Eygi'nin 'Latinci Nurcular' iddiası doğru mu?
Eygi, Risale-i Nur'ların latince okunmaması gerektiğini ileri sürdü
Risale Haber-Haber Merkezi
Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, Risale-i Nur'ların latince okunmaması gerektiğini ileri sürdü.
"Bin yıllık yazımızı üzerindeki yayın yasağı hâlâ devam ediyor. Neymiş efendim, bin yıllık yazımızla yayın yapmak gericilik olurmuş" ifadelerini kullanan Eygi, daha sonra sözü Risale-i Nurlara getirdi ve "Latinci Nurcular"dan bahsetti.
Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatteyken izin verdiği Latince baskıların "geçici" olduğunu iddia eden Eygi, "bazı Nurcuların Latinci kesildiğini" söyledi.
Eygi, iddiasını şöyle sürdürdü:
"Bendeniz en fazla üzen husus, bazı Nurcuların Latinci kesilmiş olmalarıdır. Akıl alacak şey değil, hiç Nurculukla Latincilik birlikte olur mu?
Üstad Hazretleri Risale-i Nur'ların Latin yazısıyla basılmasına lizaruretin ruhsat ve fetva vermiştir.
Gerçek bir Nurcu kesinlikle Latinci olamaz.
Müslümanın anadili daha önce İslam/Kur'an yazısıyıla yazılmışsa, Müslüman o dili İslam ve Kur'an yazısıyla yazıp okumalıdır.
Yasaklar, baskılar, tabular kalkınca Müslümanlar asla dönmelidir.
Bu işe gerçek Nur talebeleri öncülük etmelidir."
BEDİÜZZAMAN LATİN HARFLERLE BASILI RİSALELERE İZİN VERMİŞ Mİ?
Eygi'nin ileri sürdüğü iddia gibi benzer konu çeşitli defalar gündeme geliyor. Aynı şekilde yöneliten bir soru Sorularla Risale sitesinden cevaplanmıştı.
"Aziz, sıddık kardeşlerim,"
"Kahraman Tahirî ve Hâfız Mustafa'nın yaptıkları hizmet çok güzeldir. Onların tedbirleri isabetlidir, haktır. Nur fabrikasının divanında verdiğiniz kararlar, ne olursa kabulümüzdür. İşârât-ı Kur'âniye tevâbi'leriyle beraber çok güzel. Yalnız, Seyyid Şefik'e giden mektup, şahsına ait kısmı girmeyecekti. Lâhikadan aldığınız parçalar da çok güzel. Büyük Ali sisteminde, küçük ve ikinci Ali'nin mânidar fıkrası iyidir, fakat muhtasardır. En evvel gençlere ait üç dört dersini-ki Hâfız Mustafa'ya vermiştik-el makinesiyle mümkünse eski hurufla, değilse, (HAŞİYE) yeni hurufla Nur fabrikasının divanındaki heyet münasip görse ve hal müsaade etse, yazılsın, bize de bazı nüshalar gönderilsin. Mübareklerin İşârâtü'l-İ'câz'larına bedel bir nüshamı postayla gönderdik. Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymettar olan haccü'l-ekber olduğundan, hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin. Âmin."
"Tekrar be tekrar o bayramınızı ve umum Risale-i Nur şakirtlerinin bayramlarını ve Nur ve Gül fabrikalarının heyetlerini ve medrese-i Nuriye şakirtlerinin ve üstadlarının ve Barla sıddıklarının ve mâsumların ve ümmî ihtiyarların, ricalen ve nisâen umumunun birer birer bayramlarını tebrik ediyoruz."
"HAŞİYE: Risale-i Nur'un bir vazifesi huruf-u Kur'âniyeyi muhafaza olduğundan yeni hurufa zaruret derecesinde inşaallah müsaade olur."(Kastamonu Lâhikası, 130. Mektup)
"İkinci sebep: Risale-i Nur'un mühim bir vazifesi, âlem-i İslâmın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan huruf-u Arabiyeyi muhafaza etmek olduğundan, tab' yoluyla işe girişilse, şimdi ekser halk yalnız yeni hurufu bildikleri için, en çok risaleleri yeni hurufla tab etmek lâzım gelecek. Bu ise, Risale-i Nur'un yeni hurufa bir fetvası olup şakirtleri de o kolay yazıyı tercih etmeye sebep olur. Onun için, şimdiye kadar pek çok müstehak ve lâyık iken, Risale-i Nur'a serbestiyet verilmemişti. Lillâhilhamd, şimdi hakikatlerinin kuvvetiyle serbestiyeti kazandı. Hattâ eski harfle tab' yasak iken, Âyetü'l-Kübrâ'yı bize teslim ettirip bir keramet-i ekber gösterdi."
"Biz şimdi gayet mühim ve herkese lâzım Meyve ile Hüccetü'l-Bâliğa'yı ikisi bir cilt olarak yeni hurufla tab etmek için Tahirî ile İstanbul'a gönderdim. Yalnız Meyve'nin Onuncu ve On Birinci Meselelerini vakit bulamayıp tashihsiz ona verdim. Şayet tab edilse, o iki meseleyi tam tashih edip ona gönderirsiniz."
"Hem o iki risale, dahilde, ya hariçte, âşikâre veya gizli, İstanbul'da veya dışarıda eski harflerle tab etmek lâzımdır."(Emirdağ Lâhikası-I, 49. Mektup)
Cüz için geçerli olan hüküm külde de geçerlidir. Üstadın bazı eserlerini Latince yazılmasına müsaade etmesi, bütünü için de geçerli bir müsaadedir. Burada illet yani; müsaadenin asıl gerekçesi, insanların ekseriyetinin Kuran hattını bilmemesidir. Üstadın Latinceye izin verdiği eserleri oku; ama diğerlerini okuma demek makul bir yaklaşım değildir. O zaman bütün milleti külliyattan koparmak gerekir. Bu da iman hakikatlerinin muhtaç gönüllere ulaşmaması manasına gelir.
Umum-i belva insanların genelinde görünen ve yaygın olan bir sorun, bir müşkilat demektir. Latin harfleri de umumi bir belva ve bela olmasından dolayı, Latince Risale-i Nurlara üstad cevaz vermiş. Hattı Kur’an’ı muhafaza etmek Risale-i Nurların asli bir vazifesidir, Latin harflere müsaade ve ruhsat ise geçici ve arizi bir durumdur. Bu durumun müddeti ise; insanların ekseri olarak hattı Kur’an’a yönelmesidir ki, bu hali hazırda pek mümkün görünmüyor; öyle ise Üstadın vermiş olduğu ruhsat halen devam ediyor ve etmektedir.
Zaruretler nasıl haramı helale çeviriyor ise, umum insanların Kur’an hattını bilmemeleri de bir zaruret durumuna gelmesinden dolayı, bu bidata cevaz ve ruhsat verilmiştir. Yoksa tasvip edilmiş değildir. Bu noktadan bakacak olursak arada bir çelişki ve tenakuz yoktur. Asıl vazife imanı kurtarmaktır, hattı Kur’an bu vazifenin yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır. Şayet Latince harflere müsaade olmasa idi, çokları imanını kaybedecekti. Üstad bu büyük hayır için, küçük şerre müsaade etmiştir. Meseleye bu yönden de bakabiliriz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.