Hariciler kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır ve temel özellikleri nelerdir?
İşte hariciler bu hadisin çizdiği çerçevede insanlardır
Hariciler, Hz. Ali döneminde meydana gelen Sıffin savaşından sonra ortaya çıkarlar. Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasında meydana gelen bu savaşta, Hz. Muaviye taraftarları yenileceklerini anlayınca mızraklarının ucuna Kur'an sayfaları takarlar, "Aramızda Kur'an hakem olsun." derler. Bunun üzerine çatışmalar durur, görüşmeler başlar.
İşte bu "Hakem Olayından" sonra bir kısım insanlar "Sen insanları hakem olarak kabul ettin. Halbuki hüküm ancak Allah’ındır." diyerek Hz. Ali'nin saflarından ayrılırlar.(1) Bunlara "hariciler" denir.
"Hüküm ancak Allah'ındır."(2) cümlesi, haricilerin sloganı haline gelir. Hatta bir gün Hz. Ali halka hitabederken haricilerden biri kalkar, "Ey Ali! Allah’ın dinine insanları ortak kıldın. Hüküm ancak Allah’ındır." der. Bunun üzerine her taraftan "Hüküm ancak Allah'ın!", "Hüküm ancak Allah'ın!" sesleri yükselir. Hz. Ali buna mukabil şöyle der:
"Söz, hak bir söz, fakat bununla batıl murat ediliyor."(3)
Bir gün Hz. Peygamber (asm) ganimet dağıtırken biri çıkar, "Ya Muhammed, adil ol! Adaletle dağıtmadın!" der. Kıpkırmızı olan Hz. Peygamber "Ben adil olmazsam daha kim adil olur?" der ve şunu bildirir:
"Dikkat edin, bunun neslinden (bu cinsten) ilerde bir kavim zuhur edecek. Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar."(4)
İşte hariciler bu hadisin çizdiği çerçevede insanlardır. İslam kahramanı Hz. Ali'yi bile tekfirden çekinmemişlerdir. Aslında ibadete düşkündürler. Hz. Peygamber (asm)'in tarifiyle,
"Sizden biri onların namazı yanında kendi namazını, onların orucu yanında kendi orucunu küçük görür. Lakin onların imanı boğazlarını aşmaz."(5)
Şatıbî'nin yorumuyla, yani okuduklarını anlamazlar.(6)
Hz. Ali, İbn-i Abbası haricilere elçi olarak gönderir. Onlar "Hüküm ancak Allah'ın!" dediklerinde İbn-i Abbas şöyle der:
"Evet, hüküm ancak Allah'ın. Fakat Allah karı-koca arasındaki geçimsizlikte hakem tayinini istemiştir.(7) Keza, ihramlı iken avlanan hakkında yine hakem tayin etmiştir.(8) Dolayısıyla karı-koca ve av meselesinde hakem tayin etmek mi önce gelir, yoksa ümmeti ilgilendiren bir meselede mi?"(9)
Hariciler genelde çöl Araplarıdır. İslam öncesinde fakir bir halde yaşamışlardır. Çölde yaşamaya devam ettiklerinden İslam'a girince de ekonomik durumları iyileşmez. Bunların fikirleri basit, tasavvurları dardır. Bu yüzden "dinde mutaassıp, mahakeme güçleri noksan" insanlardır. Çabuk öfkelenirler, kolaylıkla infiale kapılırlar. Yaşadıkları çöl misali, sert tabiatlı, katı kalplidirler.(10)
Hariciler gayri müslimler yerine hep Müslümanlarla uğraşmışlardır.(11)
Hoşgörüsüzlük, fanatiklik, kendinden olmayanlara kapıları kapatmak, kaba kuvvete, şiddete başvurarak politik değişmeyi etkilemek ve dar kafalılık bunların en belirgin özelliklerindendir.(12)
Hariciler her günahı küfür olarak kabul ederler. Büyük günah işleyenlerin ebedi cehennemde olacağını söylerler.(13) Onlara göre küfür ve imanın ortası yoktur.(14) Amelin imandan bir cüz olduğunu iddia ederler. Müşrikler ve kafirler hakkında inen ayetlerin zahiri manalarından hareketle hüküm çıkarırlar.(15) Mesela,
"Ona bir yol bulan için beytullahı haccetmek Allah'ın insanlar üzerinde hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir."(16)
ayetiyle, hacca gitmeyenin kafir olduğuna hükmederler. Halbuki hüküm hac yapmayan için değil değil, onu inkar eden içindir.(17)
Keza, "Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir." (18) ayetiyle fasıkın, günahkarın mü'min olmadığına delil getirirler.(19) Halbuki, Allah'ın indirdiğini tasdik (kabul) etmeyenin kafir olduğuna itiraz yok ise de Allah'ın emrini kabul ettiği halde yapmayan günahkarlar yine mümindirler. Bunlara asla kafir denilemez.
