Ebu bekir
Hatıra Nurculuğu
Hafızamız olmasaydı hayatımız nasıl olurdu acaba? Geçmişi hatırlamadan, geçmiş yaşananlardan bugüne hiçbir şey aktarmadan yaşamak hayatın anlamını büyük ölçüde değiştirirdi şüphesiz. Her insan için hatıralar önemlidir değil mi? Unutulmak istenen hatıralar vardır. Ya da medet umulan hatıralar. İnsan hatıralarıyla birlikte yasar. Ufak birer geçmiş zaman makinesidir hatıralar.
Nur talebeleri için de hatıralar önemlidir. Bir bakıma cemaatin magazinidir hatıralar. Belli oranda onlardan da faydalanmak gerekir elbette. Ancak uzun bir süredir neredeyse hatıraların, Risalelerden daha ön planda olduğu bir durum yaşanıyor. İçtimai ölçüler Risalelere göre değil de, hatıralara göre şekillenir oldu. Adeta bir hatıra nurculuğu akımı ortaya çıktı.
Bizler maalesef tefekkürü olmayan bir milletiz. Bediüzzaman’ın bu topluma kazandırdığı en önemli şeylerden biri de tefekkürü hayatımızın merkezine getirmesidir. Tefekkürü unutmuş bir millete Risale-i Nur gibi tefekkürün en üst mertebesinde olan eserleri hediye etmiştir.
Bu toplumun en çok tefekkür eden, fikir üreten insanları olması gereken Nur talebelerinin, tefekkürü değil de, hikâye tarzı hatıraları daha çok tercih ediyor olması, şüphesiz bir kolaycılıktan ileri geliyor. Zira kendi kafamızla düşünmek güçtür. Metin Karabaşoğlu, Risalelerin dilinin ağır olduğunu iddia eden düşünceye karşı, ‘Risaleler mi ağır, biz mi hafifiz?’ diye sormuştu. Gerçekten de, bizler ancak hatıra, gezi yazıları okuyabilecek hafiflikte miyiz? Kendimizi kandırmayalım. Belki de öyleyiz. Zira ülkemiz dünyanın en çok TV izleyen ülkelerinin başında geliyor. Günün 3–4 saatini TV başında geçirip, hipnotize bir hale gelen insanların fikir seviyesi de ancak roman, gezi, hatıra okuyabilecek bir seviyedir. Belki bunların okunduğuna bile şükretmek gerekir. Ama özellikle Nur talebelerinin böyle bir lüksleri olabilir mi?
Bugün Risale-i Nur’ların ve Bediüzzaman’ın kapalı bir dille adeta 'nurcunun nurcuya propagandası' şeklinde anlatılması ve hatıra nurculuğunun revaç bulması, Risale-i Nur’ların önündeki en büyük engellerden biridir kanaatindeyim. Basında bir tarama yapsak, Risale-i Nur üzerine yapılan fikir çalışmaları mı, yoksa Üstad ve talebelerinin hatıra, gezi, vs nakilleri mi daha çok karşımıza çıkar? Benim internette gördüğüm kadarıyla, ikinci kısım yazılar, fikir çalışmalarından çok daha fazla maalesef.
Oysa unutmamak gerekir ki, Bediüzzaman, kendi Tarihçe-i Hayat’ı yazılırken, şahsını ilgilendiren mevzulara dahi izin vermemiş, nazarları her zaman risalelere çekmeye çalışmıştır. Yine kendisini ziyaret etmek isteyenlere, zahmete girmemelerini, kendisini ziyaret yerine Risale-i Nur okumalarını tavsiye etmiştir. Kendilerinden hatıra anlatması istenen Ağabey’lerin ısrarla ‘risale okuyun’ demelerine rağmen ve üstelik neredeyse anlatılmamış hatıra kalmamışken, birçok hatıra birden çok kitapta defalarca yayınlanmışken, Nur talebelerinin önemli bir kısmının halen Risalelerden çok hatıralara ilgi duyuyor olması, bence ciddi bir zaaftır.
