Hayvan öldürmenin şeri cezası var mıdır?
Hayvan öldürmenin şeri cezası var mıdır? Hayvan sahipliyse, sahibi onu öldürenden davacı olabilir mi? Bir hayvanı öldürmek neden suç olsun? Hayvanları öldürmenin meşru gerekçeleri nelerdir?
Zarar vermeyen bir hayvana tanınan haklardan birinin ihlali durumunda, sadece ahiret hayatında sorumluluğu gerektirmekle sınırlı kalmaz, işlenen haksız fiilin derecesine göre, bu suçu işleyen kişiye tazîr kapsamına giren bir ceza da verilir. (1)
Eğer hayvanın sahibi varsa, sahibi onu öldürenden davacı olabilir.
Bir hayvanı öldürmek neden suç olsun?
Müslüman toplumlar, tarih boyunca hayvanları Allah’ın bir emaneti olarak görmüşler ve bu emanet şuuru içerisinde onlara tanınan haklara azamî hassasiyet göstermeye çalışmışlardır.
İslam hukukunda hayvan haklarına büyük önem verilmiş, onlara son derece rıfk, şefkat ve merhametle muamele edilmesi emredilmiştir.
Hayvanların korunması gerekli temel haklarının birinci sırasında onların hayat hakları gelmektedir. Bu nedenle İslâm’da esas olan hayvanların öldürülmemesidir.
Bununla birlikte bazı ayet ve hadislere istinaden bazı hayvanların hayatlarına son verilmesine cevaz verilmiştir.
Yine fakihler tarafından bazı durumlarda hayvanların öldürülebileceği ifade edilmiştir.
Yüce Allah insanı;
- en güzel şekilde yaratmış,
- ona kendi ruhundan üflemiş,
- melekleri ona secde ettirmiş,
- yeryüzünde kendisinin halifesi/vekili kılmış,
- yerde ve göklerde bulunan her şeyi, bu arada hayvanları onun hizmetine vermiş (teshîr),
- yeryüzünün imarını ve emanet görevini ona tevdi etmiştir. (2)
Hayvanlar da insana verilen bu emanetlerdendir.
Hz. Peygamber (sav.)’in hayvanlara şefkatle muamele edilmesine ve onların hukukuna riayet edilmesinin gerekliliğine dair tavsiyeleri de hayvanların bize emanet edildiklerini açıkça göstermektedir. (3).
Kuran’da hayvanların da insanlar gibi ümmet olduklarına dikkat çekilmiş (4), buna istinaden Hz. Peygamber (asm) de (zararsız) köpek (5) ve karıncaların (6) öldürülmelerini yasaklamıştır.
Ayrıca bir peygamber, kendisin ısıran, dalayan bir karınca karşılığı oradaki karıncaları yakma emri vermesi üzerine o peygamber, “Allah’ı tespih eden bir ümmet”i helak etmesi nedeniyle uyarılmıştır. (7)
Diğer taraftan Kuran ifadesiyle evrendeki bütün mahlûkat;
- Allah’ı zikir ve tespih etmekte (8),
- hayvanlar da bütün mahlukatın bu zikir ve tespihlerine iştirak etmekte (9)
- kendi fıtratlarına uygun bir şekilde Allah’a ibadet etmektedirler. (10)
Bu itibarla duyarlı bir müminin hayvanlara karşı tutumu sıradan bir bakışla sınırlı olmayıp;
- insanlar gibi ümmet olan,
- yaratıcılarına karşı kulluk ve tespihlerini ihmal etmeyen,
- fıtratlarının gereği kendilerine verilen vazifeyi hakkıyla yerine getirmeye çalışan,
- aynı zamanda insanın hizmetine sunulan ve ona emanet edilen varlıklar oldukları şuuruyla bir bakıştır.
İslâm’ın ana kaynağı olan Kuran’da; birçok hayvana atıfta bulunulması, birçok hayvanın birçok sure adı olarak belirlenmesi hatta inkarcıların istihzalarına rağmen sivrisineğin dahi ısrarla zikredilmesi (11), bu hayvanlara sıradan bir bakışı değil onlardaki eşsiz yaratılışa ve yaratıcının eşsiz kudretine çok derin bir tefekkürle, ibretle bakılmasını da gerekli kılmaktadır.
Bu itibarla derin ve kamil bir mümin, bir karıncaya, bir sivrisineğe, bir örümceğe... dahi “ulu (ibretli) bir nazarla” bakar.
Allah’ın her yaratmasında yüce bir hikmet bulunmaktadır. O’nun yaratmasında abesin olması mümkün değildir. O, evreni şaşmaz bir denge ve ahenk üzerine yaratmıştır. Evrenin tamamında, bu arada yeryüzünde bu eşsiz ve şaşmaz ahenk hükmünü icra etmektedir.
Hayvanlar da dünyadaki bu eşsiz adalet terazisi ve ahengin bir parçasıdır. Cenab-ı Hak bu terazinin korunmasına azamî özenin gösterilmesini istemiş, bu ahengi bozacak davranışlardan kaçınılmasını emretmiştir.
