Gençlerin seminer konusu: Zübeyir Gündüzalp
DKM’de bu hafta üniversite seminerinin konusu “Zübeyir Gündüzalp” ağabey idi
Semineri Eğitim fakültesi, İngilizce Öğretmenliği bölümü öğrencisi Kadir Çimen sundu. Çimen, semineri “Hayatına kısa bir bakış”, “Sadakati ve feragati”, “Zübeyir Gündüzalp diyor ki” başlıkları altında sundu.
İlk başlığı “Hayatına kısa bir bakış” kısmında Zübeyir Ağabeyin doğduğu zaman, şartlar ve Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin o sırada neler yaptığına değinen Çimen, “İşte böyle bir atmosferde Bediüzzaman’ın “Kâinata değişmem” diyeceği, Zübeyir Ağabey Ermenek’te dünyaya gelir” dedi ve Zübeyir Gündüzalp’in hayatına ve ailesine dair bilgileri paylaştı. “Zübeyir Ağabey’in Risale-i Nur’u tanımadan önceki bütün hayatı aslında hayatını feda edeceği Kur’an hizmetine bir hazırlık mahiyetindedir” dedi ve şunları da ekledi: “Nitekim Bediüzzaman da “Zübeyir, ben seni daha üç yaşında bir çocukken manevî himayeme, tasarrufuma almıştım.” demiştir. Zübeyir Ağabey’in çocukluk yıllarına baktığımızda bunu çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Zübeyir Ağabey çocukken bile ciddi, İslamiyet’i yaşayan, arkadaşlarına örnek teşkil eden, zamanını boşa harcamayan ve haksızlıklar karşısında dik duran bir insan.”
“Zübeyir Ağabey, Risale-i Nur’u tanımadan önce de çok fazla kitap okur. Kendisine bir kütüphane hazırlar ve doğu ve batı klasiklerini okur” diyen ve Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin iş hayatına değinen Çimen, o sıralar Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Denizli hapsinde bulunduğunu ardından Afyon’un Emirdağ kazasında ikamete mecbur edildiğini ve Zübeyir Gündüzalp’in Bediüzzaman ismini ve Risale-i Nur eserlerini duyduğu ilk tarihlerin de bu sıralar, yani Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Emirdağ Hayatı sırasında olduğunu belirtti.
“Konya’da hizmetler yavaş yavaş yayılmaya başlar ve Zübeyir Gündüzalp de nihayet Risale-i Nur ile hepimizin olduğu gibi Gençlik Rehberi ve Küçük Sözleri okuyarak tanışır. İlk okumaya başladığı zamanlar çok etkilenir, tepeye çıkar, döne döne Risale okur. Özellikle sabahları uyumamak için o tepeye çıkar. Sürekli okur, dayanamayınca başına soğuk su döker okur, yine olmazsa kalkıp ayakta gezerek okur, iyice okuduktan sonra artık yorgunluğunun çıkış noktası olmayınca bulduğu bir yerde hemen yarım saat, bir saat uyur ve tekrar akşama kadar okur. İlk tanıştığı zamanlar, günde 14 saat Risale-i Nur okumuştur.”
“Risale-i Nur ile tanışmadan önce “Türkiye’nin en zengini olmak ve dünyanın en güzel kızı ile evlenmek” şeklinde iki emeli olan Zübeyir Ağabey bu uğurda ortağı olduğu altı şirketin payını Risale-i Nur ile tanıştıktan sonra ortaklarına devreder. Artık bütün zamanını Risale-i Nur’a vermek istediğinden arkadaşlarına Postanede para karşılığı yerine nöbet tutturur.”
“Konya’da evini dershaneye çevirerek hizmet etmeye başlayan Gündüzalp bu şekilde belli bir süre hizmet eder ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini ziyaret eder. Bu ziyaretin ardından hizmetleri artırarak devam eder. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine yakın olmak için tayinini Akşehir’e ister. Bediüzzaman’ı sık sık ziyaret eder ve her seferinde de memurluğu bırakmak istediğini söyler, her seferinde olumsuz cevap alır.”
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Afyon Hapishanesinde iken dışarda duramayan Zübeyir Gündüzalp’in kendisini zorla hapse attırdığını anlatan Çimen, Afyon hapishanesinin çok zorlu şartlara sahip olduğunu ve Bediüzzaman’ın çok kötü muamele gördüğünü, öyle ki Denizli hapsinde bir ayda çektiği sıkıntıyı burada bir günde çektiğini belirtti. Bu şartlarda talebelerine yine sabretmeleri noktasında ihtarda bulunduğunu, Afyon Hapishanesi’nin bu zorlu şartları Bediüzzaman’ın etrafında çelik iradeli bir talebe heyetinin ortaya çıkmasına vesile olduğunu anlattı ve Zübeyir Ağabeyin o boğucu atmosfere rağmen yarınlara ümit aşılayan kahramanca müdafaasını yaptığını ve Zübeyir Ağabey’in tahliyesi için emir verildiğini söyledi.
