Sebahattin YAŞAR

Sebahattin YAŞAR

Her şeye yeniden başlamak

Yeni bir adım atma konusunda gençler çok daha başarılılar. Malum, yaş ilerledikçe yeni bir adım atmak zorlaşıyor.
Gençlerle muhatap olurken onları çok iyi ve yakından tanımak gerekiyor. Gençlerle çalışanların, eğitim hizmeti verenlerin, gençleri olanların iyi bilmesi gereken bir şey var ki, o da, önce karşılıklı güvenin tesis edilmesi esastır.
Güven oluşmadan sağlıklı konuşma da, özel konular konuşma da olmaz. Sizinle bir özelini paylaşacak genç, önce size güvenmesi gerekiyor. Güven olmadan, sizden dinlediklerinden de halinizde gördüklerinden de bir şey almaz.
Önce güven.

 Her sabah, saat 08.00 sularında, her iki saatte bir, branşı faklı 40 gençle bir platformda birlikte oluyoruz. Bu bazen gece saat onlara kadar sürüyor. Yani bu günde ortalama 450- 500 genç demektir bu.
Esası teşkil eden konumuza geçmeden evvel, “Günaydın arkadaşlarım! Güzel insanlar, nasılsınız bakalım…” faslından sonra şöyle bir onbeş, yirmi dakika, hayata dair sohbet ediyoruz.

Bu haftaki ‘girizgah’ anlamındaki sohbetimiz: “Arkadaşlar! Az önce bir acı haber aldım. Tanıdığım bir aileden üç birey; baba, anne ve oğul, trafik kazası geçirerek, dünya sahnesinden inmişler. Her şey ne kadar çabuk değişiyor. Her an her şey olabiliyor. Onun için her an gidişe hazır olmak gerekiyor.”
Ölümü gençlerle konuşmanın oldukça etkili bir tarafı var. Ölüm hakikati bilhassa gençler için çok derin bir ders. Sınıftaki en haylaz olan öğrenci bile, konu ölüm olunca, birden sakinleşiyor ve konu ile ilgili bilgili katkılar yapıyor. Ölümle ilgili herkes biraz bir şeyler biliyor. Ya dinlemişler, ya okumuşlar ya da görmüşler. Bu dip bilgiyi harekete geçirip, işletmek gerekiyor.

Giriş, sohbetimizi bir hadis-i şerif ile bitirdik, ‘Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahrete çalışınız.” 
Bu şuur ile çalışmak, büyük günahlardan kaçınmak ve farzları yerine getirmek, normal işlerimizin de güzel bir niyet ile ibadetleşmesini netice verir deyince, gençlerin gözü açıldı.
Sonra, genç beyefendilerden birisi, “Hocam tamam da, biz çok günahkar insanlarız. Bizi kim kabul etsin. Bu halimizle Allah da bizi kabul etmez dedi ve boynu büküldü.” Tam zamanı gelmişken, o günlerde okuyor olduğum “Gençlere Pırlanta Ölçüler-1” isimli kitap çantamda idi. Hemen çıkardım ve altını çizdiğim cümleleri paylaştım. (Age, s. 59-60). “Peygamber Efendimiz (s.a.m), “Sizden biriniz İslam’ını (Allah’a karşı kulluğunu) samimiyetle, iyi yaptığı zamanda işlediği her bir iyilik, kendisi için on katı ile… ta yedi yüz katına kadar (fazlasıyla) yazılır. İşlediği her bir kötülük ise, kendisine misliyle yazılır.” buyurur.

Rabbimizin rahmeti ağır basıyor. İyilikler kat be kat yazılırken, kötülükler misliyle yazılmaktadır.
“Bir Sahabi, Efendimiz’e gelir ve şöyle bir soru sorar: “Her hangi birimiz günah işlediğinde ne olur?” Allah Resulü: “İşlediği günah, günah defterine yazılır.” buyururlar. Sahabi: “O günahtan istiğfar edip tövbe ederse ne olur?” der. Allah Resulü: “Bağışlanır ve tövbesi kabul edilir.” Sahabi: “Sonra tekrar günah işlerse ne olur?” Allah Resulü: “Tekrar yazılır.” Sahabi: “Peki tekrar tövbeye dönerse?” Allah Resulü sonunda şöyle der: “Allah onu tekrar bağışlar ve tövbesini kabul eder.”

