Misafir Kalem
Hayat Senin Anlamlandırdığın Kadardır!
Nur Okur
Hayat, birçok anlam yüklediğimiz bir süreçtir. Oysa ki bir nefeslik vaktimiz olan bir hayat.. Ne kadar anlamlandırmaya çalışsakta bir noktadan sonra bir yerlerden çatlaklar oluşmaya başlıyor aslında. Bir bakmışız bir günümüz bir günümüzü tutmuyor, gidemiyoruz, ilerleyemiyoruz. İşlerimiz, amellerimiz değişebiliyor. Bu konuda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz'in “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır.” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 323) hadîs-i şerîfi bizim için bir düstûr olmalıdır. Dünya âhiret dengesini iyi kurup o yönde amellerimizi yerli yerince gerçekleştirmeliyiz. Âyette meâlen geçtiği üzere "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma." (Kasas Sûresi, 77. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) Zaman hızlı akıyor ve günler göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor bir şekilde. Faydalı işlerde çalışıp, niyetimizi halis tutmalıyız. Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz'in şu hadîsi bu meselede bize yol göstermektedir:
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin;
-Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın,
-Meşguliyet gelmeden önce boş vaktin,
-İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin,
-Fakirlik gelmeden önce zenginliğin.” (Buharî Rikak 3; Tirmizî Zühd 25)
Ne kadar uğraşsakta bazen yoluna koyamayız işlerimizi. Düzenimiz bozulur diye korkar ama en sonunda tek sığınağımız olan Rabbimize niyazda bulunarak halimizi ifade ederiz. Şükreder, daha kötü bir durumda olmamak için dualar ederiz. Hüznümüzü, kırgınlıklarımızı, mutsuzluklarımızı arz eder, kalbimiz mutmain bir şekilde yaşamaya çalışır, hayatımızda oluşan çatlaklardan bir gün çiçekler açacağına inancımız biraz daha artar. Mühim olan o çatlaklarla yaşamayı öğrenmeliyiz ki, o çatlaklar vesilesi ile çiçekler açacaktır. Merhûm Sezai Karakoç'un 'Mevlana' kitabında dediği gibi: "Bir gün gelir, açmaz dediğin çiçekler açar, gitmez dediğin dertler gider. Bitmez dediğin zaman geçer. Hayat öyle bir sır ki; ônce şükür, sonra sabır, sonra da inanmak gerek." Nasıl ki yeni yürümeye başlayan bir çocuk düşe kalka öğrenir yürümeyi, işte bizlerde hayatımızda ki çıkıntılardan, çatlaklardan destek alarak öğreniriz bazı şeyleri.
Üstâd Bediüzzaman'ın 'Yirmi Üçüncü Söz' eserinde çok güzel izah ettiği gibi: «İnsan ise dünyaya gelişinde herşeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına cahil, hattâ yirmi senede tamamen şerait-i hayatı öğrenemiyor. Belki âhir-i ömrüne kadar öğrenmeye muhtaç, hem gayet âciz ve zaîf bir surette dünyaya gönderilip bir-iki senede ancak ayağa kalkabiliyor. On beş senede ancak zarar ve menfaatı farkeder. Hayat-ı beşeriyenin muavenetiyle, ancak menfaatlarını celb ve zararlardan sakınabilir. Demek ki, insanın vazife-i fıtriyesi; taallümle tekemmüldür, dua ile ubudiyettir. Yani: "Kimin merhametiyle böyle hakîmane idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazeninane besleniyorum ve idare ediliyorum?" bilmektir. Ve binden ancak birisine eli yetişemediği hacatına dair Kadıyu'l-Hacat'a lisan-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır ve istemek ve dua etmektir. Yani aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı a'lâ-yı ubudiyete uçmaktır.» (Sözler, s. 316) Unutmamak gerekir ki, hayatımız her daim iyi ve güzel gidecek değildir. Dünya imtihan dünyasıdır ve elbette sıkıntılar olacaktır. Cenâb-ı Hak öyle bir denge kurmuştur ki yeryüzünde, yaşayan bütün canlılar bir denge üzerinde hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadırlar.