“Daha sonra Zübeyir Ağabey Emirdağ, İslahiye, Urfa’ya gitmiştir. 1960’da memleketi olan Ermenek’te ikâmete mecbur edilir. Burada bir süre kaldıktan sonra gizlice Ankara’ya gider. Bir müddet Ankara’da kaldıktan sonra 1961-1971 yılları arasında İstanbul’da bulunur. Üstad’ın vefatından sonra meşveret sistemini tesis eder. Hizmeti meslek ve meşrep açısından şekillendirir. Ağabeyler arasında Bediüzzaman’ın vefatından sonra birleştirici bir rol oynar. Risale-i Nur Külliyatı’nın neşri, İttihad Mecmuası, Yeni Asya Gazetesi ve yayınevinin kurulması gibi yayınevi faaliyetleri yapar. 2 Nisan 1971’de vefat eder.”
“Sadakati ve feragati” başlığında söylenenler kısaca şöyleydi: “Zübeyir Ağabey davası ile bütünleşmiş, hayatını iman davasına adamış, türlü türlü meşakkate karşın yılmadan istikametini muhafaza etmiştir. Bediüzzaman’a en yakın bir hizmetkâr, Risale-i Nur’a mümtaz bir talebe olmakla hayatını şekillendirmiş, yaşayışı ile Risale-i Nur’un öngördüğü meslek ve meşrebin bir temsilcisi olmuştur. Yaşadığı kısa, fakat hizmet dolu ömrüyle Üstadından aldığı hizmet prensiplerinin hayatiyetini devam ettirme gayretini taşımıştır.
Zübeyir Ağabey deyince eskiden beri benim kafamda O’nun ismi ve sanki parantez içinde bir “sadakat” yazıyormuş gibi bir imaj oluyor. Daha önce hayatını pek ayrıntılı bilmesem de Üstad’ın yanında kalmak için kendini hapse attırması ve hizmet için memurluğu bırakması beni çok etkilemişti. Bunlar çok basit şeyler değil ama hayatını ayrıntılı incelediğim zaman, sadakatinin bu iki olayın çok daha ötesinde olduğunu açıkça görebildim.
Zübeyir Ağabey Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra hayatını ona vermiştir. Her zaman Üstadına sadık kalmıştır. Bediüzzaman da bunu defalarca belirtmiştir. Zübeyir Ağabey’e “Zübeyir” ismini vermesi de bu sebeptendir. Zübeyir ismini Zübeyir bin Avvam Hazretlerinden(r.a.) ötürü bizzat Bediüzzaman vermiştir. Zübeyir bin Avvam(r.a.), Peygamber Efendimizin(a.s.m.) dostu ve havarisi yani yardımcısıdır. Aşere-i mübeşşere yani hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabeden birisidir. Zübeyir bin Avvam cesur ve gözü pek biri ve Mekke’de Allah için ilk defa kılıç çeken kişidir. Medine’ye hicret ettikten sonra da yapılan tüm savaşlara katılmış, bütün sıkıntılı zamanlarda daima Peygamber(asm)’ın yanında bulunmuştur. Yine bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz(asm) her peygamberin bir havarisi vardır, benim ki de Zübeyr’dir.” buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerif adeta Bediüzzaman ile Zübeyir Ağabey arasındaki bağa da işaret etmektedir. Zübeyir Ağabey, Bediüzzaman ile yaşarken ona Zübeyir bin Avvam misali hayatını feda ederek hizmet etmiş, Bediüzzaman’a yardımcı olmuştur. Yine Bediüzzaman’ın vefatından sonra da onun davasını muhafaza ederek bu havariliğini göstermiştir.
Bediüzzaman Zübeyir Ağabey hakkında “Zübeyir fena fi’s Saiddir.” demiştir. Üstadı ve Kur’an hizmeti için her türlü meşakkate rağmen yılmamıştır. Bu konuda kendisi “Bu hizmet-i Kur’aniyede her meşakkati karşılayacağız. Kar, fırtına, taarruzlar, mahkemeler, medrese-i Yusufiye beni canlandırır” demiştir. Üstadın yanına ilk gittiğinde Üstad ona çekeceği çilelere işaret edercesine “Mesleğimiz meşakkattir, meşakkat ise alamet-i makbuliyettir” şeklinde bir ders vermiştir.”
Bu başlığın altında, Risale-i Nur mesleğinde sadakatin yeri ve önemine genişçe değinildi ve son başlık olan “Zübeyir Ağabey diyor ki” altında, Zübeyir Gündüzalp’in Risale-i Nur’dan ve üstadından kendi dersleri hükmünde olan notlarından derlenmiş; hayata, Kur’an hizmeti ve Risale-i Nur okumaya dair maddeler paylaşıldı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.