Afife ARTIK
Eziyet meziyet
Zahmette rahmet vardır.
Fıtraten müheyyiç olan insanın rahatı say' ve cidaldedir.
Bu iki kanun fıtrat kanunlarıdır ve ne kadar mühim kanunlar olduklarına tembel insanların huzursuz ve sıkıntılı halleri, hayattan zevk almaz, coşkudan uzak ruh durumları şahittir.
“İnsana ancak çalıştığı vardır” mealindeki ayeti kerime de çalışmanın, hareket ve faaliyetin insan için ne kadar mühim olduğuna vurgu yapar.
Tembellik ile istirahat döşeğinde geçen bir hayat insanı kalben ve ruhen ve vicdanen meşakkate atar.
Atalarımız da “İşleyen demir ışıldar” gibi çalışmanın önemine dair güzel sözler söylemişlerdir. Çalışkan insanı herkes sever. Çalışkanlar kendilerine kendileri gibi bir iş arkadaşı bulduklarına sevinirler ve tembeller de işlerini üzerine yıkabilecekleri birini bulduklarına sevinirler.
Çalışkan olmanın en mühim ve büyük faydalarından biri üzerine kul hakkı almamaktır. Tembel insan çokların haklarını sırtına yüklenir ve bu yükler onu hem dünyada hem ruhunu teslim ederken hem de ebedî hayatta ciddi sıkıntılara giriftar eder. Rahmetli teyzemin çalışkan ve diğergam kızı olan değerli ablamın bu konudaki bir sözünü hiç unutmam. Âlemimde gerçekten yer etmiştir, Allah kendisinden razı olsun. Kısaca anlatayım. Bir bayramda beraber olduğumuz vakitte bahsettiğim ablamla beraber hasbihal ettiğimiz bir vakitte ablam “ellerin ne kadar yıpranmış” dedi. Ben de halı silmek ve sair gibi işlerin sebeb olduğunu izah ettim. Bunun üzerine bana gülümseyerek ve memnun bir ifade ile dedi ki “yıpranmış eller güzeldir çünkü yıpranmamış eller başka elleri yıpratanlara aittir.” Bizim memleketimizde ne yazık ki çok dikkat edilmez ve işitilen bir cümle paldır küldür ve kaynak verilmeksizin aktariliverir ama ablamdan rica ediyorum ki eğer yazımı okur da kendisine ait olan cümleyi görürse tashih etsin. Kelimeler hafızamda ilk halleri ile kalmamış olabilirler.
Çalışkan olmanın güzelliği hakkında bir tereddüt yok lâkin güzel bir haslet dahî olsa aşırıya kaçmak menfi neticelere sebebiyet vereceği gibi çalışkanlıkta da kendine ait olmayan mesuliyetleri üzerine almak veya hiç dinlenemeyecek kadar fazla çalışkan olmak kişinin hem kendisi hem yakın çevresi için menfi neticelere sebeb olabilmektedir. Her şeyi çok yoğun bir stres düzeyi ile ve kendini illa ki meşakkate sokacak tarz ile yapmak, dinlenmeğe gezmeye giderken bile sanki çok büyük bir ihaleye yetişecek bir iş adamıymış gibi yoğun bir strese girmek hem kişi için hem yanında bulunanlar için hayatı zorlaştıran bir durumdur.
Hemen her konuda olduğu gibi çalışkanlık konusunda da bir vasatı yakalamamız gerekir. Gerçekten kendi mesuliyet alanımıza giren konularda gayretli ve çalışkan ve kendi mesul olmadıklarımız hakkında bir nevi meyyit gibi olabilirsek biz de ailemiz de çevremizdekiler de rahat ederler inşallah. Gıybetler ve keşmekeşler hep kendi vazifesi olmayanla meşgul olmanın bir neticesi değil midir?
Kendi vazifelerimizi ifa ederken de kendimizi demirden taştan zannetmememiz gerekir. Yarı yolda kalmaya sebep olacak aşırı hızdansa sakin ve itidalle ilerlemek maksada vâsıl olmak bakımından ve kendimizi israf etmemek açısından daha makul olacaktır. Elbette bunu yapabilmek için sınırlarımızı iyi tesbit etmemiz gerekir. Ne kadar çalışıp ne kadar dinlenmek bizim bünyemizin optimal kullanılması açısından sağlıklı ise onu tesbit etmeliyiz.
Aşırı gitmelerin ekserisi hislerin tahakkümü altında olmaktan kaynaklanır. Bu nedenle sevdiğimiz şeyler ile iştigalde bir sınır koyup aşırı kaçmamak ve hoşlanmadığımız ama mükellef olduklarımızı yaparken de ihmale mahal vermemek için akıllı planlar yapmamız gerekir ve hislerin ani baskıları ile bu planlardan ciddi sapmalar yaşamamaya da gayret etmeliyiz.
Asrımızın heva ve hevesi nefsin arzularını kamçılamaya yönelik umumî havası ne yazık ki hislerin tesiri altında âni ve radikal kararlara ve hareketlere bizi daha çok teşvik etmektedir. Çalışkanlık konusunda da aşırı gitmemek ve atalete de düşmemek için hislerimizi aklın idaresi altında tutmaya özen göstermemiz gerekir. Bu çok kolay değildir ve ciddi bir irade gerektirir.
Bu konu üzerinde ciddi çalışılmayı hak ediyor. Hem hepimizin kendi içimizde kendimizi tanımak ve nefislerimizi israf etmemek, emanette emin olanlardan olmak için enfüsümüzde ciddi değerlendirmemiz gereken bir konudur. Tâ ki iç âlemimiz ve içtimai rabıtalarımız sükunetli ve itidalli olsun, ihtilaller çıkmasın. Ne zulme uğrayalım de ne zulmedelim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.