Abdurrahman İRAZ
Gaziantep'te hizmet
Aslında Diyarbakır seyahatini yazmak için oturdum laptopun başına; fakat uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konu var ve o konuyu aklımdan çıkarmam lazım.
Sevgili dostlar şubat ayında Sudan’a gitmiş ve Sudan'la ilgili dönüşte üç uzun yazı yazmıştım. Sudan’da nasıl bir adrenalin yaşadığımızı, nasıl bir külli hizmet olduğunu anlatmıştım. Fakat bu, 10-15 günlük bir zaman dilimi idi.
Iki sene once idi, yani Suriye'de iç savaşın başlamasının hemen sonrası. Güneydoğuda genel bir seyahat sırasında tanıdım Hasan Aksüt’ü ve Gaziantep hizmetlerini. Evet anlatmaya başlayınca Sudan hizmetleri ve Sudan'da yaşadığımız adrenalini hatırlıyorum.
Gaziantep’e gittiğimizde hele Hasan Aksüt’ün eline düştüğümüzde artık rahatla, huzurla, hele dinlenme ile tüm bağlarımız koptu demektir. Ilk gittiğimizde, Suudi Arabistan'dan Seyit Muhammet el-mas, Ürdün'den Prof. Me’mun Jarar ve Yemen'den Salim Hasan ile beraberdik. Biz tenezzüh ve kültür amaçlı bir seyahate çıkmıştık. Gaziantep’e vardıktan sonra bütün planlar alt-üst oldu zira Hasan Aksüt’ün bizden istediği “küçük bir hizmet” vardı, ve bizim onu yapmamız gerekiyordu. Suriyelilerin yaşadıkları kamplardan birine gidip yanımızdaki misafirlere Risale-i Nuru Arapça anlattırmak..
(Arap alimleri ve Mhmet Kırkıncı Hocaefendi)
Evet, onun istediğini yerine getirdik ama “ağabey bir kamp daha var, bir de oraya yarım saat uğrasak” diyor ve başka kampa sevk ediyordu. Onun her yarım saat dediği de 3-4 saat. Tamam o kampada gidiyoruz. “Ağabey şurada Suriyelilerin okulu var bir selam versek...” Okula gidiyoruz, önce öğretmen ve idarecilere, sonra da büyük bir salonda taplanan talebelere birer saatlik konferanslar. Oradan çıkıyoruz yine o reddedilmesi imkansız munis ve yumuşak tavrıyla “ağabey şurada içinde 50 gencin kaldığı bir dersane var bir de oraya bir görünsek...” Sabah kahvaltısından sonra başlayan maraton gece saat 24'te bitiyor. Ertesi gün aynı tempo aynı koşuşturma... Ayrı bir topluluk, ayrı bir cemaat ve apayrı bir kültür seviyesi...
“Yarım saatliğine” diye başlayan bir ziyaret talebi, bir gün, ertesi gün, daha sonraki gün, o da yetmiyor, biletlerimizin üç gün ertelenmesi ve her gün, her saat ayrı bir heyecan, ayrı bir hizmet. Bu yapılan hizmetlerin içinde bir nokta olmanın verdiği ayrı bir haz, ayrı bir lezzet, ayrı bir saadet.
Lütfuyla, fazlıyla, keremiyle böyle bir cemaatin içinde olmayı ihsan eden Rabbime ne kadaş şükretsem azdır. Evet “Dehşetli düşmanlar karşısında, şiddetli tazyikat altında, müdhiş dalaletler ve savletli bid’alar içinde sizler gayet az ve gayet zaif ve fakir ve kuvvetsiz olduğunuz halde, gayet ağır ve gayet büyük ve umumi ve kudsi bir vazife-I imaniye ve hizmet-i Kur’aniye, sırf bir ihsan-ı ilahi olarak, Cenab-ı Hak tarafından omuzlarınıza konulmuştur.”
(Öncü salçalarının sahibi Hanefi Kozlu ve Mehmet Kırkıncı Hocaefendi.)
Tabi bu ilk ziyaretten sonra biz Gaziantep’i sevdik. Orada yapılan külli hizmeti sevdik ve o hizmeti yapanları sevdik. Bizim Gaziantep’le ilişkimiz artarak sürdü. Bundan bir ay kadar önce idi bir Gaziantep gezimiz daha oldu. Yine Ürdünden Prof. Me’mun Jarar, Yemen'den Prof. Necip Suudi ve Mısır'dan Dr. Eşref Abdulrafı ile birlikte gitmiştik. Yine seminerler, konferanslar ve özel sohbetler... Bu sefer yapılan bu külli hizmetlerde perdenin arkasında olan ve görünmeyen bir çok hizmet kahramanını da gördük. Ve gerçekten çok sevindik zira bir kısmını siz de tanıyorsunuz. Mesela birini söylemem gerekirse hepimizin ürettiği ürününü tanıdığımız, hatta alıp kullandığımız, Öncü salçalarının sahibi Hanefi Kozlu. Ya da Akıncıoğlu baklavalarının sahibi Mehmet Akıncıoğlu.
Bu gidişimizde güzel bir tevafuk karşıladı bizi. Gaziantep'te bulunduğumuz süre içerisinde Mehmet Kırkıncı hocam da Gaziantep'te idi ve birlikte bir hayli vakit geçirdik. Mesela Hanefi Kozlu beyin bahçesinde yapılan o unutulmaz sohbetin tadı damağımızda kaldı. Beraber olduğumuz Arap alimlerin Kırkıncı hocaya sordukları sorulara aldıkları cevaba karşı şaşkınlıkları, Kırkıncı hocamdan dinledikleri hatıralara ve okunan derse gösterdikleri güzel tepkiler hem beni hem de bizimle beraber orada hazır olan dostları çok heyecanlandırdı.
(Bir ay önceki sohbetten bir hatıra)
Gaziantep'te gördüğüm ve en fazla dikkatimi çeken şey, orada yediden yetmişe herkes tek bir şeye odaklanmış: hizmete, iman ve Kur’an hizmetine. Kaç keredir gidiyor ve bir çok kere Gaziantepli cemaat ehli ile özel sohbetlere katılıyorum, bir kişinin kendi iş hayatından bahsettiğine rastlamadım. Hepsinin, herkesin tek konusu var ve onu konuşurlar. Hizmet, iman ve Kur’an hizmeti.
SAADET VE MÜHABBETLE KALINIZ.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.