Gençleri fıtratlarına göre istihdam ederdi
Said Nursi’nin talebesi Zübeyir Gündüzalp hakkında kitap yazanlara Zübeyir Ağabeyi sorduk. İkinci konuğumuz İslam Yaşar…
Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Zübeyir Gündüzalp’in 40. vefat yıldönümü. Gündüzalp hakkında kitap yazanlara Zübeyir Ağabeyi sorduk. İkinci konuğumuz İslam Yaşar…
SİYASİLERİ İSLAMİ ÇİZGİDE YÖNLENDİRME SAĞLAYACAK MANADA HASSASİYET GÖSTERİYORDU
Zübeyir Ağabey siyasilerle nasıl bir diyalog içine girerdi, nasıl bir mesafe koyardı?
Zübeyir ağabey bir hareket adamı, siyaset adamı değil. Ama hareket adamı olursa hem siyasilerle hem siyaset dışı insanlarla irtibat kurmak durumunda. Dolayısıyla Zübeyir ağabeyin o zamanın şartları ile siyasilerle siyasi maksatla değil ama onlara yön vermek ve onların siyaseti doğru çizgilerle yön vermelerini sağlamak maksadıyla irtibat kurduğu söylenebilir.
Bu manada Üstad’ın yanında yetişmiş olması, bilhassa Üstad’ın Üçüncü Said döneminde Demokrat Parti ile olan yönlendirmelerinde, Üstad’ın Demokrat Parti’ye, Menderes’e, partililere tavsiyelerinde birinci derecede muhatap olduğu için, Üstad’ın vefatından sonra parti liderleriyle ve hükümet erkânıyla bu manada, Üstad’dan aldığı ders çizgisinde muhatap olduğunu görüyoruz.
Üstad’da olduğu gibi Zübeyir ağabeyin siyasileri İslami çizgide yönlendirme veya onların İslamiyet’e ve İslami hizmete zarar vermeyecek şekilde icraat yapmasını sağlayacak manada hassasiyet gösteriyordu. Zübeyir ağabeyin bu manada siyasilerle irtibatı 60’lı yıllarda böyle devam eder.
70’li yıllarda İslami hareket içerisinde siyasi faaliyetleri öne çıkıp bazı liderler İslami hareket ölçüsünde siyasi parti kurma temayülüne girince, o günün şartlarında Nur talebeleri içerisinde temayüz etmiş bazı isimler de bu siyasi hareketlerin içerisine katılmak isterler. Hatta Ankara’da bunu istişare etmeden, Nur Talebeleri ile konuşmadan, bunu Nurculuk adına hareket etmek iddiasıyla veya bazıları bu iddiayı taşımadan o partiye katılmak isterler.
Zübeyir ağabey bunu haber alınca bunlara haber gönderir görüşmek için ve onlar da İstanbul’a gelirler, görüşürler. Bu görüşme sırasında Zübeyir ağabey onlara Nur talebelerinin siyasi tavırlarını, Üstad’dan aldığı ders ve Risale-i Nur’dan çıkardığı bilgilerle anlatır. Dolayısıyla siyasi partilere girmenin yanlışlığını ifade eder.
Onlar bu görüşmeden sonra bu partiye katılmayacaklarını söylemelerine rağmen Ankara’ya gidip bu partinin içine katılınca bu kez Zübeyir ağabey onları yeniden çağırır ve onlara “Mademki parti içerisine gireceksiniz, iktidar mücadelesi yapmayın, fazilet mücadelesi yapın” diyerek son derece güzel bir tavsiyede bulunur. Ve onların iktidar mücadelesi yaptıkları takdirde gelecekte hem kendi başlarına hem Müslümanların başına bazı gaileler açacaklarından endişe eder ve onların hakikaten fazilet mücadelesi yapmaları gerektiğini söyler.
