Fırat, suyunu tuttu tutalı, tam yedi durakta, yedi baraj ile enerji ve sulama imkanı sağladı doğuda ve güneydoğuda. Bu barajlar serisine, Fırat'ta kurulan bu yedi baraja "Yedi küpeli" gelin dendi. Bu enerji, Türkiye'yi besledi.

Biliyoruz ki Maddi kalkınmanın sanayi ivmesi, ancak enerji ile mümkün olmaktadır. Haliyle, akan suyu hayata, enerjiye, sağlığa, ulaşıma, sanayiye ve çevreye taşımak beraberinde ciddi bir dönüşüm ve gelişimi de tetiklemektedir.

Fırat'ın üstünde kurulu olan bu yedi Hidroelektrik Santralinin  (HES) en büyüğü Şanlıurfa ile Adıyaman'ı birbirine bağlayan Atatürk Barajıdır. Hem Türkiye'de en büyük olması, hem de GAP projesinin gelişim aksını temsil etmesi itibariyle  sosyal ve kültürel boyutu maddi kalkınmanın yanında, manevi kalkınmayı da olumlu etkilemektedir.

İşte Şanlıurfa ile Adıyaman böylesi bir manevi kalkınma dinamiğinde tabiri caizse iki motor güce sahip  kuvvetin bileşeni ve ortak havzasını teşkil etmektedirler.

Fırat'ın iki yakası, Şanlıurfa ile Adıyaman manevi varlıklarını birbirine katmakta ve böylece baraj gölünün enerjisini bile besleyen manevi cazibenin yörüngeleri oluşmaktadır.

Fırat'ın iki yakasında, iki şehirde kabr-i pür nurları manevi alemi etkileyen ve çağımıza hitap eden iki zat var: Biri Şanlıurfa Halilürrahman dergahında maddesi boş görünen ama manası dolu mezarın sahibi Bediüzzaman Said Nursi. Diğeri ise mana aleminin sultanlarından Muhammed Raşid Erol Hazretlerinin maneviyatıyla dolu Adıyaman Menzil köyü.

Bu iki zat, tefekkür ve tasavvuf tarikinde kendilerine yol edinmiş ve bizlere yollar açmış manevi sultanlarımız.

İkisi de Nurşin havzasının mahsulatını dönem farkıyla idrak etmiş ve talebelik geçirmişler.

İkisi de İmam-ı Rabbani'den mülhem kaynağın farklı versiyonları olarak bir mirasın takipçileridirler. Nakşibendi'nin Halidi kolu, Mevlana Halid Hazretleri'nden günümüze, Hakkari'den Anadolu'ya girişini Seyyid Taha Hazretleri üzerinden inşa ederken, o silsile Seyda Hazretlerine kadar gelir. Seyda Hazretleri 1930’da Siirt'te dünyaya geldiği yıllarda Bediüzzaman Hazretleri Isparta'da zorunlu ikamette Risaleleri telif ediyordu.1937-43 arası Kastamonu'da kendisine Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin cübbesi, halifesi Küçük aşığın torunu Asiye hanım vasıtası ile gelir.

Bediüzzaman ile Seyda Hazretlerinin bu manevi canibinden ve kaderin hükmünü icra eden görünür hallerden kasır fehmimiz bu parçaları not almaya çalıştı.

2013 yılında Hakkari'de, Hakkari Üniveristesi ile Risale Akademi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği panelin konusu Bediüzzaman ve Mevlana Halidi Bağdadi idi. Seyyit Taha Hazretlerinin manevi huzurunda ve halifesinin konuşmacı olduğu bir vasatta idrak etmiştik ve iliklerimize kadar hissetmiştik o zatların beraberliklerini.

İnşallah ilerde, onun devamı sadedinde, Risale Akademi'nin düşündüğü bir başka program ise Adıyaman'da Tefekkür ve Tasavvuf Sempozyumu yapmaktır. Seyda Hazretlerinin manevi huzuru ile Bediüzzaman'ın perçinlendiği bu ortak miras ve havza için bu niyet birkaç yıldır Risale Akademi'nin ajandasında eman bekliyor.

Bu bağlamda, Adıyaman'da  Risale Akademi, Adıyaman Valiliği, Adıyaman Belediyesi ile AKAV'ın müştereken düzenlediği Din Hizmetleri ve İhlas  Sempozyumu'nda bu ilimle irfanın, Medrese ile Tekkenin temsilleri sadedinde Fırat'ın iki yakasını bir araya getiren o mümtaz şahsiyetlerin huzurunda yerini bulacaktır inşallah.

Haddimizi aştıysak, ürpertiyle ve edeple heyecanımızı paylaştığımızdandır. İfadelerimizin nakıs, meramımızın kıt, aklımızın yetmez, fehmimizin kısır olduğu bir tazarru ve niyazla dini hizmetlerin bu ihlas abidesi şahsiyetlerin ve diğer zatların beraberliğinde selef-i salihine ittifak ve ittihat hamuru ile dahil olmayı bu ümmete ve millete Rabbim nasip etsin…

Sözün kendini kaybettiği bir sükunetin içinde Hamdolsun, hamdolsun, hamdolsun. Haza min fadli rabbi!