Levent BİLGİ-
Halil Köprücüoğlu’na cevap-1
Durup ahkâm-ı nusret ittihad-ı kalb-i ümmette
Çıkar âsar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
1. Biz de Üstadımız gibi Namık Kemal’in, Peygamber kokan bu mısralarına biat etmişiz. Ümmetin farklı düşüncelerinden, farklı bakış açılarından, yeni yaklaşımlarından Rabbimizin rahmet sırlarının tecelli edeceğine inanmışız. Bunun içindir ki “herkes benim gibi düşünsün, bu konuyu ben bilirim, siz bilmezsiniz, benim sizin düşüncelerinize ihtiyacım yok” gibi nefsani tavırlara düşmemeyi özen gösteriyoruz.
2. İlmi, fikri, maddi, manevi her türlü istibdada karşı savaş açmışız. Çünkü istibdadın enenin bir aldatmacası olduğunu ve ayağımızı kaydıracak en önemli bir düşman olduğunu biliyoruz.
3. Ağabeylerimizin, kardeşlerimizin fikirlerini paylaşmayı, onların farklı bakış açılarıyla beslenmeyi, hiç kimseye ve hiçbir düşünceye, en ufak bir kota dahi koymadan, anlayabildiğimiz, ikram edildiği kadarıyla Risale mihengine vurarak bu düşüncelere yaklaşmayı zenginlik olarak kabul ediyoruz.
4. Rabbimize şükrediyoruz ki; kendilerinden çok şey öğrendiğimiz, Üstadımızın tabiriyle ruhumuz kadar sevdiğimiz ve bizi sevdiklerini bildiğimiz ağabeylerimiz, kardeşlerimiz var.
5. Yine Rabbimize şükrediyoruz ki; bugünlere gelmemize vesile olan ağabeylerimiz; bizden farklı, belki de yanlış buldukları düşünceler görünce, “daha dünkü çocuksunuz, bunları ben öğrettim sana, sen ne biliyorsun ki!” gibi reddedici tavırlarla yaklaşmayıp; bizi dinlemeye, anlamaya, yanlışlarımızı tashih etmeye çalışıyorlar.
6. Bizi bıkmadan, usanmadan lise yıllarımızdaki uçukluklarımıza rağmen, düzeltmeye çalışan, üzerimizdeki emeklerini ödeyemeyeceğimiz başta Halil Köprücüoğlu, Ali Katıöz olmak üzere, Manisa’dan, Gebze’den, İstanbul’dan pek çok ağabeyime sonsuz dualar, teşekkürler.
7. Bugünlerde Halil ağabeyi “Terk-i dünya” konusunda sıkıştıran o eski arkadaşlardan biri de benim. Kendisinden öğrendiğimiz gibi “Hak bildiğimiz yolda yalnız da kalsak dönmeyeceğiz, geri adım atmayacağız.” Ya bizi iman, Kur’an, Risale hakikatleri ile ikna eder, ya da başta kendisi olmak üzere sevdiğimiz herkesi “Mağara!”lara çağırmaya devam edeceğiz. (Bu arada 4 Mayıs’da Antep’de bir konferansla Mağara! söylemine devam edeceğimizi de belirteyim.)
8. Kısaca bu tartışmayı özetlemeyi istiyorum: Bu konu bizlerde Şanlıurfa’da bir grup genç arkadaşla yaptığımız dersler, müzakereler sonunda oluştu. Biz de herkes gibi modernizmin insanı sarıp sarmalayan ambalajlarından bıkmış, sıkılmıştık. Herkes gibi şikayet edip duruyor, ama hiçbir şey de yapmıyor, şikayet ettiğimiz şeylere daha da sarılıyorduk.
9. Ve bir gün Arapça Mesnevi tercümesini okurken bir cümle ile karşılaştık. Burada Üstad diyordu; “Gördüm ki, bütün lezzetleriyle beraber, dünya ağır bir yük imiş. Ve ruhu bozulmuş hastalardan başkasının bağlanmaya razı olmayacağı bir zincir imiş.” İşte bu cümleleri geçen yaz okuyunca bizde şafak attı ve yaz boyunca “Mağara!”ya çekilerek Risale okuduk. Gitmeden ben Risale Haber’de “Terk-i Dünya Manastırı” adlı yazıyı yazdım.
