Hastanenin acil servisinde çalışan doktorlar namazı kazaya bırakabilir mi?
Doktor hamile calisan bir arkadasim icin soruyorum.Acilde tek doktor olarak calisiyor.Hamilelikten dolayi abdest tutamiyor.Bilerek te namazini kazaya birakmak istemiyor,yogun calisan bir hastane oldugu icin acilde tek gorevli oldugu zamanlarda namaz...
Öğle ile ikindi namazlarını ya öğlenin vakti veya ikindinin vakti içinde sırası ile arka arkaya kılabilir. Akşam ile yatsıyı da böyle yapabilir (yani ikisinden birinin vakti içinde birleştirerek kılabilir. Böylece namazlar için daha uzun bir vakit bulacağı için fırsat da bulabilir. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)
Diyanet İşleri Başkanlığının konuyla ilgili değerlendirmesi:
Belirli şartları taşıyan her Müslüman’a günde beş vakit namaz farzdır. Her namaz kendi vakti içinde eda edilmek üzere farz kılınmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “namaz, müminler üzerine belli vakitlerde eda edilmek üzere farz kılınmıştır.” (Nisa 4/103) buyrulmaktadır. Bu itibarla normal şartlarda her namazın vaktinde kılınması gerekir.
Ancak geçerli bir mazeretin olması durumunda namazlar birleştirilerek (cem’ edilerek) kılınabilir. Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehadetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her Müslümanın namaz kılması farzdır.
Terk edilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir.
Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve başla da olsa ima ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın” (Buhari, Mevakit, 37; Müslim, Mesacid, 314-316) buyurmuştur.
Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalblerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar” (Nur, 24/37).
İş sıkışıklığına gelince bir Müslüman kendi işiyle uğraşıyorsa bilir ki Müslümanın öncelikli işi farz namazlarıdır. Eğer işçi ise işverenin veya işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, günlük dini görevleri olan namazlarının hiç değilse farzlarını kılabilme imkanını sağlaması gerekir. Ancak çalışanın da işini aksatmamak ve iş disiplininin korunması açısından işverenin veya amirlerin iznini alması uygun olur.
İkinci seçenek: Bir kısım İslam alimlerinin yapılmasına izin verdiği cemdir. “İki namazı birleştirmek” anlamına gelen “cem” öğle ile ikindi namazlarının öğle veya ikindi vaktinde; akşam ile yatsı namazlarının da akşam veya yatsı vaktinde birlikte kılınmalarını ifade eder. Hanefi mezhebine göre cem sadece hacılar için söz konusudur.
Önemli mazeretlerin bulunduğu durumlarda Hanefi birisi de diğer mezhepleri taklit ederek anılan namazları cem ederek kılabilir. Mesela doktorun ameliyatta iken namazı vaktinde kılamaması gibi zaruret ve ihtiyaç hallerinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazları, cem-i takdim veya cem-i te’hir ile kılınabilir.
“İki namazı birleştirmek” anlamına gelen “cem” öğle ile ikindi namazlarının öğle veya ikindi vaktinde; akşam ile yatsı namazlarının da akşam veya yatsı vaktinde birlikte kılınmalarını ifade eder.Hanefi mezhebine göre cem sadece hacılar için söz konusudur. Arefe günü Arafatta ikindi öne alınarak öğle vaktinde birlikte (cem-i takdim) kılınır.
Aynı gün akşam namazı geciktirilerek Müzdelife’de yatsı vaktinde birlikte (cem-i te’hir) kılınır. Bunun dışında namazları cem ederek kılmak caiz değildir (Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, I, 127).
Diğer mezheplerde (aralarında bazı konularda ihtilaf olmakla birlikte) sefer, yağmur, fırtına gibi mazeretlerle öğle ile ikindiyi veya akşam ile yatsıyı cem-i takdim ya da cem-i tehir yoluyla kılmak caizdir. Bu görüşün delillerinden birisi şudur: İbn Abbas; “Rasulüllah (s.a.s.) Tebuk seferinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek kıldı” (Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 51, 52, 53) demiştir.
Hanefiler bu ve benzeri hadislerde söz konusu olan cemin suri (öğle namazını vaktin sonunda, ikindiyi de vaktin başında kılarak, peşi peşine) olduğunu söylerler (el-Muvatta Rivayetü Muhammed b. Hasen, I, 306; Tahavi, Şerhu Meani’l-asar, I, 161; İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, I, 174).
Namazları birleştirerek kılacak kişi, bu namazları peş peşe ve sırasına göre kılar; iki farz arasındaki sünnetleri kılmaz, başka bir şeyle meşgul olmaz. Öğle ile ikindinin farzları, öğle veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsının farzları, akşam veya yatsı vaktinde peş peşe, ara vermeden kılınır. Sorunuzda bahsettiğiniz kişi iş yoğunluğu yaşadığı durumlarda ve abdest sıkışıklığı yaşadığı durumlarda -normal yaşamında alışkanlık haline getirmeden- yukarıda anlatıldığı şekilde namazlarını cem ederek kılabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.