Dr. M. Rıza DERİNDAĞ
Filipinler’de Hıristiyanlarla olan münasebetlerimiz
Bu mektuba geçmeden belirtmek isterim ki Filipinlerde Dünyada bulunan bütün hristiyan mezhepler, cemaatler, klik ve gruplar bulunmaktadır. Farklı zamanlarda bu gruplarla bir araya geldik. Halkın istatistiksel olarak büyük bir bölümü her ne kadar Katolik Hristiyan olsa bile, Protestan mezhebi azımsanmayacak derecede çok nüfusa sahiptir.
Assalamu alaikum wa rahmatullahi wa barakatuhu
İki haftadir devam ettiğimiz English Power Dil kursunda, geçtiğimiz Salı günü bir program hazırlandı. Konusu: "Muslim Chiristian dialog; movement of Nur Students and Said Nursi" Biz bu programı sadece 15-20 kişinin katılacağı ufak çaplı bir seminer olarak tahayyül ediyorduk. Ve bir hafta öncesinden çalışmalara başlamıştık, Salı günü okula gittiğimizde okulun sınıfları birleştirilmiş, kocaman bir anfi haline getirilmiş, ve salon tıklım tıklım olmuştu, konunun cazibesi başka sınıfları da buraya çekmişti.
Seminer; saat 10.00 da başladı. Bir saatten fazla bir ders yaptık. Hülasa olarak;
"Kainatta hiçbir şey nizamsız değil, gayesiz değil. İnsan da gayesiz olamaz. Bir maksada mebni bu dünyada bulunuyor. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Halik-i kainatı tanıyıp O’na iman edip ibadet etmesidir. Bize bu dünyanın yaratıcısını tanıttıran dört muallim, dört tarif edici var. Rabbimiz kendisini Birincisi, bu kainat ile tanıttırıyor, daha evvel Tevrat’la, Zebur’la, İncil’le tanıttırdığıgibi en cami, külli ve umumi mesajı olan Kuran ile tanıttırıyor ve hem Peygamberleri, Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve son elçisi Hz. Muhammed (asv) gibi elçileri ve resulleri vasıtasıyla kendisini tanıttırıyor. Ve son olarak insan kendi vicdanıyla Allah’ı tanıyor. Bu girizgahdan sonra biyografik olarak kısaca, Resul-u Ekrem’in hayatını anlattım.Daha sonra Kuran-i Kerim’den Hz. Meryem ile alakalı ayetler okuduk. Ve Hz. Bediüzzaman'dan ve Onun vazifesinden ve Nur talebelerinden, Risale-i Nur’dan bahsettim, bu arada kitaplar dolaşıyordu elden ele. Anfinin bazı yerlerine İstanbul sempozyumunun broşürleri asılmıştı.
Bundan sonra sual cevap kısmına geçildi,
1-Diyalogdan bahsediyoruz, fakat temelde sizinle bizim aramızda farklılıklar var, yani siz İsa'yı ilah olarak kabul etmiyorsunuz?
El-cevap; Esasen biz buraya diyalogdan, barış içerisinde yaşayabilecek bir dünyadan, birbirimizi anlamamızın ve dinlememizin ehemmiyetinden bahsetmeye geldik, farklılıklardan ziyade benzerliklerimizi konuşmaya geldik, fakat illa bu soruya cevap bekleniyorsa sizin o dediğiniz noktada dahi biz sizinle (sizin bilmediğiniz noktalarda) ittifak halindeyiz. Değil Hz. İsa'yı; yaratılmış hiçbir varlığı, biz ilah olarak kabul edemeyiz. Şimdi önce Kuran'dan bir ayet okuyup, sizin de iman ettiğiniz ve neredeyse her gün okuduğunuz İncil'den ayetler okuyacağız.
(ihlas suresinin ingilizcesini okuduktan sonra)
Siz teslisi şöyle izah ediyorsunuz;
1-God The Father= The Creator (Yaratıcı)
2-God The Son= The Savior(Kurtarıcı)
3-God The Holy Spirit= The Counselor (Mukaddes Ruh)
Birinci Misal; Halbuki kitabı mukaddes,Yuhanna (John) 5=37 de Halik; "You have never heard his voice nor seen his face" "Onun sesini asla duyamazsın ve onu asla göremezsin(yahut duyamamışsın ve görememişsin)"
ikincisi; "No one has ever seen him. And no one can see him." "Hiçkimse Onu görmemiştir, kimse Onu göremez" (1 timothy 6=16)
üçüncüsü;"I m the Lord, and there is no other god" "Ben sizin Rabbinizim ve benden başka ilahınız yok" Isaiah 45:19
Dördüncüsü; Deuteronomy 6:4 de Rabbimiz; "Hear, O Son of the Israel; the Lord our God is one Lord" " işitin ey İsrail oğulları, ben Rabbinizim, benden başka ilahınız yok"
Beşincisi; Isaiah 43:11 de ise "I am the Lord, and besides me there is no savior." "Ben Rabbim, ve benden gayrı sizin kurtarıcınız yok"
Altıncısı; "I m the first,I am the last; besides Me there is no God, who is like me?" "Ben hem Evvel'im, ben hem Ahir'im, benden başka Rabbiniz, ilahınız yok. Kim benim gibi olabilir (kim benim gibidir?"
