Abdullah, Mısır'da Ezher Üniversitesini bitirip memleketi Fildişi sahiline döndükten sonra oradaki alimlerin Risale-i Nur'la nasıl tanıştıklarını anlatırken heyecanlanmıştı. Kendisi hem hafız hem 10 bin kadar hadis ezberlemiş ve Ezher mezunu olan Abdullah, Risale-i Nur'u okuyunca hayatının değiştiğini ve bu asırda islâma hizmet etmenin en müessir yolunun ancak Risale-i Nur'la mümkün olabileceğini ifade ettikten sonra memleketindeki alimlerin Risale-i Nur'a olan teveccühlerini şu cümlelerle ifade etti: 

"Ben tahsilimi bitirip Fildişine dönünce baktım en yüksek heyeti ilmiye alimleri Risale-i Nur'u internetten araştırıp bulmuşlar ve istifadeye çalışıyorlar. Ben de kendilerine Arabi külliyatı verince hem çok sevindiler. Hem de ilk defa kitap olarak Risale-i Nur'u görmenin heyecanını yaşadılar. 

Bana "Ne olur bu kitapları bir an önce bize çoklukla ulaştırın çünkü bizi -yani Müslümanları- bir birine bağlayacak iman kardeşliğini tesis edecek ve gençliğimizi kurtaracak yegane kitap olarak biz bu Nur'ları gördük. Kur'an'ı ve peygamberimizi en güzel bize ders veren bu eserler zamanımıza Allah'ın bir lütfudur" diye kitaplara olan ihtiyaçlarını dile getiriyorlardı. Halbuki bu zatlar hepsi de hem Kur'an'ı hem de hadisleri hıfzetmiş büyük alimlerdi. 

Ben bu alimlerin bu derece Risale-i Nur'a ihtiyaç duyduklarını görünce anladım ki Risale-i Nur şimdiye kadar yazılan eserlerden çok farklı olarak günümüz insanına has hususiyetler taşıyor. Ben de böyle bir eseri tanıdığıma hadsiz şükür ederek hayatımı bu Nurlara vakfetmeye karar verdim. Allah daim eylesin Amin.

Havadis-i Nuriye