Nitekim O’nun bu tavsiyesi daha sonraki yıllarda hayati bir ehemmiyet taşımıştır. Ve gerçekten o siyasi şahıslar, Zübeyir ağabeyin dediği gibi fazilet mücadelesi yapmış olsalardı hem Müslümanlar kazanacaktı hem Nur talebeleri kazanacaktı hem de diğer camiaların Müslümanlara siyasi bir rakip gözüyle bakmalarına karşı olacaklardı. Ama bu olmadı.
Bunun üzerine Zübeyir ağabey bazı Nur talebeleri ile birlikte Beyanat ve Tenvirler adlı kitabı, Risale-i Nurlar’ın çeşitli yerlerinden derlediği bahislerle teşekkül ettirdi. Ve Risale-i Nur Talebelerinin siyasi çizgilerini doğru bir şekilde tanımlamak için Beyanat ve Tenvirler’i Risale-i Nurlar’ın arasında böyle bir seçme eserin ortaya çıkmasına vesile oldu diyebiliriz.
Zübeyir ağabey siyasi çizgide siyasilere yön vermek ve yardımcı olmak manasında hassasiyet göstermiştir. Ama hiçbir zaman bir siyasi parti içerisine girip o siyasi parti içerisinde belli noktalara gelerek siyasi hizmet etmek gibi bir çabanın ve gayretin içerisine girmemiştir diye özetleyebiliriz.
RİSALE-İ NUR İLE CEMİYET ARASINDA KÖPRÜ KURMAK İSTEMİŞTİR
Zübeyir Ağabeyin algıladığı neşriyat tarzı nasıldı? Nasıl bir neşriyat tarzı arzu ediyordu? Ve yayıncılığı nasıl yönlendirmek istiyordu?
Zübeyir ağabeyin Risale-i Nur dışında bir neşriyat tarzının olduğunu düşünmek mümkün değil. Zübeyir ağabeyin dünyası Risale-i Nur ve Bediüzzaman’dır. Zaten Üstad’ın tabiri ile O fenafis-Said’dir. Üstad ile Risale-i Nur ile fani olmuş bir kişidir. Bunun dışında Risale-i Nur dışında herhangi bir, Risale-i Nur’a yönelik olsun veya olmasın bir neşriyat çizgisi ile hareket ettiğini görmedim Zübeyir ağabeyin.
Yalnız Risale-i Nur’un naşiri konusunda bir efradı olması ciheti ile haftalık ve günlük gazetelerin çıkarılmasına ve Risale-i Nur ile cemiyet arasında köprü kurmak manasında bazı kitapların yayınlanmasında vesile olmuştur, diyebiliriz.
Demek ki burada Zübeyir ağabey Risale-i Nur’a rağmen veya Risale-i Nur’a rakip veya Risale-i Nur’un yerine geçebilecek veya okunabilecek bir neşriyat bulma, gösterme, tavsiye etme gibi bir arayışın içerisinde değil. Ama Risale-i Nur’un imtisaline vesile olacak ve cemiyet ile Risale-i Nur arasında köprü kuracak bazı vasıta neşriyatların yayılmasına vesile olmuştur.
Bu manada İttihat Gazetesi’nin çıkarılmasını bizzat kendisi istemiş ve şartlarını hazırlamıştır. Yine Yeni Asya Gazetesi’nin çıkarılmasını kendisi istemiş ve şartlarını hazırlamıştır. Çıkarıldığı zaman bunların cemaat tarafından sahiplenilmesini sağlamıştır.
Bu manada yine gazetede çıkan yazıların kitap haline getirilerek Risale-i Nur manasının, muhtevasının değişik eserlerle cemiyete aksedilmesi ile cemiyetin Risale-i Nur’a ilgi duymasını sağlayacak kitapların neşredilmesine vesile olmuştur diyebiliriz.
Kendisi de bu manada Risale-i Nur’dan almış olduğu notları ve benzeri diğer vecize tabir edebileceğimiz sözleri toplamış ve bunların kitap haline getirilmesi ve değişik meselelerde Risale-i Nur’a dikkat çekmesi açısından manidardır. Dolayısıyla kendisi de bunu bizzat yaparak gelecek nesillere örnek olmuştur, diyebiliriz.