Cenâb-ı Hak (cc) Kamer Sûresi'nde:
اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
“Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve denge ile yarattık." (Kamer Sûresi, 49. Âyet-i Kerîme ve Meâli) buyurmaktadır.
Hayatımızda dengeyi oturtmak her açıdan farklılık oluşturacaktır benliklerimize. Yaşamak daha anlamlı, bir denge üzerinde yürümek adımlarımızı daha sağlam basmamıza yardım edecektir. Dengesizlik yeryüzünün düzeninin bozulmasına, insanların ruhen farklılaşmasına sebep olmaktadır. İşârâtü'l-İ'câz tefsîrinin Abdülkadir Badıllı tercümesinde geçen şu ifadeler meselemize bakmaktadır: "Cenâb-ı Hak Teâlâ Kudret-i kâmilesiyle bu iki dâr'ın (Cennet ve Cehennem evlerinin) sâkinlerine ebedî ve muhkem bir vücud bahşeyliyecek ve artık onlara inhilal ve tegayyürün müdahalesine ihtiyaç kalmamış olacaktır. Evet, bu dünyada inkiraza götüren sebeb; tagayyür, terkip ve tahlil münasebetinin tefavütünden ve dengesizliğinden ileri gelmektedir. Amma âhirette nisbet ve münasebet ebedî bir sûrette istikrarlı ve dengeli bulunacaktır. Şayet bir teğayyür icabetse de, inhilale müncer olmadan gerçekleşmesi tarzında olacaktır." (İşâratü'l-İ'caz, Tercüme: Abdülkadir Badıllı, s. 384)
Denge konusunda birçok ayet bize ders niteliğinde olmalıdır. Ne diyor Cenâb-ı Hak Rahman Sûresi'nde meâlen: “Rahman Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti. Güneş ve Ay bir hesap ile hareket ederler. Yıldızlar ve bitkiler hep secdededirler. Göğü bu âhenkle O yükseltti ve bu mîzânı (ölçüyü, dengeyi) koydu ki, siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız. Öyleyse siz de tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi, dengeyi aksatmayın!”(Rahman Sûresi, 1-9. Âyet-i Kerîme Meâlleri) Evet Rabbimiz bizi yarattı, yeryüzünü bir düzene, dengeye koydu ve yaşamamız için bu dünyada bize olanak sundu. Bizler de haddi aşmadan, sınırımızı geçmeden hayatımızı yaşamaya çalışmalıyız. Şûrâ Sûresi'nde âyette meâlen şöyle geçmektedir: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir." (Şûrâ Sûresi, 30. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) İnsanlar olarak Rabbimizin koyduğu kanun ve düzeni bozduğumuzda, görmezden geldiğimizde; karşılığında bize gelen musibet, sıkıntıların kendi kusurumuzdan dolayı başımıza geldiği görülmektedir. Cenâb-ı Hakk'ın altı ismi hakkındaki "Esma-i Sitte Risalesi" olan Otuzuncu Lem'a'daki şu ifadeler de mühimdir: "Beşerin bulaşık eli karışmamak şartıyla, hiçbir şeyde hakikî nezafetsizlik ve çirkinlik görünmüyor." (Lem'alar, s. 310) Kâinattaki nizam ve intizama beşerin bulaşık eli karışınca, karıştıyor.
Netice olarak, hayatı-ı dünyevîyi ubudiyetimizin/kulluğumuzun gereği olarak emrolunan neler varsa onları hakkıyla yaparak ve İslâmcas yaşayarak haddi aşmadan, düzeni bozmadan idame ettirmeliyiz. Bu dünya bize kalmayacak ve hakikî hayat olan âhiret hayatına irtihal etmeden kendimize çeki düzen vermeliyiz. "İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar." (Aclunî, Keşfu'l-Hafâ, II/312) hadîsinde de ifade edildiği gibi, insanların ekserisi büyük bir gaflet içindedirler. Bu sebeple "Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!" (Mesnevi-i Nuriye, s. 130)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.