Neredeyse bir iman esası konumuna yükseltilen dinî hoşgörüsüzlüğü siyasî alana da taşımak, kendinden olmayanlara karşı zora başvurarak sosyal ve politik değişmeyi sağlamaya çalışmak şeklinde özetlenebilecek olan Hârici siyaset anlayışının uzantılarını sonraki dönemlerde de görmek mümkündür. İslâm tarihi boyunca bazı grup ve fırkaların benzer radikal anlayışları bayraklaştırdıkları bilinen bir husustur.
Hz. Peygamber (asm)'in İslâm toplumunun oluşup gelişmesinde göstermiş olduğu esnekliği ortaya koyamayan Hâriciler, zamanla küçük gruplara ayrılmışlar ve kendilerinin dışındaki Müslümanlar için başvurdukları zor kullanma yöntemini kendilerinden kabul etmedikleri diğer Haricî gruplara da uygulamışlardır.
Sonuçta giderek küçük gruplara ayrılan Hâricîler'den ancak itidali tercih edenler bugüne ulaşabilmiştir. Günümüzde Umman, Zengibar, Doğu ve Kuzey Afrika'da küçük topluluklar halinde yaşayan ve artık Müslüman çoğunluğu tekfir etmeyen, amaçlarına ulaşmak için de siyasî cinayetlere başvurmayan Hâriciler İbâdî mezhebine bağlıdır. Aradan geçen uzun zaman onları geniş İslâm topluluğunun etkisi altına almıştır.(20)
Kaynaklar:
1. Şehristani, s. 106-107; Eş'ari, I, 167-168; İbnu Teymiye, Takıyyüddin, et-Tefsiru'l - Kebir, Daru'l- Kütübi'l- İlmiyye, Beyrut, 1988, II, 8-9; Şatıbi, Ebu İshak, el- Muvafakat fi Usuli'ş- Şeria, Beyrut, ts., III, 292; Ebu Zehra, Muhammed, Tarihu'l-Mezahibi'l-İslamiye, Daru'l-Fikri'l-Arabi, I, 65; Yemeni, Ebu Muhammed, Akaidu seles ve's- Sebîne fırka, Tahkik: Muhammed Abdullah Zerban el-/amidi, Mektebetu'l- Ulûm ve'l- Hikem, Medine, 1414 h., I, 11-12; Kılavuz, s. 311.
2. En'am, 57; Yusuf, 40, 67.
3. Şehristani, s. 107 (dipnotta).
4. Buhari, Megazi, 61; Müslim, Zekat. 144-146; İbnu Hanbel, III, 4.
5. Buhari, Menakıb, 25; Müslim, Zekat, 147; İbnu Mace, Mukaddime, 12.
6. Şatıbî, el-İ'tisam, s. 403.
7. "Eğer karı- koca arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem gönderin" ayetine işarettir. Nisa, 35.
8. Maide, 95.
9. Cevzi, İbnu Kayyim, İ'lamu'l- Muvakkiin an Rabbi'l - Alemin, Daru'l - Kütübi'l -İlmiyye, Beyrut, 1991, I, 163; Şatıbi, el- Muvafakat, III, 292.
10. bk. Ebu Zehra, I, 68-69.
11. Akyol, Taha, Haricilik ve Şia, Kubbealtı Neş. İst. 1988, s. 97.
12. Fazlurrahman, İslam, Ter. Mehmet Aydın ve Mehmet Dağ, Selçuk Yay. Ank. 3. Bsk, s. 234.
13. Eş'ari, I, 167-168.
14. Taftezani, Şerhu'l - Akaid, s. 140-141.
15. bk. Şatıbî, İ'tisam, s. 404; Koçyiğit, Talat, Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar, TDV. Yay. Ankara, 1989, s. 37-39.
16. Âl-i İmran, 97.
17. Ebu Zehra, I, 71-73.
18. Maide, 44.
19. Alûsî, VI, 145.
20. bk. DİA, HAricilik md.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.