10. Halil ağabey’i bu konuda harekete geçiren ise Manisa’da kendilerinin davetiyle katıldığımız bir panel oldu. Bu panelde muhtemelen Manisalı dostlarımız Anadolu’daki, dünyadaki büyük Risale-i Nur hizmetlerinden, Üstadın büyüklüğünden, mehdilinden, Risalelerin ne kadar önemli eserler olduğundan, kaç dile çevrildiğinden, hizmetlerin inkişafından vs. bahsetmemi istiyorlardı.
11. Şimdi Halil ağbi! Bunları anlatmak, insanları hizmetin, Risalelerin, Üstadın büyüklüğü ile coşturmak çok kolaydı. Niye bunu tercih etmedim de insanları rahatsız etmeye kalkıştım. Benden iyi bildiğiniz bu manzarayı kısaca özetleyeyim:
12. Çünkü bu söylemler kafaları modern hayatın çirkefleri ile kirlenmiş gençleri hiç mi hiç tatmin etmiyor. İlk ve orta okulda çocuklarımızı baba, anne zoruyla dershanelere sevk ediyoruz. Ama lisede, üniversitede gençlerimizi tutamıyoruz. Çünkü onlar için Amerika’daki hizmetler veya Üstadın asrın müceddidi oluşu çok etkilemiyor. Üstad hayattayken başlayan bir Manisa hizmetinin bugün kaç üniversite öğrencisi var Halil ağbi? Yirmi bin öğrencili üniversitenizden yirmi kişiye bu kutsi iman hakikatlerini verebiliyor musunuz? Risaleyi benden çok daha iyi bilen onlarca ağabeyim bugün orada kaç liseliye hitap ediyor? Kendi çocuklarımızı bile liseye kadar zorla zapt ediyoruz, kendi evlatlarımız bile dershanelerimizde kalmak istemiyor bugün. Dershanelerimiz ne kadar ve niye gençlere hitap edemiyor Halil ağbi. Her yerde dershanelerimizin hâli malum. Daha ne kadar “kol kırılır yen içinde kalır’ı oynayacağız. Siz Almanya’daki hizmetleri anlatmaya devam edin. Gençlerimiz, çocuklarımız cep telefonları, internet, facebook, dizi, şarkı, karşı cins ilişkileri, televizyon, zengin olma hayalleri ile kaybolup gidiyorlar. Dindar aileler bile çocuklarının üniversiteyi kazanmaları için milyonlar harcarken, Allah’ı tanıtmak, sevdirmek, asrın fitnelerinden korumak için ne yapıyor, ne harcıyoruz?
13. Sizler emekliler kıraathanesine çevirdiğiniz, Manisa’nın en merkezindeki büromuzda güzel dersler yapıyorsunuz. (İnşallah ben de yakında emekli olup sizlere dahil olma arzusundayım!) Ya dışarıdaki insanlar! Dışarıdaki insanlara niye hitap edemiyoruz? Niye hep aynı kısır çerçeve içinde dönüp duruyoruz. Bir Fenerbahçe maçı kadar insanları niye heyecanlandıramıyoruz?
14. Bence iki sebep var. Ya Risaleler bugünün insanına yetmiyor, hitap etmiyor veya biz bu muhteşem hakikatleri insanlara ulaştırma, insanlara hitap etme metotlarını bilmiyoruz. Onun içindir ki yirmi, otuz yıldır tekrarlanan şeyleri duymak hâlâ çok hoşumuza gidiyor. Hayatımız Üstadın ve Risalelerin büyüklüğünü birbirimize anlata anlata geçip gidiyor.
15. Ha bir de cemaat taassuplarımız var. İhlaslı ihlaslı sen mi tepelerde olacaksın, ben mi’lerimiz var. Senin cemaatin büyük benimki büyüklerimiz var. Küçük ama asıl Nurcular biziz, gerisi sahtelerimiz var… (Sen başlattın Halil ağbi, daha devam edeyim mi?)
