Hamza Emek Ağabey, Risale Akademi'de anıldı

Hamza Emek Ağabey, Risale Akademi'de anıldı

Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Hamza Emek, Risale Akademi'de anıldı.

Abdullah Yargı'nın haberi
RİSALE HABER - ÖZEL 

Risale Akademi'de vefatının 24. yılında Hamza Emek Ağabey anısına bir program düzenlendi. Programa Hamza Emek'in kızları ve yakın akrabaları da katıldı.

Program, saat 18.00'de kârî' ve İlahiyatçı - Yazar İhsan Atasoy'un Kur'an tilavetiyle başladı. Kur'an tilavetinden sonra Hamza Emek Ağabeyi anlatan kısa belgesel gösteriminden sonra Risale Akademi kurucu üyesi Dr. İsmail Benek programla ilgili kısa bir açış konuşması yaptı. Benek; Hamza Emek adına ikincisi yapılan bu organizasyonun bundan sonra da devam edeceğini belirtirken Risale Akademi'nin önümüzdeki dönemde planladığı bazı programların da müjdesini verdi.

Babamın 'Ağabey' olduğunu zaman içinde fark ettik

Programa katılan Hamza Emek'in kızlarından Nurgün Öztaş, babasının anılmasından çok hoşnut olduğunu söyledi. Babasının derdinin her zaman Üstadı ve davası olduğunu ifade eden Öztaş, babasının çok merhametli, şefkatli fakat oldukça otoriter olduğunu ve bunları da çok güzel harmanladığını anlattı. "Babam, erkek çocukların öncelendiği zamanlarda beş kızını da çok önemserdi." dedi. Hamza Emek'in zaman içinde babalık yönünün yanı sıra Risale-i Nur davasında 'ağabey' olduğunun da farkına vardıklarını ve bu durumun anlamının ve hissettirdiklerinin çok farklı olduğunu ifade etti. Konuşmasında yoğun bir duygusallığın hissedildiği Öztaş, katılımcılara teşekkür ederek konuşmasına son verdi.

Risale-i Nur'a yakın olmak bir sorumluluktur

Nurgün Öztaş'tan sonra, Emek ailesinin yakın dostu, Çalışkan ailesinden Said Çalışkan (Mehmet Çalışkan'ın oğlu)  söz aldı. Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Çalışkan, "Eskiler 'âdet çıkarma' der ama böyle âdetleri çıkarmak gerekli" diyerek bu tür organizasyonları gerçekleştirmenin önemine değinerek ve Risale Akademi'ye bu tarz çalışmalarından dolayı teşekkür etti. 

Bediüzzaman'ın getirdiği mesajın sadece Türkiye ahalisi için değil, bütün insanlar için olduğunu söyleyen Çalışkan, "Onun yazdıkları bir ümmînin bile anlayabileceği düzeydedir." diyerek Risale-i Nur'un mesajının herkes için olduğunu belirtti. Said Çalışkan sözlerine şöyle devam etti: "Hamza Ağabey gibi saff-ı evvel ağabeylerin hepsi samîmî idiler. Risale-i Nur'a yakın olmak bir sorumluluktur. O sorumluluk ta idrak edilirse nimettir, fark edilmediğinde ise nikmettir.

Üstad'ın Emirdağ'a gelmesinde bir hikmet vardır. Malazgirt Savaşı'ndan sonra İslam ordusunun ilk fethettiği yerlerden birisi Emirdağ'dır. Üstad, böyle âlemşumül  bir davada bu kadar stratejik bir yere (Emirdağ) lojistik destek olmadan gitmez. O, talebeleri onu bilmezken de kimlerin kendisine talebelik edeceğini biliyordu.

Hepsinin ruhu şâd olsun. Onları iyi anlamak lazım." diyerek sözlerine son verdi.

Hazreti Hamza başlıklı mektup

Bediüzzaman'la ilgili 30 kitap kaleme alan Necmeddin Şahiner, sözlerine risalelerle alakalı ilk çalışmalarından bahsederek başladı. Risale-i Nur'la tanışmasına ilk defa Nazım Gökçek'in vesile olduğunu; Hekimoğlu İsmail'in Emirdağ'da Sabah adlı yazısından çok etkilendiğini söyledi.

İlk talebelerle alakalı Üstadın "Nur talebelerinin hayatları da benim hayatıma benziyor." sözünü nakletti ve Hamza Emek Ağabeyin hayatının Üstadın hayatıyla benzer noktalarına değindi. 

Daha sonra Milliyet gazetesinin Hamza Emek Ağabey ile alakalı o günkü iftiralarını aktaran Şahiner, gazete küpürlerini gösterek "Türkiye'deki gazeteler Türkiye'nin yüz karasıdır." dedi. Şahiner, Emirdağ'ın mübarek bir yer olduğunu, Hamza Emek'in akrabalarının da müstesna ve mübarek şahsiyetler olduğunu belirterek, Bediüzzaman'ın Emirdağ'a gelmesinin tesadüfî olmadığını söyledi.