İslâm hukukunda hayvanların hukukuna riayet bu derece önemli olunca bu hakların haksız yere ihlali de o oranda yanlıştır.
Hayvanların öldürülebileceği durumlar
İslam’da hayvanların yaşatılması ve onlara tam anlamıyla şefkat elinin uzatılması esastır. Bununla birlikte fıkıhta bazı hayvanların öldürülmelerine bazı gerekçelere istinaden cevaz verilmiştir. (12)
Bu durumları;
- hayvanların tabiatları gereği zarar verici olmaları,
- meşru müdafaa,
- kamu sağlığının tehdidi,
- aşırı yaşlılık veya hayatlarından ümit kesilme hali,
- ihtiyaç ve ibadet gibi hususlar olarak sıralamak mümkündür.
Meşru müdafaa için hayvan öldürme
Yaşama hakkı, en temel insan hakkıdır. Bu hakkın korunması hem fert hem de toplumun görevidir. Ayrıca kişinin sahip olduğu şeyler ile ailesi, çocukları gibi sorumluluğu altında bulunan kimseleri korumak da onun görevleri arasındadır. Hatta bu meşru müdafaanın sınırlarını daha da genişletmek mümkündür. (13)
Meşru müdafaanın hukuki dayanağını ayet (14) ve hadisler (15) oluşturmaktadır.
Bir müdafaanın meşru ve helal olabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekmektedir:
- Fiilî saldırının bulunması,
- Bu saldırının başka bir yol ve yöntemle engellenmesinin mümkün olmaması,
- Saldırıyı engelleyecek oranda güç kullanılmış olması.
Savunma esnasındaki güç saldırıdan fazla olduğunda bu bir meşru müdafaa olmaktan çıkar karşı bir saldırı ve ihlale dönüşür. (16)
Saldırı bazen hayvan kaynaklı da olabilir. O durumda da kişinin aynı şekilde meşru müdafaa hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla meşru müdafaa hali, hayvan katlini caiz kılan bir diğer gerekçedir.
İnsan hayatına yönelik bu saldırı sahipsiz veya yırtıcı hayvanlar tarafından olabileceği gibi sahipli hayvanlar tarafından da gelebilir.
Saldıran hayvanların etlerinin yenilip yenilmemesi de, kişinin kendini savunma hakkı konusunda bir farklılık doğurmamaktadır.
Saldırgan hayvanlara yönelik meşru müdafaanın hukukî dayanağını “kendinizi tehlikeye atmayınız.” (17), “Muhsinlere başka bir yol yoktur.” (18) gibi ayetler oluşturmaktadır. (19)
Gerek hayvanların doğrudan kendilerinden gelen, gerekse kışkırtma yoluyla olan saldırılar karşısında kişilerin meşru müdafaa hakkı bulunduğu konusunda bütün İslâm hukukçuları görüş birliği içerisindedirler, yani bu konuda icma oluşmuştur. (20) Çünkü zararın önlenmesi vaciptir. (21)
Özellikle insanlara doğrudan saldıran bir hayvan, tabiatı gereği zararlı hayvanlar kapsamına girer ve bu sebeple dokunulmazlığı ortadan kalkar. (22)
Ayrıca zarar vermesiyle şöhret bulan, sürekli zarar veren bir hayvanın da öldürüleceğine hükmedilmiştir. (23)
Çünkü bu zararın ne zaman ve nerede olacağını kimsenin kestirme imkânı yoktur. Böyle bir hayvan sürekli potansiyel tehlike arz etmekte bu haliyle adeta saldırgan hayvana benzemektedir.
Böyle bir saldırıya maruz kalınması halinde müdafaa meşru hale gelmektedir.
Saldırgan hayvanın öldürebilmesi için temel alınacak kriter ise, “böyle bir hayvanın öldürmeden başka bir metotla engellenme imkanının bulunmamış olmasıdır.”
Alimler, meşru müdafaa sonucu öldürülen sahipli hayvanın bedeli konusunu da ele almışlardır.
Alimlerin çoğunluğu böyle bir durumda herhangi bir tazmin öngörmezler.
Ancak Hanefi fakihleri, saldırıya maruz kalan ve hayvanı öldüren şahsın tazmin yükümlülüğü olduğuna hükmetmişlerdir.
Bu fakihlere göre hayvanın fiilleri suç kapsamında mütalaa edilemez, çünkü cezaî ehliyetleri yoktur. Bu itibarla savunma sonucu hayvan ölürse bedeli tazmin edilir.
Bu hukukçular burada, “zorlayıcı/mülcî zaruret cezayı düşürse dahi mali tazminatı düşürmez” prensibi ile öldürülen hayvanın tazmin edileceğine dair rivayetlerden (24) ve “ızdırar gayrın hakkını iptal etmez” (25) kuralından hareket etmektedirler. (26)
Meşru müdafaa durumundaki bir şahsın kendisine saldıran bir insana karşı orantısız güç kullanarak sınırı aşması halinde, sınırı aştığı oranda sonuçtan cezaî bakımdan sorumlu tutulacaktır. (27)
Aynı durum saldıran hayvana karşı kendisini müdafaa eden şahıslar bakımından da söz konusudur. Burada da “zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur” (28) kuralı gereği saldırgan bir hayvana karşı alınacak tedbirler zaruret sınırını aşamaz. (29)
Bu sınırın aşılması halinde özellikle sahipli hayvanlar için tazmin yükümlülüğü bulunduğunda kuşku yoktur. (30)
Dipnotlar:
1) Abdülazîz Âmir,et-Ta’zîr fi’ş-ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Kahire, 1954, s. 259.