Hatıra Nurculuğunun diğer bir tehlikesi de, saff-ı evvel ağabeyleri şeyhleştirmek gibi, onların da asla arzu etmediği ve istemediği durumları netice verme ihtimalidir. Elbette ki, hayatlarını davalarına adamış, bu uğurda nice çilelere göğüs germiş, sahabe mesleğinin bu zamandaki önderleri olan hakikat kahramanı ağabeylerimize hürmette kusur etmemeliyiz. Ancak, Bediüzzaman ‘mesleğimiz tarikat değil’ derken, kendisinin şeyh olmadığını söylerken, bugün bizlerin ‘şeyh uçmaz mürit uçurur’ sözünü teyit edercesine, Üstad’ın talebelerini şeyhleştirmeye, onları kusursuz şahıslar gibi görmeye ne hakkımız var? Bu, en başta o Ağabeylere, sonra da Risale-i Nur mesleğine yapılmış bir haksızlık değil midir? Bu anlayışın neticesi, şahsını hep geri planda tutmaya çalışan Bediüzzaman’ı tabulaştırmaya kadar götürebilir ki, bir fikri yok etmenin en kolay yolu da o fikri tabulaştırmaktır. Üstelik anlatılan hatıraların bir kısmı, Risale-i Nur grupları arasında tefrikaya sebep olmakta ve belki de defalarca konuşulup tartışılmış, çoktan kapanmış meseleleri tekrar gündeme getirerek, ittihat ve uhuvveti sarsacak bir sonuca sebebiyet verebilmektedir.
Üstadı nurculara karşı övmek, onunla veya onun talebelerinin hatıralarıyla ilgilenmek yerine, ne dediğine daha fazla kulak kabartmalıyız. Zira Risale-i Nur’suz nurculuk olamaz. Bizim öncelikle kendimize, sonra da bugünün insanlarına Nur hakikatlerini anlatabilmemiz için, hatıra yazma merkezlerine değil, fikir üretme merkezlerine ihtiyacımız var. Çünkü Nura muhtaç insanları hatıralarla değil, ancak fikirlerle ikna edebiliriz. Dolayısıyla içe dönük hatıra çalışmalarından çok daha fazlasını, dışa dönük fikir çalışmaları için sarf etmeliyiz.
Hatıralar elbette önemlidir. Ancak Risaleler’in önüne geçmemek kaydıyla. Zira hatıralar magazindir. Magazinse ilave olarak verilir. Ektir, asıl değildir. Hatıra Nurculuğundan, müdakkik Nurculuğa geçebilmek, tefekkürü yeniden hayatımızın merkezine getirebilmek ümit ve temennisiyle…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Hay Allah razı olsun Hasan bey kardeşim. Oh beeee... diyebileceğim bir konuyu ele almışsın. Köy kahvesinde 6 değil 66 kez tekrar edilen avcılık hatıraları gibi "biz falan tarihte şöyle uçtuk böyle uçtuk......" hikayelerinden gına geldi artık. ................ 25 ila 30 yaşına kadar yaptıklarından başka bilgi hazinesine bir şeyler eklemeyen, dünyevi meşgaleleri içinde kaybolmuşlar ileri yaşlarda hatıralarla övünerek kendilerine kıymet atfediyorlar. Her gelişimin de önenünde "tecrübe" diyerek kaskatı dururlar. Bu satırları yazan da o gruptandır. Zira 50 yaşın üzerindedir. Hatıralarını fazla öne çıkaranlar sabun fabrikasının hammadde girdisi olurlar ancak. "Ey mezarı müteharrik bedbahtlar... Gelen nesli önünden çekiliniz !!" hitabına muhataptırlar.
Yanıtla (0) (1)Hatiıradan mesaj çıkarmak yerine kıymetini muhkemleştirmek isteyenlere gereğinden fazla itibar etmeyelim artık. Eline kalemine sağlık.
Sn. Yusuf Beyaz, hatıra anlatanları kıskandığını düşünüyorum. Ne var bunda zamanında ihlasla hizmet etmiş abilerimizin güzel hatıralarını dinlemek onlardan aşk şevk heyecan almak yanlış bir şey mi?
Yanıtla (0) (0)"Çalış senin de olur" demiş hizmet et sen de torunlarına biraz anlatacağın şeyler olsun....
