette) kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden (düşünen) adam, velev zihnen olsun, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın ister. Kalblerin en latîfi (hoş olanı) ve en şefîkı (şefkatlisi), kısm-ı sânî (ikinci kısım) ile ta‘bîr edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile zevcî (eşler arasında) olan geçim imtizâcını ikmâl eden (kaynaşmayı tamamlayan) ve kalbî olan ünsiyet ve ülfeti (dostluğu) itmâm eden (tamamlayan) ve sûrî ve zâhirî olan (görünüşteki) arkadaşlığı samîmîleştiren, kadının iffetiyle berâber ahlâk-ı seyyieden (kötü ahlâktan) temiz ve pâk olması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 197)

(**) Bu âyet, münâfıkların reîsi Abdullah bin Übey hakkında nâzil olmuştur. O, para kazansınlar diye câriyelerini zinâya zorlardı. (Celâleyn Şerhi, c. 5, 292)