ÜSTAD’I OLDUĞU GİBİ YANSITAN BİR HUSUSİYET TAŞIYOR
Üstad’ı nasıl yansıtırdı?
Üstad’ı nasıl yansıtırdı sorusunu az önce Üstad’ın aktarmış olduğum sözü ile ifade etmek lazım. O tabir de Sungur ağabey için “fenafin-nur”; Zübeyir ağabey için “fenafis-Said” der. Bu yönüyle Zübeyir ağabeyin Üstad’ı anlatırken veya Risale-i Nur’u anlatırken gölge olmak gibi bir zaaf içerisinde olduğu söylemek doğru olmaz.
Bunun hiçbir örneği de yok. Şahitlerin de böyle bir kaygı taşıdıklarına ben şimdiye kadar şahit olmadım. Yani Risale-i Nur’u Zübeyir ağabeyin vasıtasıyla tanıyanlar ve O’nun derslerine iştirak edenler veya Onunla konuşanların, Risale-i Nur’a veya Üstad’a perde olduğuna dair kanaatlerine ben şimdiye kadar şahit olmadım.
Bu yönüyle Zübeyir ağabey, Üstad’ı olduğu gibi yansıtan veya Üstad’ı bütün cepheleriyle temsil etmeye çalışan bir hususiyet taşıyor. Burada tüm cephelerin altını çizerek söylüyorum. Çünkü Üstad çok cepheleri olan ve birçok vecihi olan bir şahsiyet. Zübeyir ağabey Üstad’ı hem maddi cephesiyle hem fıtri cephesiyle hem de manevi cephesiyle yaşamaya çalıştığı gibi Mehdiyet cihetini de iyi anlayan, iyi bilen, iyi okuyan ve onu Risale-i Nur talebelerine iyi anlatmaya çalışan bir hassasiyet gösteriyordu.
O bakımdan Üstad hazretlerinin bütün yönlerini Zübeyir ağabey olabildiği kadarı ile yansıtmıştır diyebiliriz. Üstad’ın da bu konuda ifadeleri var. Pakistan veziri o gün kendisini ziyarete gelip de uğurladığı zaman Zübeyir ağabey de o gün kendisini ziyarete gelir. O sırada “Bir veziri uğurladık, bir veziri karşılıyoruz” diyerek Zübeyir ağabeyi bir vezir sıfatı ile tavsif eder.
İSTİŞAREYE ÖNEM VEREN SON DERECE MÜMTAZ BİR ŞAHSİYET
Saff-ı Evvel olan ağabeylerle münasebeti nasıldı? Herhangi bir konu, bir problem olduğu zamanlarda nasıl davranırdı? Neler yapardı?
Bildiğim kadarı ile hepsinin Zübeyir ağabey dünyasında muhabbeti olan bir insan. Yani Zübeyir ağabey Üstad’ın yanında yetişmiş bütün ağabeylere muhabbet duyan, sevgi duyan ve onları bir manada Risale-i Nur etrafında görmeye çalışan bir insan.
Üstad’ın vefatından sonra zaman içerisinde bazı problemler yaşanmış olsa da bu problemler o ağabeylerle Zübeyir ağabeyin şahsi imtizaçsızlığından veya benzer diğer şahsi hususiyetlerinden değil Risale-i Nur’un hareket tarzına, meslek ve meşrebine muhalif bazı hareketler veya tavırlar gördüğü içindir. Bazı ağabeylerin bazı tavırları siyasi tavırlar olabilir, içtimai tavırlar olabilir, Risale-i Nur’un neşri noktasında tavırlar olabilir. Bu tavırlara Zübeyir ağabey Üstad’dan aldığı ders çerçevesinde tavır koymuştur.