Ah kardeşim hasan ve senin gibi düşünen kardeşlerim . Ne muhterem abilerin böyle magazinsel habere ihtiyaçları ve nede hatıra övünmelerine ihtiyaçları var .O muhterem abiler aldıklarını üstadımızdan fazlası ile almışlar . bu çeşit mevzular sizin boyunuzu aşar . Lütfen lahikaları tutii kuşu gibi okumayın...
Yanıtla (0) (0)yorum yazan kardeşler,abiler; haddim olmayarak buraya birşeyler yazmaya yeltendim. yorum sahiplerinin birbiri hakkında böyle ittiham edercesine konuşması uhuvvet ve ihlas risalelerinden ne kadar nasipdar olduğumuzu gösteriyor maalesef.
Yanıtla (0) (0)Ey .......................... bu ifadeleri yazma hakkını sana kim verdi . kimsin , ........................................................ Bu hizmetin senin gibilerin ..................... fikrine ihtiyacı yok....
Yanıtla (0) (0)BUNA TARİHÇE-İ HAYAT'TAN ALINTI YAPARAK CEVAP VERİYORUM: "Hem Üstadın mesleğini, meşrebini ve hususî ahvalini, pek çok seciye ve hasletleri şahsında ve hizmetinde toplayan şahsiyetini tarif edemedik. Onun yaşadığı müteaddit hayat safhalarını yakından gören ve içinde bulunan talebe ve hizmetkârlarını birer birer dinlemek ve görüşmek lâzımdır ki, tarihçe-i hayatı bir derece mufassal hazırlanabilsin."
Yanıtla (0) (0)Daha önce yazmıştım.. İttihada ve ihlasa muhtacız diye. Şimdi yorumları okuyorum da.. ................. ifadelere dökenler bile var.. Üstadın mülhidler için söylediği "mezarı müteharrik" ibaresini bile kullanmış birisi. Yazık.. Sonra dedim kendi kendime.. Biz mi Nurcuyuz? Ne Risale-i Nur'dan, ne İhlas Risalesinden, ne de alçakgönüllülükten bir haberimiz var. Tamam sayıları çoğalttınız da abiler, nerede ihlas ve uhuvvet. Demek ki bu sistemde bir yanlışlık var kardeşim. Risale-i Nur'a perde olanlar var demek ki. Nefislerini ve enelerini Risale-i Nur'un önüne geçirenler var. Risale-i Nur dendi mi kaçan, başka tevillere sığınan adam Nurcu mu olur? Ya Risale-i Nur yanlış, ya biz yanlış yoldayız. Risale-i Nur doğru olduğuna göre, nedir bu ihlassızlık, uhuvvetsizlik, kardeşinin gayet mutedil bir dille Risale-i Nur'a çağırmasına tahammül edememek. Bunlar yakışıyor mu Nurculara? Hani itithad, uhuvvet, hani övündüğümüz o ihlas? Bunları yaşamadıkça hiç bir şey değilsiniz ve değiliz. Vesselam.
Yanıtla (0) (0)İslam tarihin de sünnetin anlaşılmasında sahabe uygulamalarının büyük etkisi olmuş.Çünkü sahabeler sünneti canlı olarak yaşamışlar ve bize ulaşmasını sağlamışlar.Teşbihte hata olmasın nur ağabeylerimiz de risale-i nur da teorik olarak anlatılan hakikatleri pratiğe döküp yaşayan canlı risaleler olmuşlar.Bunun içinde hatıralar önemlidir.Özellikle risale-i nur un meslek ve meşrep prensipleriyle ilgili olarak Üstadın hizmetinde bulunan Zübeyir,Tahiri,Bayram,Sungur vb.ağabeylerin hatıraları çok önemlidir.Ancak tabiki yazarın da dikkat çektiği gibi ağabeyleri şeyhleştirmemek de önemlidir.Ve bütün fikir ve uygulamalarını da mutlak doğru olarak mihenge vurmadan kabul etmekte yanlıştır.Selamlar
Yanıtla (0) (0)kardeşlerimizin fikirlerine her daim ihtiyaç vardır kasıt olmadan samimane ne düşündüğünü yazmışsa eğer bu davayı dert edindiğini gösterir.hizmetimize uymayan nokta varsa sebebiyle beraber izah edilmeli.fikrine ihtiyaç yok tarzında cevap ne derece Risale-i Nur düsturlarına uyar acaba?Birde bu abimizin kaleme aldığı yazıyı sanki abileri dışlamak gibi algılamak yanlış olur.Ne ifade etmeye çalışmış onu anlamaya gayret etmek gerektir diye düşünüyorum acizane
Yanıtla (0) (0)Hatıralar geçmiş hakkında fikir verir; ama geleceği aydınlatmaz. Nurculuğu hatıraları dinlemek ve anlatmak olsaydı Bediüzzaman Tarihçe-i Hayatına kerametlerini ve hatıralarını yazdırır, risalelerin tekrarına müsaade etmezdi. .... Ama herkese seviyesine göre hitap etmek de belağatın gereği... Kardeşimiz okuyucu kitlesini dikkate almamış... 300 sene sonra gelecek yüksek fikirli nur talebelerini dikkate alarak yazmış. Demek ufku açık... Tebrik ederim..
