Her talebenin vazifesi çocuğa Kur’ân öğretmek
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
(1) بِاسْمِهِ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
(2) اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık, ciddî, samimî âhiret kardeşim ve hizmet-i Kur’âniyede çalışkan bir arkadaşım Re’fet Bey,
Mektubunuz beni mesrur etti. Biliniz ki, iki sene evvel mâbeynimizde hararetli bir uhuvvet başladı. Sonra bazı ârızalarla ileri gitmedi. Müjde, şimdi ileri gidiyor. Çünkü, Hüsrev bana yazdığı mektubunda, senden çok memnun olduğunu, Barla’dan döndükten sonra seni istediğim tarzda bana gösteriyor.
Demek tam onunla ittihad ve teşrik-i mesâi ediyorsun. Elinden geldiği kadar onunla münasebeti kuvvetleştir. Hem herbir has talebenin mühim bir vazifesi, bir çocuğa Kur’ân öğretmek olduğundan, sen bu vazifeyi yapmaya başladın. Sen birinci talebelerden olduğundan, inşaallah senin çocuğun da birincilerden olacaktır. Madem çocuk benim de evlâd-ı mâneviyemdir; ona verdiğin ders, yarısı senin namına ise, yarısı da benim hesabıma olmalıdır.
Senin rüyan ise çok mübarektir. Tabiri pek zahirdir. Isparta bir camidir. Hüsrev, Re’fet, Lütfü, Rüşdü gibi zâtların samimî mütesânid heyetin şahs-ı mânevîsi sana Said suretinde gösterilmiş. Risalelerle verdiğiniz ders ise, va’z u nasihat suretinde gösterilmiş. Sen namazı kılmadığınızdan geç kalıp, acele ederek derse yetişmek tâbiri, Sözler’in neşri haricinde bazı vezâif-i diniye, hem bir parça tembellik, sizi birincilik hakkın olan birinci derste ikinci derecede kaldığınıza işaret edip, seni ikaz ediyor.
Her neyse... Ben senden şimdi çok memnunum ve oradaki kardeşlerim dahi senden çok memnundurlar. Cenâb-ı Hak bize ve size tarik-i Hakta hizmet-i Kur’âniyede sebat ve metânet versin. Âmin. Kayınpederiniz Hacı İbrahim Efendiye çok selâmla Bedreddin’e ve hemşireme çok dua ediyorum. (Barla Lâhikası, 254)
(3) اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Kardeşiniz Said Nursî
1)Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
2)Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
3)Bâkî olan sadece Odur.
SÖZLÜK:
âhiret : öldükten sonraki sonsuz hayat
ârıza : aksama
aziz : çok değerli, izzetli
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
evlâd-ı mâneviye : mânevî evlâd durumunda olan
evvel : önce
hararetli : sıcak; heyecanlı
hariç : dış
has : özel, ait
heyet : topluluk, birlik teşkil eden şahıslar topluluğu
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
ittihad : birleşme, birlik
mâbeyn : ara
mesrur etme : sevindirme, mutlu etme
mübarek : bereketli, hayırlı
mühim : önemli
münasebet : alâka, bağlantı
mütesânid : dayanışmalı
nam : ad
neşir : yayma, yayılma
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sıddık : çok doğru ve bağlı
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
suret : şekil, biçim
şahs-ı mânevî : belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî şahıs; tüzel kişilik
tâbir : ifade, açıklama
tarik-i Hak : hak, doğru yol
teşrik-i mesâi : birlikte çalışma, işbirliği yapma
uhuvvet : kardeşlik
va’z u nasihat : vaaz etme, nasihatte bulunma
vezâif-i diniye : dini görev
zahir : açık, âşikar