Üstad’ın vefatından sonra yaşanan kısa süreli fetret devrinde kendisi olabildiğince bu ağabeylerle irtibat kurarak Risale-i Nur hareketinin muallâkta kalmasına mani olmaya çalışmıştır. Onlardan bazıları Zübeyir ağabeye tavır koymasına rağmen bazıları Zübeyir ağabeyin yanında hareket etmişleridir.
Bilhassa İstanbul’a geldikten sonra İstanbul’daki ağabeylerle ortak hareket ederek Anadolu’daki saff-ı evvellerle irtibat kurmuştur. İslami meseleleri, Risale-i Nur’un meselelerini onlarla istişare etmiştir. Ve onların da görüşlerini alarak ortak bir tavır koyma çabası içerisine girmiştir. Bu da O’nun istişareye önem veren son derece mümtaz bir şahsiyet olduğunu gösterir.
Zübeyir ağabeyin yanında diğer ağabeylerin tavırları da Zübeyir ağabeyin nasıl bir mümeyyiz şahsiyet olduğunu anlamaya yeter. Mesela O’ndan yaşça ve kıdemce büyük Tahiri ağabeyin Zübeyir ağabey ile konuştuğunda veya O’nun ismi geçtiğinde hep ağabey diye O’na hitap etmesi… Veya Üstad’la ilgili bir soru sorulduğunda kendisi cevap verecek bir konumda olduğu halde Zübeyir ağabeyi referans göstermesi… Ve diğer ağabeylerin de bu noktada Tahiri ağabeyin hassasiyetini göstermiş olmaları bize gösteriyor ki Zübeyir ağabey, diğer ağabeylerle son derece mükemmel bir istişare zemininde muhatap olmuş ve onların cemaatin bünyesinde kalarak, cemaati harekete güç verip kendilerinin de güç almalarını sağlamaya çalışmıştır. İstişarelerde bilhassa İstanbul’daki ağabeylerin bizzat katılmalarını teşvik etmiş veya yanlarına bazı ağabeyleri gönderip kanaatlerini aldırıp, onların kanaatleri noktasında karar verme çabasında olmuştur.
GENÇLERİ FITRATLARINA GÖRE İSTİHDAM EDERDİ
Girişimci, istikbale ait gençleri merkeze koyan bir tarzı nasıldı? Nasıl karşılardı? Gençlerle nasıl alakadar olurdu?
Bu konuda yine Üstad’ı örnek aldığını söyleyebiliriz. İnsanları fıtratlarına göre hizmet içerisinde istihdam eden bir hassasiyeti var Zübeyir ağabeyin. Kişileri tanır, kişilerin fıtratlarını keşfetmeye çalışır, hangi kişiler hangi hizmet tarzında faydalı olacaklarsa onları oraya doğru yönlendirir. Bazıları girişkendirler onları cemiyetin içtimai sahasında istihdam etmeye çalışır. Bazıları gazeteciliğe meyyaldir, yazarlığa meyyaldir; onları o yönde teşvik eder. Bazıları Risale-i Nur ve müdebbirliğe meyyaldir, onları o noktada teşvik eder.
Yani her fıtrat sahibi insanı Risale-i Nur’da onun fıtratına uygun yöndeki hizmetlere yönlendirmeye çalışır. Ve bu noktada son derece başarılı olmuştur. O’ndan sonra kendisi ile birlikte yaşayan Nur talebelerinin Risale-i Nur hizmetinde göstermiş oldukları çaba, gayret ve istikrar; Zübeyir ağabeyin, gençleri fıtratlarına göre son derece gayet güzel istihdam ettiğini ve onların hizmet içerisinde kalarak enerjilerini, hislerini, kabiliyetlerini, hizmetin intişarı ve inkisarı için kullanmıştır diyebiliriz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Risale Haber olarak iyi bir kadirşinaslık örneği gösteriyorsunuz. O’nun vefat yıldönümünde rahmetle anılmasına vesile oluyorsunuz. Ben de bu vesile ile sizleri tebrik ediyorum ve Zübeyir ağabeye binler rahmet diliyorum. Ve ahirete intikal etmiş diğer bütün ağabeylere.