Yanıtla (0) (0)Sevgili kardeşler ilk yorumda biraz sert ifadeler kullandığım için sonradan okuyanları farkında olmadan hoplatmışım. Burada ince bir nükte var; hatıralar şevke medar olması açısından elbette anlatılmalı. Dikkate değer husus hatırayı anlatan muhterem ağabeyim veya kardeş olayın merkezine kendini koyar, hatırlar ve tecrübelerine dayanarak her türlü makul ve mantıklı yenilik ve gelişimin önünde set olursa -ki etrafta bol miktarda var- burada faaliyetten elini ayağını çekmiş, yani eylem diline düşmüşlere sözümüz. Yoksa nur hizmetinde çok çetin şartlarda kahramanlıklar göstermiş, hususan saff- ı evvlerin her kelimesi kıymetlidir.
Yanıtla (0) (0)Evet hatıra konusu gündeme bomba gibi düşmüş oldu. Hasan kardeşimi tekrar tebrik ediyorum.
R.Haberde yapılan röportajlar ve bu röportajlarda dile getirlen hususlar ve uslup yönünden değerlendirmemi R.Haber mensubları ile paylaşmıştım. O değerlendirmem şu : 1. Anlatılan bir kısım hususlar fihi nazar yani su götürür cinsinden. 2. Şahsilik (ben) öne çıkarılıyor. 3. Bir kısım beyan ve değerlendirmeler birilerini hizmetin önüne çıkarmak/ göstermek gayreti ile sarf ediliyor.
Yanıtla (0) (0)Zannedersem bir yazıya koyduğum yorumda "röportaj da Üstadın Tarihçe-i Hayatının Uslubu ve metodu" ölçü olmalı dediğim gibi hareket edilmeli.
Elbette yapılan röportajlarda dile getirilen bir takım hususlar gelen nesil için bilinmesi gerekli olabilir bu sebeble bilinmelidirler.
Yorumların tamamını okuyamadım. Umumi olarak şunu fehmettim yalnız, ifrat- tefrit. Risale-i Nur'daki ifade ve izahlara münasip hatıralara istinad edilebilir, uymayanlarına edilemez. Ki Hadis ve Kur'an'a uyan- veya uygun anlaşılan- Risale ifadelerinin de "miheng"e münasipliği kabul edileceği gibi. Risale-i Nur'suz, Hadis ve Kur'an'sız Nurculuk, 1. Cihan Harbi'nde "yağı alınmış ayran"a inkılap edenlere(!) benzer ki hiç bir kardeşin o hale düşmek isteyeceğini zannetmem.
Yanıtla (0) (0)risale-i nur talebesi "baki hakikatleri fani şahıslara bina etmemek" düsturu ile hareket eder. bunun haricinde bir yaklaşım yakışıksızdır. bununla beraber üstada "talebe" olmuş olan abilerin hatıraları bu abilere paye vermek kastıyla değil risale-i nur'un telif edildiği sürece ışık tutması anlamında önemlidir. nasıl ki bir ayetteki muradı esbab-ı nüzul bilgisi ile anlıyorsak bazı hususlarda da abilerin anlatımı önemli. mesela bayram abi'nin namazda üstad'ın huzura girişini aktarması gibi. bu bize bir edep dersidir. bunun gibi risale-i nur'da yazılı olarak aktarılmamış fakat üstadımızın hayatında portreleşmiş bazı düsturlar da ancak abilerin hatıratında ortaya çıkar. bu noktada bu tür hatırat risale-i nur'un "mütemmim cüz'üdür kanaatindeyim. diğer yandan iyiniyetli eleştirilerin kaynağını oluşturan husus ise üstad'ı uzaktan görenlerin kendilerine değer vermek için uydurdukları şeyler ki eleştirenlerle hem fikirim. 3. grup olan kötü niyetli eleştiri sahiplerini Allah'a havale ediyorum.