“Siz (istiğfardan) usanmadıkça Allah da (mağfiretten) usanmaz.” 
Bu, Mevlana’nın, ‘Ne olursan ol yine gel.”, “Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.” düşüncesinin doğduğu kaynaktır.
Bu derin yaklaşım, şeytanın da genci ‘ümitsizliğe çekme’ tuzağını bozmuş olmaktadır. Gençler, af konusuna daha duyarlılar.

Program öncesi on, on beş dakikalık sohbetler, sohbetin bütününü mayalandırıyor. Gençlerde oluşan tesiri, sorular gösteriyordu. Bir genç, odama doğru ilerlerken, “Hocam birkaç dakikan var mı” dedi. Ben de, ‘Neden olmasın?’ diyerek, birlikte biraz yürüdük.
“Hocam, çok günahlarım var. Pişman olduğum halde, zaman zaman yine de devam ediyorum. Bazen şeytan, ‘Sen çok kötüsün. Güzel işler sana layık değil” diyor. “Ama ben başkaca bir çarem, çalacak bir başka kapım olmadığı için yine de sığınıyorum. Ama bu günahkar halimle, söylediğiniz söz, Allah’ın beni affedeceğini söylüyor. İnsan böyle bir Allah karşısında, hiç günah işlememeyi yeğliyor. Onun için benim de içimden geçen şey, yeniden, yeni bir adım atmak şeklinde olacak inşallah.” dedi.

Yine konu ile ilgili, Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz (s.a.m) kitabının 176. sayfasında tam bir uygulama stratejisi sergilenmiş.
“Peygamberimize, cahiliye döneminin insanlarından birisi gelir ve “Bizler, kendi ellerimizle yapageldiğimiz putlara tapan ve kızlarımızı öldüren kişileriz. Benim de bir kızım vardı. Ben de bir gün, cehalete ait bu baskılara dayanamayıp, kızımı yanıma çağırdım. Koşarak geldi; çağırıp onunla ilgilenmemden o kadar mutlu olmuştu ki! Elinden tuttum ve uzaklarda bildiğim bir kuyunun yanına götürdüm onu. Eli avuçlarımın içinde kuyunun kenarında otururken, birden itip onu kuyuya atıverdim. Aşağıya düşerken, “Babacığım! Babacığım!” diye çığlıkları yükseliyordu. Huzur-u âlileri birden hüzne bürünmüştü. Resul-ü Kibriya ağlıyordu. O kadar ağladı ki, gözyaşlarıyla sakal-ı şerifleri ıslanmıştı. O’nun bu kadar hüzünlendiğini gören bir başka sahabe kalktı ve adama dönüp: “Ne yaptın sen! Resulullah’ı hüzne boğdun” diye tepki gösterdi. Efendiler Efendisi aynı kanaatte değildi. Eliyle işaret ederek: Bırak onu! Çünkü o, geçmişinde yaşadığı önemli bir yanlışı sorguluyor, dedi. Ardından da adama dönerek:
-Yaşadıklarını bana bir kez daha anlatır mısın, dedi. Adam yeniden anlatmaya başladı. Hüzün, artarak devam ediyordu. Efendiler Efendisi’nin gözlerinde ağlamaktan yaş kalmamış, göz pınarları kurumuştu. Ardından herkese şunları söyledi:
-Şüphesiz ki Allah (c.c.), bu günümüzün hakkını vererek O’na kul olduğumuz sürece, Cahiliye dönemimde yaptıklarınızı orada bırakır.
Adam da içini dökmüş ve en etkili merciden içini rahatlatacak bir cevap almıştı. Eski hatalarını affettirmek için kim bilir neler yapacağının sözlerini veriyordu kendi kendine. İşte burada Efendimiz (s.a.m), yine adama döndü ve:
-Haydi, şimdi, her şeye yeniden başla, dedi.

Gençler bu kısa ve özlü sohbetten sonra, beni adeta soru yağmuruna tuttular. Zaten onların bana sordukları sorular beni çalıştırıyor ve böylece biz de kendi dünyamızda yeni yeni sayfalar açıyorduk. Ama doğrusu gelen şu peygamber cümlesinin yeri bambaşkaydı.
“Her şeye yeniden başla.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.