Ey Alem-i İslam! Müjde veriyorum
Günlük Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
"Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslâm cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâmın saadet-i dünyeviyesi, bâhusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslâmın terakkisi ve onların uyanması ve intibahı ile olan Arabın saadetinin fecr-i sâdıkının emareleri inkişafa başlıyor. Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış. Ben dünyaya işittirecek bir derecede kanaat-i kat'iyemle derim: İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak ve hâkim, hakaik-i Kur'âniye ve imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak istikbal, ecnebîlere müşevveş bir mâzi düşmüş."
"Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler." (Emirdağ Lâhikası, Birinci Ağır Ceza Mahkemesine)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
BÂHUSUS : Bilhassa, özellikle, bununla beraber.
TERAKKÎ : Yükselme, ilerleme.
FECR-İ SÂDIK : Gerçek aydınlık, sabaha karşı doğu ufkunda yayılmaya başlayan beyaz aydınlık.
İNKİŞÂFÂT : Gelişmeler, keşifler, açılmalar.
KANAAT-İ KAT'İYE : Kesin kanaat.
HAKAİK-I KUR'ÂNİYE : Kur'ân hakîkatleri, gerçekleri.
KADER-İ İLÂHÎ : Allah'ın takdiri.
ECNEBÎ : Yabancı.
MÜŞEVVEŞ : Karmakarışık, düzensiz, anlaşılmaz.
MÂZİ : Geçmiş zaman; geçen, geçmiş olan.
KEMÂLÂT : Olgunluklar, mükemmellikler, faziletler.
EF'ÂL : Fiiller, hareketler.
İZHÂR : Ortaya koymak, açığa çıkarmak, göstermek.
TÂBÎ : Uyan, itaat eden.