M. Maruf ÖZÜLKÜ
Gölge gölgedir; gerçek de gerçek...
Zoru görünce en çok korkanlar, en çok bağıranlardır. Ama bu kimselerin etrafı sağlamsa bunu “kahramanlık narası” olarak tevil eder, daha dahası, kitlelere de bunu yuttururlar.
Son zamanlarda ülkemizde birileri sinsi bir manevrayla kendi zaaflarını bozuk davranışlarını halkın üstüne atıyor.
Mesela, üfürükçülükle iş görme, mesela, dogmatik düşünme, mesela, “aksini söyleme çarpılırsın” tehditleri vesaire…
Bu alışkanlıklar mütedeyyin insanlara yakıştırılıyor. Oysa bu tür davranış biçimleri çoğu kez en sosyal demokrat en laik en çağdaş geçinen çevrelerde görülmektedir.
Bu ülkede ne meseleler var ki bazı zümrelerin çirkefliği yüzünden gündeme dahi gelmez-gelemez.
Bazı şahsiyetlere giydirilen öylesine zırhlar var ki…
Siyasilerin dokunulmazlıkları onların yanında çerez kalır.
“Cemaat tehlikesi”nden “birey özgürlüğü” nden rahatlıkla söz edilir.
Ne dernekler, ne localar, ne kulüpler, ne cemiyetler, ne encümenler, ne danişler vardır ki....
Girişi olup çıkışı olmayan mahzenlerdir.
Farklı sesler mi dediniz?..
Burada aynı nakaratlar koro olarak seslendirilir.
Burada farklı kitap okumak, farklı gazete takip etmek ne mümkün.
Diyalog bilinmez. İlişkilerde hiyerarşik güce göre monologça bir ilişki vardır.
***
Halkın büyük kesiminin çağın değerleriyle problem yaşamamaktadır.
Mızıkçılık yapan başkası.
Cumhuriyet ile demokratik düzenle bir sorunu yoktur halkın.
Darbe-muhtıra ara dönem hevesiyle her dönem ortaya çıkan örgütlenenler başkası.
Halkın çok seslilikten hoşgörüden ve diyalogdan yana da bir sıkıntısı yok. Aksine tarihi birikimi var.
Tek tip yaşamayı dayatanlar başkası.
O “başka”larının maskesi her geçen gün biraz daha düşüyor.
***
Yenilik adına modernite adına halka yapılan “Batılılaşma” çağrılarının günün birinde “Doğululaşma” çağrılarına dönüşeceğini kim kestirebilirdi.
AB üyeliği sürecinde yaşananlara baktığımızda bunu ibretle izliyoruz. Helsinki ilkelerine Koppenag kriterlerine itiraz eden mütedeyyin halk olmadı.
Sahip oldukları rantı kaybetme korkusuyla statükoya dört ele sarılan o malum “başka”ları oldu.
Sandığa itiraz eden de onlardı.
Özgürlüğe sınır koyan da…
Düşünceye sansür koyan da…
O başkalarının derdi ısrarla bizi başkalaştırma.
Başaramayınca hırçınlaşıyorlar…
Hırçınlaştıkça ülkeye zarar veriyorlar.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.