Yedincisi; yine Isaiah 45:21-23'de "Benden başka Rab yok, benden başka kurtarıcı da yok, bana dönün eğer kurtulmak isterseniz, dönün artık bana, benim önümde her baş secdeye gidecek, eğilin benim önümde"
Bu kadar ayetleri nazar-i itibare aldığınızda, şimdi biz soruyoruz;
İsrail oğulları, yani Hristiyanlar veya Yahudiler, Hz. İsa'yı hiç mi görmediler? Onu hiç mi duymadılar, Onun bir doğumu olmadı mı? Elbette ki oldu. Demek o bir ilah değildir.
Sual; Okuduğunuz ayetlerin bazısı, Old Testament-Ahd-i Atik, Tevrat ve Zeburdan?
El-cevap; Evvela, Ahd-i Atik de Bible (Elinizdeki incil'in) bir parçası, ve kiliselerde ekseriyetle buradan da okunur, fakat bir kaç ayet de sizin için misal getirelim...
Birincisi; Matthew 19:16 17de; "birisi geldi ve İsa’ya; benim iyi efendim (Rabbim); ebedi hayatı kazanmak için ne yapayım dedi, İsa Ona, 'beni niye Rab olarak çağırıyorsun, Allah’tan başka Rab yok, bütün iyilikler ve güzellikler ise O’ndandır dedi"
İkincisi; John:17;3 de "Now this is life eternal, that they know you, the only true God, and Jesus Christ, whom you have sent" " İşte eğer bilirlerse hakiki hayat ebedi hayattır, İsa’yı gönderen Allah ise birdir"
üçüncüsü; Mark 12:19 "Hear O Israel; the Lord our God is One Lord" "İşitin israilliler, Rabbimiz olan Allah birdir"
Dördüncüsü; Matthew 4:10, "Worship the Lord your God, and serve Him Only" "İlahiniz olan Rabbinize ibadet edin, sadece Ona hizmet edin"
Bunlar sadece şimdi benim burada hatırlayabildiklerim, ve İncilden ki bu salondakiler içerisinde İncili en az bilen benim, inanıyorum ki bunlar gibi bir çok ayet, İncil'de bulunabilir, dolayısıyla bakın biz, esasen Tevhid noktasında da birleşebiliriz, başta dediğimiz gibi; Allahımız bir, 6 iman hakikatında beraberiz, bizim inandığımız Peygamberlere siz de inanıyorsunuz. İncil ne yazık ki, Hz.İsa'dan 3 asır sonra, çoğu Romalılar tarafından (ki Hristiyanlik'tan önce binlerce ilahı olan ve ilahlarına çocuk isnat eden ve o çocukları da yarı ilah yarı insan tasavvur eden bir dine mensuplardı, mesela Zeus diyorlardı, Zeus'un oğlu Apollo diyorlardı vs..) yazılmıştı, ihtimal kendi eski dinlerinden bazı noktaları, bazı adetleri bu dine karıştırmış olabilirler. Bütün bunlarla beraber biz bu farklılıklar içerisinde de beraber yaşamanın yollarını aramamız lazım, savaşa değil barışa çalışmamız lazım, bu farklılıklar bizi düşmanlığa değil, hakikati taharriye sevketmeli.
Başka bir sual; Hemen hemen hergün bazı yerlerde Müslümanlar, cihad diyor ve insanları öldürüyorlar, benim bir arkadaşım bana Müslümanların bir elinde Kur'an, bir elinde kılıç var, inanmayanları kesiyorlarmış demişti.
El-cevap; bu sualde iki kısım var: Birincisini hiçbir akıl sahibi kabul edemez, zira 'hemen hemen hergün Müslümanlar bir yerlerde birilerini öldürüyor' derseniz, biri de çıkar, hemen hemen her dakika Hristiyanlar birilerini öldürüyor diyebilir. Cihad nedir, en evvel buna bir açıklık getirmek lazım ;
"Maide Suresi 32.Ayet-i Kerimede Rabbimiz; İşte bu yüzdendir ki, "İsrailoğullarına şöyle yazmıştık, kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamışken (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibidir, herkim bir canı kurtarmışsa bütün insanları kurtarmış gibi olur" Ve yine Kuran'da "No bearer of burdens can bear the burden of another" "hiç bir suçlu baskasının suçunu yüklenmez".