Kuş Ömer

Necmeddin Şahiner, Said Çalışkan gibi Emirdağ'ın sıradan bir yer olmadığından bahsetti. Hamza Emek'in eşinin dedesi olan ve Emirdağ'da müezzinlik yapan Ömer Efendinin bir gün ezandan sonra uçtuğunu, daha sonra hanımına gelip "Benim bu sırrımı kimseye söyleme." diyerek bir gün sonra vefat ettiğine dair bir kerameti de anlattı.

Şahiner, Zübeyir Ağabeyin kendi el yazısıyla Hamza Emek'e yazıdığı ve Hazreti Hamza başlıklı mektubunu gösterdi.

Bir günde hasımlarımın bin tanesini mağlup edebilirdim

Necmeddin Şahiner'den sonra sözü devralan İhsan Atasoy, Hamza Emek'i rahmetle andı. Hamza Emek Ağabeyin çalıştığı için Pazar günleri Üstadın hizmetine gittiğini ve yine böyle bir günde yaşadığı hatırayı nakletti:

"Bir gün yine Pazar günü dağa gitmek için evden çıktık. Üstad camiye geldi, birdenbire durdu, düşünceli bir şekilde abdestini tazeledi. Bana, 'Bugün sen gelme.' dedi. Ben de ayıp olur diye "Neden Üstadım?" diyemedim. Kalben bir hata mı ettik deyip; "Peki, üstadım." diyerek eve geri döndüm. Bir müddet sonra kapı çalındı. "Üstadı karakola aldılar." dendi. O sırada da daha önce bir kere daha gelmiş olan Binbaşı Reşit Bey geldi ve "Beni Üstadla görüştür." dedi. Ben de hiddetle "Üstadla görüşecek hal mi var!" diyerek apar topar karakola gittim. Baktım ki Üstad karakoldan çıkarken çok öfkeliydi. Sarığı iğreti duruyordu. Birlikte eve geldik, ben sobayı yaktım o da hava tazelensin diye pencereleri açtı ama hala öfkeliydi. Ben nedenini sormaya çekindim fakat "Üstad geçen gelen Binbaşı Reşid Bey geldi, sizinle görüşmek istiyor." diyebildim. Üstad binbaşıyı çağırttı. Binbaşı geldiğinde hala öfkeliydi. Otururken "Kardaşım Reşid, (Kur'an'ı göstererek) bu Kelam-ı Kadimin hakkı için, otuz yıldır bu benim virdimdir (celcelutiye), şu iki satırı okumuyorum. Çünkü İmam Ali (radiyallahu anh) bana dedi ki: 'Ya Said, başına bir sıkıntı, musibet geldiği zaman burayı oku.' 

Eğer ben bu yolu tercih etsem bir günde hasımlarımın bin tanesini mağlup edebilirdim. 'Fakat kuvvet var, müsaade yok.' 

İhsan Atasoy, Üstadın bazı zor anlarında manevi kuvvetini kullandığını ifade etti.

Ağabeylerin o ihlasını hatırlayınca

İstanbul'da uzun seneler Risale-i Nur hizmetinde bulunan Muhsin Demirel, Üstadı ve ağabeyleri rahmetle anarak başladı. Hamza Ağabeyle ne zaman tanıştığını hatırlamadığını söyleyen Demirel, "Hamza Ağabey, ben çok küçükken İstanbul'daki evimize gelirdi. Zaten o zamanlar sadece Süleymaniye dershanesi ve bizim ev vardı. İstanbul'da çok Nurcu yoktu. Bir insan babasını ne zaman tanıdığını hatırlamazsa ben de Hamza Ağabeyi ne zaman tanıdığımı hatırlamıyorum, o kadar küçüktüm. Ağabeylerin hizmetinde 10 sene şoförlük yaptım. Zaten o zamanlar tek bir araba vardı. O da hizmetlerde, ziyaretçilerin karşılanmasında, ağabeylerin işlerinde 7/24 kullanılırdı. O zamanlar her şey çok samîmiydi. Ağabeylerin o ihlasını hatırlayınca şimdi kendimden utanıyorum. İlk önce onları anlayarak işe başlamak lazım." diyerek sözlerine son verdi.

İhsan Atasoy'un yaptığı hatim duası sonrası yemek ve ikram kısmına geçildi. Necmettin Şahiner ve İhsan Atasoy kitaplarını imzalayıp okuyucuların sorularını cevapladılar. 

Haber Fotoğrafları için TIKLAYINIZ

foto_galeri-002.gif

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.