Habip ARTAN
Gençliğimizi geleceğe hazırlamak-3
Bundan evvelki yazımızda tasarruf ve kanaat kavramları, tüketici toplum yerine üreten toplum haline gelmeyi, dışa bağımlılığı ve insanımızın, oturduğu yerden para kazanma hırsı üzerine düşüncelerimizi ve tavsiyelerimizi paylaşmıştık. Bu yazımızda ise gençlerimizin hayata erken atılması, ana babaların keşkeleri, çocuklarımızı hayata nasıl erken hazırlayabiliriz konuları üzerinde duracağız.
Hayata erken atılmak
1940’lı doğumlular, bir bakıma babalarımız, genellikle 10 yaşını geçmeden meslek hayatına, askerlik vazifesini bitirmeden 18-20 yaşlarında yuva kurarak hayata atılmışlar. 1950 doğumlu amca ve dayılarımıza baktığımızda, bunlar da askerlikten sonra 20-23 yaşlarında hayata atılırken, 1960 ve üzeri doğumlular ise hayat şartlarının git gide zorlaşmasında dolayı hayata atılma yaşları genellikle 24-27 yaşlarında gerçekleşmiştir. Burada yuva kurmada en büyük etken meslek edinme ve iş hayatına atılma şartları etkin unsur olarak gözümüze takılmaktadır.
Şimdilerde ise gençlerimizin erken yaşlarda meslek edinememesi, kısmen eskiye nazaran okul ve üniversite hayatının uzun sürmesi, üniversite bitirdikten sonra iş bulmada çekilen zorluklar ve boşa harcanan zamanlar yuva kurmayı da haliyle geciktirmektedir. Hal böyle olunca şimdilerde genellikle evlenme yaşı, erkeklerde ortalama 30-32 yaşına, kızlarda ise 25-27 yaşına dayanmış durumdadır. Bu gençlerimiz gerek erkek olsun gerekse kız olsun, eğer erken yaşlarda meslek edinmiş, eğitimlerini bitirmiş olsalardı, ardında iş hayatına da normal şartlarda zorlanmadan atılabilselerdi belki de çoğunluğu ev ve yuva kurmalarını ve hayata atılmalarını erkene çekmiş olacaklardı.
Burada benim dile getireceğim asıl konu gençlerimizin, daha çok işsizlik ve mesleksizlik nedenlerinden ötürü bir bakıma mecburen hayata geç atılmaları kendileri ile büyüyecek yeni nesillerin ebeveynleri ile birlikte yaşayacağı süreyi kısaltması ve bu yaşam kalitesini azaltması meselesidir. Malumdur ki 30 yaşlarının üzerinde yuva kuran bir babanın çocuğu ile 35-45 yaşları arası ilgilenebilmesi, onunla oyun oynaması psikolojik olarak biraz zor olacaktır. Halbuki çocuk sizinle çocuk olmak ister, ilgi ister. 25 yaşındaki bir baba ile 35 yaşındaki bir babanın durumu birbirinden farklıdır. Kendi neslinizle birlikte büyümek, dinamik yaşlarda çocuk sahibi olmak hem neslin kuvvetli olmasına hem de yeni nesillerin kendini anlayan bir ebeveyninin olmasını sağlaması açısından son derece önemli olacağı kanaatindeyim. Ayrıca ortalama 10 yıl gibi azımsanmayacak bir zaman boşa harcanmış olacak, yaş ilerledikçe yuva kurmada ve eş bulmadaki kriterler artacak ve zorlaşacak, haliyle birbirini tetikleyen negatif durumlar söz konusu olacaktır.
Gözümde kaldı, ben yapamadım, bari çocuğum yapsın
Bazı ebeveynler gençlik yıllarında veya hayatı boyunca yapamadığı meslekleri, kazanamadığı parayı, okuyamadığı bölümü çocuğunun yapmasını ve kazanması ister. Burası tamam, olmayanı veya daha iyisini istemek elbette fıtratın gereği, ancak çocuklarımızın fıtratlarını bilmeden, değerlendirmeden onların mesleklerini, ne yapacaklarını, ne okuyacaklarını kendi arzumuz doğrultusunda yönlendirmeye çalışmamız onların bir nevi fıtratlarını zorlamamız, ileride onarılması zor derin problemlere yol açacağı göz ardı edilmemelidir.
Örneğin kan görmekten ürken veya iğrenen bir çocuğu illa da tıp okutmaya çalışmak, eli tornavida tutamayan bir çocuğun elektronik veya bilgisayar mühendisi olmasını istemek fıtratlarına aykırıdır. Bu şekilde sırf biz yapamadık, biz kazanamadık, bari çocuğum bunu yapsın, zengin olsun, paşa olsun diyerek şartları ve fıtratlarını zorlamak zaman kaybetmekten ve insan beyni israfından başka bir ley değildir. Her çocuk özel yaratılmıştır, her insanın fıtratı farklıdır, derler ya “beşparmağımızın beşi de bir değildir”, aynen bunun gibi bir ebeveynin çocukları bile birbirinden farklı fıtratlarda yaratılmışlardır. Tabii ki çocuklar genetik olarak ebeveynlerinden bir takım kalıtsal karakterleri alarak ilerleyecek ama bu demek değildir ki çocuk tıpkı benim gibi olsun veya dediğim gibi olacak. Suyu nasıl akışına bırakıyorsak çocuklarımızın fıtratlarını ve karakterlerini, özelliklerini, niteliklerini, kabiliyetlerini ölçerek, bilerek onları sağlıklı bir şekilde yönlendirmemiz asıl olması gerekendir.
Balık tutmayı öğretmek
Ebeveyn olarak çocuklarımıza sürekli balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi tercih ederek onları hayata hazırlamak, hayata erken atılmalarını sağlamak görevimiz olmalıdır. Bazı ana babalar çocuğunun meslek edinmesini ve üniversite bitirmesini beklemeden veya bunlardan herhangi birini elde etmesini sağlamadan kendi imkânları ile yuva kurmasını sağlasa bile ileride işi ve gücü olmayan ebeveyn adaylarımız ana ve babanın eline avucuna bakacak ki bu da ila nihayet sürecek değildir. Bu ve buna benzer yuva kurmalarda genellikle hayatta yollarında dikenleri bol olan patika gibi sürekli gençlerimizi hırpalamaktadır. Sonuç olarak aile içi geçimsizlikler, bin güçlükle kurulan yuvaların yıkılması söz konusu olabilmektedir.
Biz biz olalım, gençlerimize meslek öğrenmelerini, eğitim ve öğretimlerini, okuyacaksa yüksek tahsillerini fıtratlarına uygun bir şekilde önlerini açarak yol gösterelim. Onları geleceğin mesleklerine yönlendirmeye çalışalım, bilgisayar ve internet bağımlılığı yerine meslek, sanat, karakter ve fıtratlarına göre tarım, yazılım veya elektronik gibi üretime dayalı sektörlerde çalışmalarını ve dolayısıyla üretimi destekleyici alanlarda iştigal etmelerini ve sonuçta erken iş hayatına ve yuva kurmalarını sağlayıcı tedbirler almaya çalışalım.
Biz ana babalara veya velilere düşen görevler bunlar olmakla birlikte devletimizin üzerine düşecek görevler de vardır. Bir sonraki yazımızda gençlerimizi hayata ve geleceğe hazırlamada sosyal devlet anlayışı ve uygulaması nasıl olmalıdır sorusuna geniş olarak cevap vermeye ve çözümler sunmaya devam edeceğiz. Şimdilik Allah’a emanet olunuz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.