Bu ayetin tefsirinde Bediüzzaman şöyle der; "bir hanede 10 zalim, bir masum bulunsa yine o hane hiçbir sebeple yandırılmaz." Yani Kuran’ın adaletinde, bir ile bin fark etmez, hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Kuvvet kanundadır, kanun kuvvette değil, İslam, kanunu kullanma selahiyetini de devlete vermiştir, yani hiç kimse kendi başına, 'bu zulmediyor, yeryüzünde fesat çıkarıyor' diye başka birisini öldüremez, o yetki de devlete verilmiştir, yoksa herkes birilerini öldürmeye kalksa her yerde anarşi olur.
Kısacası; 'Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz.'
11 Eylül ve daha sonrasında zalimane saldırılara karşı diyeceğimiz tek bir şey var, değil o koca iki bina, küçücük bir hanede 1000 tane azılı anarşist, Allah düşmanı, katil de olsa yine, hiçbir şekilde o binaya bomba atılamaz. Bu noktada daha başka yerleri de okuyarak geçtik.
İkinci noktada ise, diyorsunuz ki, bir elde Kuran, bir elde kılıç, bazı Müslümanlara bakarak böyle diyorsanız, bende derim ki, Allah aşkına Hitler Müslüman mıydı, Katolik Hristiyan mı? Japonya'ya atom bombasını Müslüman bir devlet mi attı yoksa, ABD mi? Avrupa’nın göbeğinde, bugün insan hakları mahkemesince de savaş suçlusu olarak mahkum edilen Miloseviç Ortodoks bir Hristiyan mıydı, yoksa Musluman mı? Ben, bütün bu misallere bakarak, desem ki: "Hristiyanların bir elinde incil, bir elinde Bomba, silah... elbette çok büyük bir zulüm olur, rica ederim siz de bu noktaları bütün Alem-i islam'a teşmil etmeyin.
Sual; Cihad diyerek devletler de Avrupa’ya saldırmışlar ama?
Elcevap; (latife olsun diye dedik ki) Tarih dersiniz fazla iyi değil galiba. Daha 1997 senesinde, Aziz Pope John Poll II, Alem-i İslam'dan karanlık Avrupa çağında Alem-i İslam'a "holy War" adı altında yapılan haçlı seferlerinden dolayı özür dilemişti. Bakın Osmanli Devleti, 600 sene Avrupa’da hüküm sürdü, Bulgaristan, Austurya-Macaristan, Yunanistan, Romanya, Sırbistan vs. ülkeler birer vilayetiydi Osmanlının, hala onlar Hristiyanlar, halbuki 1560'lı yıllara kadar bütün Filipinler Müslümanken, İspanyollar zorla öldürerek dinlerini değiştirmiştir, Filipinlilerin, ben bunu Müslüman bir kaynaktan değil, Ateneo ünv. tarafından yayınlanan, Rebellion In Mindanao kitabından okudum, hakiki tarihi kaydeden tarih, hakikata en büyük şahittir, tarih bize gösteriyor ki, islam sulh ve selamet getirmiş gittiği yere.”
10-Aralık-2003
Kardeşiniz Muhammed Rıza
Manila
2003 senesi içerisinde göndermiş olduğum ve o günlere ait bir seminerin özeti mahiyetindeki bu mektupta da görebileceğiniz gibi, hristiyan gençliği islamı bilmiyor ama hristiyanlığı hiç bilmiyor. Bu ve buna benzer seminerler, paneller sıklaşmaya başlayıp bizler konuşmacı olarak sürekli bir yerlere davet edilmeye başlayınca akademik anlamda kendimi yetiştirmem gerektiğini anladım. Evvela karşılaştırmalı dinler teorisi üzerine Ateneo ünv. (Jesuit veya Türkçemizde Cizvit Papazları dediğimiz hristiyan cemaatin okuludur.) başta olmak üzere derslere ve master çalışmalarına başladım. Önce teolojik daha sonra ise sosyal yönü ağır basan çalışmalar yaptım. Hristiyanlık tarihi ve buna paralel olarak Filipinlerde hristiyanlık tarihi ve Moro Müslümanlarının geçmişi üzerinde çalıştım, bu konuda İKÖ’ne sunulmak üzere raporlar hazırladım, bu raporlardan bir kısmı Filipinler-Moro Barış görüşmelerinde kaynak olarak kullanıldı. Filipinler tarihi ve moro Müslümanları ile alakalı çalışmalarıma bir yandan devam ederken bir yanda da sürekli hristiyanlarla muhatap oluyor ve konferanslara davet ediliyordum. Üç sene Katolik bir kuruluş olan Silsilah Diyalog merkezinde İtalyan Papaz Sebastiano Di’ Ambra’nın davetlisi olarak İslam tarihi ve hristiyanlarla olan münasebetler konulu dersler verdim. Bu kitaptaki notların büyük bir bölümü o derslerde sunduğum tebliğlerden ibarettir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.