Gel vatandaş gel, paranla domuz gribi olma!

Gel vatandaş gel, paranla domuz gribi olma!

Ne açılım ne de ekonomik kriz, Türkiye'nin daha doğrusu halkın tek gündem maddesi var: Domuz gribi. Son rakamlara göre 20 kadar kişi, bu virüs yüzünden hayatını kaybetti.

Bazı illerde okullar tatil ediliyor, toplu ulaşım araçları sürekli temizleniyor, alış-veriş merkezleri önlemlerini artırıyor. Ancak domuz gribi virüsünün elden ele dolaştığı semt pazarları, bugüne kadar kimsenin aklına gelmedi. Türk halkının en önemli alışkanlıklarından olan sebze ve meyveleri elleyerek seçmek bu dönemde oldukça tehlikeli. Daha büyük tehlike ise elden ele dolaşan paralar. İşte virüs pazarlarda kol geziyor. Biz de pazarların yolunu tuttuk...

"Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde..." diye başlayan cümleleri özlemiştik. Domuz gribi vesile oldu da, yeniden kullanıma soktuk. Cümlenin kuyruğuna bir düğüm atıp, gündemimizi çokça meşgul eden 'açılım'dan 'aşılım'a doğru yol alalım.

Bizim ahali komplo teorilerine ve uzman titriyle konuşmaya hayli hevesli olduğundan bu domuz gribi, konu sıkıntısı çeken halkımıza ilaç gibi geldi. İnternet siteleri, gazeteler, televizyon programları domuz gribi hakkında ahkâm kesenlerden geçilmiyor. Sanırsınız herkes uzmanlığını domuz gribi üzerine yapıp, doktorasını tamamlamış. Uzmanın iyisini kötüsünü, olmuşunu olmamışını nasıl ayırt edeceğimizi bilmediğimizden kafamız karışıyor haliyle. Saçları dökülmüş, her kelime arasına bir teşehhüt miktarı koyarak konuşanlar hâlâ makbul uzman sayılıyor. Ehh, deli dana, kuş gribi, Kırım Kongo kanamalı ateşi ve sars virüsü uzmanlık alanında önemli bir mesafe kaydetmiş yurdum insanının bir domuz gribiyle baş edemeyeceğini düşünmek genlerine hakaret sayılır. Çünkü bunun tohumu henüz ilkokul sıralarında dağıtılan fındık-fıstıklardan atıldı. Hem bedava dağıtılan fındığı yer hem de acaba bunun içerisinde ne tür bir ilaç vardır diye düşünmeden edemezdik.

Önceleri 'domuz eti yemiyoruz ki grip olalım' şeklinde iyimser tutum sergileyen yurdum insanını bir panik havası aldı gidiyor. Sokaklarda, otobüs ve metrolarda, okullarda maskeyi yüzüne geçirenlere çok sık rastlıyoruz artık. Panik umumileştiği zaman tadından yenmez bir hal alıyor sanki. İşi gırgıra alma potansiyelimiz pik yapıyor. Bu da ülkemizin güzelliği işte. Bana inanmayan Sağlık Bakanlığı'nın Alo 184 servisine gelen telefonlara baksın yeter: 'Ben çağrı merkezinde çalışıyorum. Mikrofonlar hijyenik değil bakanlık ne yapmayı düşünüyor?' diye soranı mı ararsın, 'Ben iki yıl önce bir domuzla fotoğraf çektirmiştim acaba domuz gribi olur muyum?' diyeni mi? 'Öğrencime domuz gribi teşhisi kondu. Yazılı kağıdını okursam ben de olur muyum?', 'Kuş gribinde kuşlar itlaf edilmişti niye domuzlar itlaf edilmiyor?', 'Domuz gribinden sonra bit gribi de olacak. Bakan beye söyleyin millet su kullanmıyor' diye şikayette bulunanların konuyla bir şekilde bağlantısı var. Ama buna bir de arayıp gelinini şikayet eden kaynanaları ekleyin. Bu şikayetlere cevap yetiştirmeye çalışmak domuz gribiyle baş etmekten çok daha zor.

Gel vatandaş geeellll, domuz gribine gel!

