Abdulkadir ÇELEBİOĞLU
Fikrî Mülahazalar-10
▪️Cenâb-ı Hak (cc) biz Mü'minlere, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurur;
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz."
(Âl-i İmrân Sûresi, 139. Âyet-i Kerîme ve Meâli)
▪️Cenâb-ı Hak, Âlim-i Küllî Şey'dir. Nitekim,
وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
"Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir."
(Teğâbun Sûresi, 4. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)
▪️Hz. Musa'nın (as) duası, biz muvahhidlere de daimî vird-i zebân olmalıdır;
رَبِّ اشْرَحْ لٖي صَدْرٖيۙ
وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ
يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ
“Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver!”
“Ve işimi bana kolaylaştır!”
“Dilimden de düğümü çöz ki sözümü iyice anlasınlar!”
(Tâ-Hâ Sûresi, 25 - 28. Âyet-i Kerîmeler ve Meâlleri'nden)
▪️Hadîs-i Şerîf'te Fahr-i Âlem (asm) bizlere şöyle buyuruyor;
"Allah bir kula dua etmeyi kolaylaştırmışsa, mutlaka kabul etmeyi de müyesser kılmıştır."
(Camiu's-Sağîr, 5:417, Hadis No: 7804)
Şu ifadeler, tam da bu hadîs-i şerîf ile mutabıktır;
"اَگَرْ نَه خَواهٖى دَادْ ، نَه دَادٖى خَواهْ [*] denildiği gibi: "Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi."
(Mektubat, s. 302)
[*] (bkz. Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, 3:263)
▪️Kulun Rabbine (cc) en yakın olduğu ânı, Resûl-i Kibriya (asm) Efendimiz şöyle ifade buyurmuşlardır;
اَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهٖ وَ هُوَ سَاجِدٌ
"Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir."
(el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 2:110)
O hâlde Rabbimize (cc) yakın olduğumuz ânları arttırmaya bakmalıyız.
▪️Hz. İmam-ı Ali (kv) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (asm) bana:
"Allah’ım! Beni hidâyete erdir ve her işini doğru yapan dürüst kullarından eyle!” de buyurdu."
(Müslîm, Zikir 78; Ebû Dâvûd, Hâtem, 4)
Bizler de bu dualar ile hemhâl olmalıyız. Fahr-i Kâinat (asm) Efendimiz, Hz. Ali'nin (kv) şahsında tüm ümmetine bu duayı tavsiye etmektedir.
▪️Hz. İmam-ı Ali'nin (kv) dediği gibi;
وَ تَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغٖيرٌ ٭ وَ فٖيكَ انْطَوَى الْعَالَمُ الْاَكْبَرُ
"Sen kendinin küçük bir varlık olduğunu zannedersin. Halbuki senin içinde büyük âlem dürülmüştür."
Yani insan; âlem-i asğardır, küçük bir âlemdir. Kâinat da insan-ı ekberdir, büyük bir insandır.
▪️Bir insan niçin yazmaya ihtiyaç duyar? Bu hususu, Sa'dî-i Şirazî ne de güzel ifade etmiş;
غرض نقشيست كه ازما باز ماند ٭
كه هستيرا نمى يابم بقايى
"Yazmaktan maksat, bizden bir nakşın bâki kalmasıdır. Çünkü varlığımızda bekâ yoktur."
▪️Yazarak çalışmanın ehemmiyetine dair Nur'un İlk Kapısı'nda şu dikkat çekici ifadeler yer alır;
"Yazılarak edinilen bilgi hâfızaya daha esaslı yerleşiyor."
(Nur'un İlk Kapısı, s. 196)
Nurlar'ı yazmak da, sadece belli bir zamana münhasır bir hizmet değildir. Hakikatlerin hâfızamıza daha esaslı yerleşmesine vesiledir. Ve Nurlar'ı yazma hizmeti kıyamete kadar da biiznillah devam edecektir.
▪️İnsan ya kendisi gibi olanı sever ya da olmak istediği gibi olanı.
▪️İslâmiyet, nev'-i şahsına münhasır bir şahsiyet inşa eder. Taklid yerine tahkik, şekil yerine de ruhu oluşturur. Daima İslâm için çırpınan bir ruha, tahkiki bir dâvâ adamı olmak için çaba sarf eden bir şuura sahip olmak dua ve niyazıyla.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.