Yanıtla (0) (0)Ya bu yazıyı yazan beyefendi kim ise adını yeni duydum, kendileri beni bağışlasın ama tam da kitabın ortasından konuşmuş. Hakikaten hatıra nurculuğu yapıyoruz ve asıl mesleğimizi unutuyoruz. Ve en çok da şeyh uçmaz müridi uçurur meselesi yok mu, günümüzün hastalığı. Dikkat ediyorum bazı nur sitelerinde malum abilerimizin ismi geçince sanki onların makamlarında şüphemiz varmış gibi bizlere onunla ilgili lahikalardan pasajlar yazılıp tahşidatlar yapılıyor. Zavallılar zannediyorlar ki biz böyle yapmakla sadakatimizi ispat etmiş oluyoruz. Yani bütün meseleleri hallettik, üniversite gençliği ateizm ve sefahatten kurtuldu, orta öğrenim gençliği uyuşturucu ve sefahattan çok uzak hale getirildi, gençler artık tamamen camileri ve cemaati doldurdu da bu meseleler kaldı. Tamam kardeşim o muhterem abilerimiz bize bir emanet, amenna! peki onlardan daha büyük bir emanet risale-i nur hakikatleri değil mi. neden bu hakikatleri muhtaçlara ulaştırma gayreti içerisinde değiliz de böyle ucuz işler ...
Yanıtla (0) (0)Hatıraların ne anlam ifade ettiğini "hatib'ülley!" mahlası ile yazan kardeşimşz yapmış. Hatırların satır aralarında Risale-i Nur hizmetinin pratikleri, hizmet rehberinin şerhi mahiyetinde olması bakımından önemlidir. İsrailiyata benze insanları 40 - 50 yıllık önceki günlere götürüp nasihat vermek olmamalı. Lahikaların mesajlarının uygulamalı öğretisi olabilir. Son şahitler çok etkili şevk vesilesi olmuştur. Burada ince bir nüans var. hatırayı anlatanın risalei nur hizmet prensibini mi kendini mi nazara veriyor. Sistematik olmadığından "şahıs mı prensip mi?" birbirine karışıyor.
Yanıtla (0) (0)Çok iyi oldu. Yılların terakümü olan ve halı altına süpürülen bir konu gündeme geldi. Yazarı tebrikler teşekkürler...
üstad dikkatleri kitaba çekmiş.elbette ölçümüz budur.malumu ilamdan ibaret olan meseleler . tekrardan öteye gitmeyen vede gereksiz tartışmalara teşne olmaktadır . hasan kardeşim teşekkürler... ibrahim şencan
Yanıtla (0) (0)yazdığınız yazının hiçbir anlamı yok kafa karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz hizmetede vesile olmaz.Hiçbir risalei nur talebesi hatıraları risalei-nur yerine koymaz hiçbir risale-i nur talebesi hiçbir ağabeyi şeyh görmez.Acaba siz kime hizmet ediyorsunuz?
Yanıtla (0) (0)önemli ve dahi oldukça hassas bir konuya temas etmişsiniz hasan abi.. hassas, çünkü hepimizin gocunacağı birer yarası var; en sarsıcı ama yerinde olan tespitiniz olan "hafifliğimiz" noktasında..zira ahirzamanın en önemli fitnelerinden biridir ki hafifliği ve gereksizliği aşikar olan magazinsel yaşam tarzını pekçoğumuz çeşitli derecelerde benimsenmiş durumdayız maalesef..
Yanıtla (0) (0)kimsenin değinmeyi önemsemeyeceği ama bilhassa özeleştirel bakışla tüm yaşantımızı sorgulatan yazılarınız ile inşaallah bizleri kendimize getirtecek silkelenişlere vesile oluyorsunuz, Allah razı olsun..