Fatma Mebrure ŞENLER
Karıncalar Çiftliğindeki İnanılmaz Sır-4
Elif’in malca zengin olan Emin beyden buğday isteme fikrini Gazi’ye söylemesi, Gazi’yi çıldırtmıştı. Her yeri kırıp dökmüş, sonra bir öfkeyle uzaklaşıp gitmişti. Elif çok korkmuştu. Ya Gazi öfkeyle çeteciler ile karşılaşır, baş kaldırıp da başına bir şey gelirse diye çok korktu. Büyük bir heyecanla Gazi’yi bulmak için yollara düştü.
Elif Büklerdeki tarlaya vardığında Akçakız’ın bağlı olduğu yerde yarısı dolu bir çuval gördü. Derin bir nefes aldı. Gazi tarlanın sırtında binbeşyüz adım uzakta bir nokta gibiydi. Elif yanına gidip onu öfkelendirmek istemedi. Tarlanın her yerinde köstebek yuvası gibi çukurlar kazılmıştı. Belli ki Gazi öfkesini topraktan almış, bu çukurları açmıştı. Çuvalı sürükledi. Boş çuvalı toprağa serip, çuvalı devirdi. İçini boşalttığında dehçetle ürperdi. Çuvalın üçte biri buğday, geri kalanı böcek parçaları, karınca kurtları, yumurtalar, yaprak kırıntıları ve kahverengi topraktı. Çürümüşlük ve küf kokan bir toprak… Elif, buğdayları bir yere diğerlerini başka bir yere ayırmaya başladı. Birazdan Gazi su içmek için Sakarya‘ya doğru gelince Elif’i gördü. Elif’in yetişmesine memnun olmuştu. Sevindiğini belli etmemeye çalıştı ama kurumuş yüzünde, çatlamış dudaklarında beliren tebessümü gizleyemedi. Su içti serinledi.
Biraz sonra Emin bey gözüktü, köstebek çukur gibi insan eliyle kazılmış olduğu belli çukurları görmüştü. Küçük kızın uğraşısına da göz ucuyla baktı.
-Selamünaleyküm ağa
Atından inerek neşeli bir edayla:
-Yanlız yemek adetim değil, ben de sofra kurmak için arkadaş arıyordum.
Gazi Allah’ın selamını almakla yetindi. Adamın rahat hareketlerinden, bakımlı halinden belalı birisi olmadığını anlamıştı. Yine de ihtiyatlı davranıyordu. İri bir su tavuğu ve iki tane sazan vardı elinde.
Gazi balıkları ve su tavuğunu aldı. Adam ne de olsa misafirdi. Balıkları, su tavuğunu ırmağın kenarında temizledi. Kucağında bir eşek yükü odunla geri döndü. Emin bey buğdaylara bakınca içi sızladı, hem de gelecek için ümitlerle doldu. Gazi’yi çok takdir etti. Kimin aklına gelir karınca yuvalarını kazıp da buğday toplamak? Hem bu kolay iş değildi. Çok mücadele gerektiren bir işti. Gazi’nin başındaki kabalaktan, kasaturasından, postalından asker olduğu anlaşılıyordu. Lakin soru sorup adamı incitmek istemedi Emin bey. Gümüş tabakasını çıkardı. Sigara ikram etti. Gazi sigarayı nazlanarak aldı. Yaktığı şahane ateşin kor olmasını beklerlerken karşılıklı sigara içtiler. Gazi adamın adının Emin olduğunu öğrenince iyice kuşkuları dağıldı. Türk ordusunun İzmir’e girmek üzere olduğunu öğrenince kıpır kıpır oldu içi. Adamların ikisi de balık sevdiklerini söyleyince su tavuğu Elif’e kalmıştı. Elif utana utana yavaş yavaş bir güzel karnını doyurdu.