16. İşte ben tüm cemaat taassuplarımıza, sen ben kavgalarımıza, gerçek Nurcular bizleriz’e, yanlış Risale ve Üstad böbürlenmelerimize, “filan memleketlerde büyük hizmetler yapıyoruz ama”larımıza, “Terk-i Dünya” diyorum Halil ağbi.
17. Bu Risaleler haksa, doğruysa ve Allah’ın biz ahir zaman insanlarına uzattığı belkide son Yed-i Beyza ise, biz bu hakikatlerin tebliğinde yanlış bir şeyler yapıyoruz. Yanlış yerlerde dolaşıyoruz. Hâla bedava Risale dağıtarak, Üstadın resimlerini asarak, Risaleleri sloganlaştırarak hizmet ettiğimizi sanıyoruz.
18. Hâlâ takım tutar gibi, yabancı ülkelerde Risale okunmasıyla, büyük binalar yapmakla, çok gazete, dergi, kitap satmakla övünüyoruz. Kaç yıldır aynı salonda hafta sonu genel ders yapıyorsunuz Halil ağbi. Galatasaray’ın bile taraftarları her sene öylesine artıyor ki, yeni statlar yapmak gerekiyor. Siz hâlâ aynı salona mı sığıyorsunuz? İşte ben bu yerinde saymalara Terk-i dünya diyorum.
19. Ben “Terk etmeden terk etme” sloganıyla daldığımız dünyevileşmeye “Terk-i Dünya” diyorum. Bir zamanlar kitaplarıyla yetiştiğimiz, hayranlık duyduğumuz yazar ağabeylerimizin artık Risale hakikatlerini anlatmak için çağrıldıkları yerlerle pazarlık yaptıklarını biliyor musunuz? Hem de kendileri değil, tuttukları bayan sekreterlerle pazarlık yaptıklarını duydunuz mu? İsterseniz fiyatları ben söyleyeyim: İstanbul için 1000 lira, İstanbul dışı 1500 lira. Bu arada 500 liralık da kitap almanız gerekiyor. İşte ben bunlara “Terk-i Dünya” diyorum ağbi. Yıllarca büyük bildiklerimiz böyle küçük hesaplar yapıyorlarsa ben “Mağara!”ya gidiyorum ağbi.
20. Aslında bütün bunları benden iyi biliyorsunuz. Belki de yıllardır konuştuğumuz şeyler. Ama niye bu problemleri görmezlikten geliyor, çözümlerini aramıyoruz. Hem şikayet ediyor hem de hiçbir şeyi değiştirmiyoruz. Panelde bir batılının tespitini aktarmıştım. Adam diyordu; “Doğu’da bütün değişiklikler, aslında hiçbir şey değişmesin, her şey aynı kalsın diye yapılır.” Evet, bir sürü şeyi değiştirdiğinizi biliyoruz. Ama sonuç ağbi, sonuç nedir? Türkiye’deki, Manisa’daki, hizmette aktif arkadaşların yaş ortalamasını söyleyebilir misiniz bana?
21. Şunu da tahmin edebiliyorum Halil ağbi. Muhtemelen panelde benim anlattıklarımdan sonra birileri size “Getirdiğin adama bak, ne anlattığı belli değil” demişlerdir. Evet ben risk alarak onların bekledikleri, alıştıkları hiçbir şeyi söylemedim. Benim Manisa’nın haşarı çocuğu olduğumu en iyi siz bilirsiniz. Bu arada panele katılan bir doçent hocamız daha sonra Urfa’da bir programa gelmişti. Dedi ki “Keşke Manisa’daki konuşmanızı biraz değiştirip, üniversitede de yapsaydık. Tam da gençlere göre harika bir konuşmaydı.” Ben dedim; “Ama bazı ağabeylerimiz hoşlanmamış olabilir.” O dedi; “Biz her gün gençlerle beraberiz, eğitimciyiz, bu konuşmayı mümkün olsa tüm üniversitelerde, bütün gençlere dinletmeliyiz”
22. Kendi kendime son söz:
Hep aynı yerden, aynı noktadan mı bakacaksın?
Hayatı hep aynı perspektiften mi seyredeceksin?
Her daim olagelenden yana mı seçimde bulunacaksın?
Alıştıklarının, genel ve yaygın olanın dışına hiç mi çıkmayacaksın?
Hep garantici mi kalacaksın?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.