Sözü fazla uzatmanın anlamı yok, zira virüs hızla yayılıyor. Zaman kaybetmeyelim de sadede gelelim. Maske takıp gezmek, ellerimizi gördüğümüz her musluğun altına tutup yıkamak, domuz gribi önleyici losyonları çantamızdan eksik etmeyip ikide bir elimize 'vik vik' sıkmak bu virüsten korunmanın birkaç yolu. Ama nihai çözümü değil. Ahalinin umumisini buna ikna edene kadar bir kervan dolusu deveyi istediğin hendekten atlatırsın. Zira bu illetin yayıldığı yerlerin başında semt pazarları gelir. Ardından ekmek aldığınız fırınlar, marketler, giysi satan mağazalar... Virüsü kendi elimizle besleyip palazlandırıyoruz. Bir kilo domates almak için tezgahtaki bütün domatesleri mıncıklayan bir ülkede, domuz gribini önlemenin yolu bütün domatesleri aşılamaktan geçer. Ee bu da olmayacağına göre, pazara yolu düşen her grip virüsü taşıyıcısı dokunduğu, meyve ve sebzelerden, delik gedik var mı diye detaylı şekilde inceleyip durduğu giysilerden virüsü dolaşıma sokmaya devam eder.

Durumu test etmek için Bakırköy'deki Salı pazarına gitmemin nedeni de tam olarak budur. Çıkardığım sonuç ise şudur: Sağlık Bakanlığı sıkıysa tezgahtaki bütün elmaları tek tek elinden geçiren teyzeleri ikna etsin. Mümkünatı yok. "Elmayı seçmeden alır mıyım evladım, deli misin?" diyen Ayşe Fidancı'ya yanındaki bir başka teyze destek çıkıyor. "Amaan bulaşacağı varsa her yerden bulaşır. İnanmıyorum ben öyle şeylere..." Domuz gribine karşı maskeli süvari modunda gezinen Günay Böncü ise 'O kadar şeyden ölmedik, bari gripten ölmeyelim abi." diyor.

Virüsler paralara gizlendi

Sokaktaki vatandaşın pazarcı esnafına güveni yok ki, Sağlık Bakanı'na olsun. Metin Sağlık ve Sezer Arıca'nın tezgahına yanaşıp 'Lütfen ellemeyin, domuz gribi bulaşabilir.' yazısını kondurduğumuz anda müşterinin tezgahtan elinin ayağının kesilmesi bile durumu özetliyor aslında. 25 yıldır pazarcılık yapan Metin Sağlık, "Ellemeden kimse almaz abi, elletmemiz lazım, stilimiz bu." derken 20 yıldır pazarlarda tezgah kuran Sezer Arıca, "Çoğu esnaf çürük ürünleri de poşete doldurduğundan halkın güveni yok. Bize güvenmezler. Kendilerinin elleyip seçmesi lazım. Bu yazıyı buraya yazsak akşama kadar bir Allah'ın kulu gelmez." diyor. Bu arada paralar havada uçuşup duruyor tabii. Elden ele, cepten cebe yayılan virüsün karşımıza hangi markette ya da bakkalda mutasyona uğrayarak çıkacağı belli değil. Maske dışında eldiven kullanmaya da başlasak fena olmaz, ne de olsa kış da geldi artık. Bir taşla iki domuz vurmuş oluruz.

Domuz gribine yakalanmamak için pazarda, markette, sokakta, alışveriş yaparken dikkat etmek gerekiyor. Bu gerçek. Olaya komplo teorisi olarak yaklaşanlara zaten sözüm yok. Ama bu salgından Gabriel Garcia Marquez'in 'Kolera Günlerinde Aşk' kitabı gibi 'Domuz Gribi Günlerinde Aşk' isimli kitap yazacak bir yiğit çıkar mı diye de merakla bekliyorum. En azından el yıkama alışkanlığını kazanmak bile bu hastalığın kârı olacak.


Domuz gribine zihni sinir yaklaşımlarım
Halay çekerken, halay başındakiler normal mendil yerine kolonyalı mendil sallasın.

Camilerdeki tesbihler bir süreliğine kaldırılıp dezenfekte edilsin, cemaat ellerini kullansın.

İngiltere'de bazı kişiler 'domuz gribi partileri' düzenleyerek, virüsü kapıp bağışıklık kazanmaya çalışıyormuş. Bizim parti yapmamıza gerek yok, semt pazarlarına uğramamız yeterli.

Semt pazarlarında meyve ve sebzeyi, eldiven takan pazarcılar versin. Seçmece, bir süreliğine rafa kaldırılsın.

Ekmekler poşette satılsın.

Kuş gribinde yakılarak itlaf edilen kanatlı hayvanlara karşılık virüs tespit edilen domuzlar da yakılsın!

Cadde ve sokaklara seyyar musluk konulsun, sabun istifi yapılsın.

Bir diş sarımsak yiyerek domuz gribini alt edeceğini düşünenler için sarımsak fiyatları yüzde elli ucuzlasın.
Zaman