Emin bey, ümitle gürledi:
“-Az kaldı inşallah, şu savaş bir bitsin bu viraneleri birlikte şenlendireceğiz, omuz omuza… Bu ovalardan bereket fışkıracak…”
Yüreklendirici sözleriyle Gazi’nin bütün gamını kasvetini dağıttı. Gazi:
-Sizi karşıma Allah çıkardı. Emin bey niçin der gibi, baktı. Gazi:
-Sizin bu haberlerinizle gayrı bu kışı çıkarırız biz… Allah ordumuza zeval vermesin yeter…
Emin bey:
“-Ben artık gideyim. Kahve içmeye gelirseniz, ziyadesiyle memnun olurum. Biz aynı toprakların insanıyız. Gazi:
“-İnşallah bey, hele bir işleri yola koyalım”
Gazi elinde kasatura omuzunda boş çuval atına bindi tarla aramaya başladı. Bir haftadan fazla Sakarya’nın karşı sahilinde gecelediler. Gazi tuttuğu sığırcık kuşları, yakaladığı balıklarla karınlarını doyurdular. Güneşten öyle karardılar ki zencilere döndüler. Ancak boş gelmediler. Tam kazmaktan yıldığı anda bir kasatura darbesiyle küçük bir ambar önünde açılıyor içinden avuçlar dolusu buğday çıkıyordu. Bu işte Allah’ın yardımı vardı. Yunan korkusuyla biçilememiş tarlalarda ne varsa topladılar.
Gazi köyün altında genişçe bir tarlayı sürdü. Çetecinin adamları geldiler.
-Bu tarla sizden bize geçmişti biliyorsun değil mi?
Bozuk bir Türkçe ile konuşmuştu adam.
Gazi, kasaturasıyla adamın kafasını kesmemek için kendini zor tuttu.
-Biliyorum, hele bir yetişsinler, paylaşması kolay, bu ekinde herkesin hakkı var. Dedi.
Elif sonradan merakla, gülümseyerek sordu.
“-Onlara zırnık verirsen, ölmüşlerimizin kemikleri sızlar” Gazi omuz silkti.
-Ben herkesin hakkı var dedim. Çetenin hakkı var, demedim Benim kastettiğim, karıncalar, böcekler, yolcular, misafirler ve biz tabi ki… Fakat asla o zorbalar değil.
İkisi de düşmemek için birbirlerine tutunup katıla katıla güldüler.
-Hem sen baksana bana… Bende savaş zenginlerine mal kaptıracak göz var mı? Günü geldiğinde görürsün el mi yaman bey mi yaman?
Kış bütün şiddetiyle hüküm sürdü. Açlıktan, soğuktan, bakımsızlıktan ölenler oluyordu. Gazi olmasaydı köylülerin yarısı kırılırdı. Sakarya nehri olmasaydı Gazi değil hiç kimse sağ kalmazdı. Sakarya av hayvanlarını alıp getiriyordu. Yakacak kütükleri getirip diziyordu.
Gazi açlık çeken köylülere acımıştı. Gerçi Gazi ile Elif hariç herkesin günde el kadar da olsa yiyecek ekmeği, bulguru ve tarhanası vardı. Gazi ise yirmi kilo balık, iki kilo av eti vererek ancak bir, iki kilo ekmek veya bulguru takas edebiliyorlardı. Köylülere sorarsan onlara göre av eti maldan sayılmazdı. Buğday ise en kıymetli maldı. Hele kışın altın değerindeydi.
Kış başlangıcında bir gün Gazi, açlık çeken köy gençlerini topladı: “Gelin size balık tutmasını öğreteyim. El birliği edersek her birimiz bir sepet balık tutarız.”
Hepsi el birliği fikrini kabul ettiler. Gazi’nin söylediklerine uyarak evlere gidip kazma kürek, dirgen getirdiler. Sakarya ağzına ve Gazi’nin gösterdiği yerlere söğüt dallarından yaptıkları ızgaralarla balıkların geçişini önleyecek düzenek yapmışlardı.
Bir karıştan az olan yerlerde iri balıklar gözüküyordu. Elinde dirgen olanlar zıpkın gibi dirgenleri batırıp balıkları avladılar. O gün herkes yarım sepetten fazla balık tuttu.
(Orhan Seyfi Şirin’in Karıncalar Çiftliği adlı kitabından alıntıdır.)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.