Hıristiyan olacaktı Risale-i Nurla İslam'a döndü
Müslüman bir ailenin çocuğu olan Tunuslu Fatima Amerika'da Hıristiyan olmaya karar vermişti ki...
Risale Haber-Haber Merkezi
Farklı dinlerden İslam'ı seçenlerin hikayesi her zaman ilgi çekmiştir. Ancak bu sefer müslüman birinin İslam'ı seçmesinin ilginç hikayesi var. Amerika'dan gelen mektup Tunuslu Fatima'nın hidayete erişini anlatıyor.
Bereketli Ramazan ayinin uzerimizdeki tatli esintisi devam ederken sizlerle Washington'tan yasadigim bir hatira etrafinda bir kac noktayi paylasmak istiyorum. Bu hatira, şu anda gorev yaptigimiz universitede tip okuyan bir kiz ogrencinin hatirasi, ismi Fatima. Fatima, Amerika'da dogmus buyumus, anne-babasi Musluman olup aslen Tunuslular. Fatima'nin ailesi, her ne kadar Musluman olarak bilinse de hakiki anlamda Islami yasamadiklari gibi Fatima'ya da gercek anlamda bir Islami egitim vermemisler. Fatima'nin yasadigi bir bolgede gorusup zaman harcayacagi bir Islami ortam da yok.
Fatima liseye basladiginda maneviyat boslugunu iyice hissetmeye baslar. Islam hakkinda neredeyse hic bilgisi olmayan ancak maneviyata susamis biri olarak dindar Hristiyan arkadaslarina takilir. En yakin arkadasi dindar bir Hristiyandir. Hatta arkadasinin ailesiyle cokca zaman harcar, ailede gordugu kismi dindarliga sempati duymaya baslar. Fatima, lise son sinifta Hristiyan olmaya karar verir. Konuyu ailesine acar. Cunku Fatima kendisindeki manevi boslugu bu yolla kismen dolduracagina inaniyordu. Fatima'nin ailesinin tepkisi cok sert olur. Aile her ne kadar dindar olmasa da boyle bir sey kendi geleneklerinde buyuk bir ayip olacakti.
Fatima gecen yil iste bu tereddut ve bocalamalar icinde bulundugumuz universitede tip okumak uzere kayit oldu. Universitede gerek Musluman ogrencilerle tanismasi gerekse Hanim'in evde her hafta kiz ogrenciler icin duzenledigi Risale sohbetleriyle, Fatima aradigini Allah'in lutfuyla buldu. Risale sohbetlerinin en mudavimlerinden oldu. Bir nevi kendini yeniden buldu. Yil sonunda ortunmeye karar verdi. Bununla yetinmedi, tip yerine universitede Islami calismaya karar verdi. Ona gore Islami kendi durumuna dusenlere anlatmak tip okumaktan daha onemliydi artik.
Bu kita uzerinde ve baska kitalarda Fatima'nin hikayesine benzer cok hikayeler var. Fatima'nin Musluman bir aileden geldigini dusunursek, Musluman olmayan ailelerde yetisen cocuklardaki maneviyat boslugunu dusunmak cok zor olmaz. Evet, imansizlik icinde bocalayan, maneviyatca yoksul olusuna bir care arayan niceleri bir el bekliyor. Onlarin icinde bulundugu elemi Ustadimiz Sualarda acik bir sekilde ifade ediyor: “Zulümde, fıskta,kebâirde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiç bir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azap içinde azaptır.” Cenab-i Hakk onlarin icinde bulundugu karanligi aydinlatmaya bizleri vesile kilsin.
Bizler Fatima'nin icinde bulundugu durumu goz onunde bulundurarak, acaba daha farkli neler yapabiliriz diye dusunduk, hem ailelere hem de ogrencilere, bayan erkek daha rahat hizmet edebilecegimiz bir yer nasil bulabiliriz? Bunun icin Risale-i Nurlara muhabbeti olan Ustad uzerine Bati'daki onemli yayinevlerinden uc kitap basan bir Ilahiyat okulunun rektorune, bize universite bolgesine yakin bir yerde bir kilisenin salonunu bize tahsis edebilirler mi diye bas vurduk? Hamd olsun, bazi yazismalar neticesinde, hem merkezi hem de cok da iyi bilinen bir kilise haftalik sohbetlerimizi yapmamiz icin bize bir yer tahsis etti. Yer dedigimiz kilisenin bahcesindeki bir ev. Onlar da orayi kamp yeri olarak kullaniyorlar. Evde ders icin dusunulebilecek her sey var, ders salonundan tutun da mutfak ve yemek salonuna kadar. Ev iki katli oldugu icin bayan erkek ayri katlarda ayni zamanda toplanabiliniyor. Kilise Beyaz Saray'a yakin olup Washington'daki uc buyuk universiteye esit mesafede. Hizmet potensiyeli acisindan guzel bir muhitte. Kilise'nin baskaniyla tanisdigimiz zaman, kendi kilisesinden bir profesorun Ustad uzerine yazdigi kitabi hediye ettik. Bu kitap vesilesiyle bize guvenmeleri daha kolay oldu. Ramazan'in ilk haftasindan itibaren Cumartesi gunleri aksam 6'dan 10'a kadar kilisede toplandik. Gerek dunyanin farkli yerlerinden gelen ogrenciler, gerekse yerli halk ve ailelerin kendi imkanlariyla getirdigi yiyeceklerle iftarimizi actik. Teravihlerden sonra da Ingilizce Risale sohbetlerimizi yaptik. (Duaya vesile olur dusuncesiyle ders salonumuzun resmini de ekledik.).
Bu mektubu Ustadimizin Mesnev-i Nuriye'de dunya'nin mahiyetini cok guzel ve ibret verici sekilde dile getirdigi sozleriyle noktalamak istiyorum: “İ’lem eyyühe’l-aziz! Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahaza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!”
Selam ve dua ile
(Nurnetwork)