2) bk. Tîn, 95/4; Hicr, 15/29; Bakara, 2/34; Bakara, 2/30; Bakara, 2/29; Hac, 22/65; Lokmân, 31/20; Nahl, 16/5, 14, 80; Ğâfir, 40/79; Zuhruf, 43/12; Hûd, 11/61; Ahzâb, 33/72; Haşr, 59/21.
3) Hz. Peygamber (asm), hayvanları ilâhî bir emanet bilerek onlara iyi davranılması gerektiğini ifade etmiştir. (Ebû Dâvûd, Cihad, 44 (sahibini kendisine zulmettiği devenin ağlaması) , 55.
4) En’âm, 6/38.
5) Ebû Dâvûd, Edâhî, 22; Tirmizî,Sayd, 16-17; Nesâî, Sayd, 10.
6) Müslim, Selam, 148.
7) Ebû Dâvûd, Edeb, 164; Nesâî, Sayd, 138; İbn Mâce, Sayd, 10; Ahmed b. Hanbel, II, 403.
8) Hadîd, 57/1; Haşr, 59/1, 24; Saf, 61/1; Cum’a 62/1; Teğâbün 64/1.
9) En’âm, 6/38; Nahl, 16/49; İsrâ, 17/44; Hac, 22/18; Nûr, 24/41.
10) Hüseyin Esen, “Fıkıh Penceresinden Hayvanlara Genel Bakış”, Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu (15-16 Mayıs 2008), İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Yayın Editörü: Fahri Kayadibi), İstanbul, Haziran 2008, I, 97-98; Adnan Koşum, “İslâm’da Hayvan Hakları”, Diyanet Aylık Dergi, Şubat, 2007, s. 39.
11) Bakara, 2/26.
12) Esen, “Fıkıh Penceresinden Hayvanlara Genel Bakış”, Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu, I, 107-108.
13) Geniş bilgi için bkz. Udeh, et-Teşrîu’l-cinâi’l-İslâmî, I, 479 vd; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, V, 751-763.
14) Bakara, 2/194.
15) Trmizî, Diyât, 21; Ebû Dâvûd, Sünnet, 29.
16) Udeh, et-Teşrîu’l-cinâi’l-İslâmî, I, 478-486.
17) Bakara, 2/195.
18) Tevbe, 9/91.
19) Geniş bilgi için bkz. İsmail Şindî, “Ahkâmu cinâyeti’l-behâim ve’l-cinâyeti aleyhâ”, Mecelletü’l-câmiati’l-İslâmiyye, Gazze, Haziran 2007, XV/2, s. 312-316; “Sıyâl”, el-Mevsûatü’l-fıkhiyye, XXVIII, 104.
20) Mâverdî, el-Hâvi’l-kebîr, XIII, 451; İbn Hazm, el-Muhallâ, VI, 442; Rûyânî Bahru’l-mezheb, XIII, 171; Kâsânî, Bedâi’, II, 197-198;
21) Zeyleî, Tebyînü’l-hakâik, VI, 110.
22) Kâsânî, Bedâi’, II, 197-198.
23) Karâf î, el-Furûk, IV, 329.
24) İbn Hazm, el-Muhallâ, VI, 443; Bilmen, Istılâhât, VII, 395.
25) Mecelle, md. 33.
26) bkz. Merğînânî, el-Hidâye, IV, 164; Zeyleî, Tebyînü’l-hakâik,VI, 110;Bâbertî, el-İnâye, X,232.
27) Udeh, et-Teşrîu’l-cinâi’l-İslâmî, I, 486-488.
28) Mecelle, md. 22.
29) Ahmed Ziya Efendi, Kavâid-i Külliye Şerhi, s. 61-62; Mustafa Yıldırım, Mecelle’nin Küllî Kâideleri, İzmir, 2001, s. 77.
30) Geniş bilgi için bkz. Subhî Mahmasânî, en-Nazariyyetü’l-âmme li’l-mûcebât ve’l-ukûd fi’ş-şerîati’l-İslâmiyye, Beyrut, 1972, I, 169-212, 213-218; Bilmen, Istılâhât, VII, 393-394; Mustafa Ahmed Zerkâ, el-Fi’lü’d-dârr ve’d-damânu f îhi, Dımaşk, 1988, s. 32-33; Zuhaylî, Nazariyyetü’d-damân, s. 69-79, 220-221; Erturhan, Sabri, Hayvan Öldürme ile İlgili Fıkhî Hükümler, Bilimname : Düşünce Platformu, 2009/2, cilt: VII, sayı: XVII, s. 97-121.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.